Zaman, Sabah ve Takvim arasındaki kavgada seviye...

Zaman, Sabah ve Takvim arasındaki kavgada seviye...

İlkokul beşinci sınıfa gidiyordum.
Öğretmenimiz elleri öpülesi Fatma Dülgerbaki Hanımefendi, tahrir (Kompozisyon) sınavı yapıyordu...
" 'Birisini tanımak için ona başkasını sorun' sözünden ne anlıyorsunuz, yazın?" diye sordu...
Neredeyse birebir hatırladığım bir sınav geçirmiş, "Pekiyi" almıştım.
Kendi ailemdeki konuşmalardan aldığım ders ve bilhassa anneciğimin "hiç kimse hakkında kötü söz söyleme sonra senin hakkında fena düşünürler" deyişinden çok etkileniyordum.
Sınav kâğıdıma anneciğimin bana verdiği öğüdü hatırlatarak başlamıştım tahririmi yazmaya...
İlerleyen yıllarda birisine ilişkin düşüncelerim sorulduğunda ya "tanımıyorum"diye cevap verdim, ya da "hakkında aydınlatacak kadar bilgi sahibi değilim"dedim...
Gazetelerde köşe yazmaya başladıktan sonra gördüm ki bu meslekte en geçerli yöntem, birilerinin yüzüne gülmek ama gıyabında aleyhinde konuşmaktı...
Ben ise eğer eleştireceksem birilerini bunu aleni yapıyordum...
Eğer yazıyorsam köşemde, tenkit ettiğim kişinin adını veriyordum...
Eğer karşı karşıya gelmişsek yüzüne söylüyordum...

Bir gün...

Cenk Koray bu hatamı yüzüme vurdu...
Samimiyetimi de bildiği ve beni çok sevdiği için, "salaklık derecesinde açık kalplisin" deyiverdi.
"Kardeşim bu  meslekte bu kadar açıklık sadece kaybettirir. Hiç dostun olmaz" diye de devam etti...
Haklı çıktı...
Buna rağmen huyumu değiştirmedim...
Çok sevdiğim, değer verdiğim "dostum" dediğim arkadaşlarımı da (Bana göre yanlış yapmışsa) eleştirdim...
Eleştirilmişsem hiç kırılmadım...
Eleştiren kişi arkadaşım veya dostumsa asla kırgınlık göstermedim, küsmedim...
Küsmem de...
Bugüne kadar tarafıma yapılan hiçbir eleştiriyi (Hatta hakareti bile) yargıya taşımadım...
Hem de avukat dostlarımın "izin ver dava açalım mutlaka kazanırız"demelerine rağmen...

Bugün...

Rahmetli Cenk'in ne kadar çok haklı olduğunu daha iyi anlıyorum...
En sıkı dostluklar bile fikir ayrılıkları ya da çıkar çatışmaları yüzünden bozuluyor...
En sıkı dostlar birbirlerine kazık atıyor, karşılıklı eleştiri yapmak yerine birbirlerini karalıyorlar...
Takdir ettiğinizde yüzünüze karşı veya mesajla "Teşekkürler Dostum" diyenler eleştirildikleri andan itibaren düşmanlaşıyor, canavara dönüşüyor...
Sözü medya kavgalarına getireceğim...
Daha kısa bir zaman öncesine kadar birbirlerini öven, birlikte çıktıkları ekranlarda, cumhuriyetçi laiklere karşı ortak mücadele edenlere...
Yani...
Zaman'ı yönetenlerle Sabah ve Takvim'i yönetenlere...
Bu gazetelerde köşeleri olanlara...
Meselâ...
Zaman'ın fikrî sahiplerini tanıyabilmek için Sabah ile Takvim gazeteleri hakkında yaptıkları yayınları okuyorum...
Sabah veya Takvim gazetelerinin fikri sahiplerinin karakterleri hakkında doğru bilgi sahibi olabilmek için de iki gazetenin Zaman ve Cemaat hakkında yaptıkları yayınlara, kullandıkları haber ve yorum diline bakıyorum...
Tarafların birbirleri hakkında ortaya attıkları iddiaları ve bu iddiaların "doğru"(!) olduğunu kanıtlamak için kullandıkları "sıfır seviye" dili hatırlatmak bile istemiyorum...
Onu yaparsam bu köşe de kirlenir...
Aslına bakarsanız, "bu sıfır seviye kavga dili" beni hiç ilgilendirmemeli...
Ama işim medya analizi yapmak...
Haliyle tarafları takip etmek, verilen haberleri, yapılan yorumları okumak zorundayım...

En çok da neye üzülüyorum biliyor musunuz?..

Fethullah Gülen
'in yıllardır verdiği vaazlarda yaptığı tavsiyelere kendisinin hiç uymayışına...
Sohbetlerinin birinde aynen şöyle diyordu Gülen:
" Âdetler de ibadet olur. Şöyle yerdi, şöyle içerdi, şöyle otururdu, şöyle kalkardı.. halkın içine çıktığı zaman çevreye şöyle tebessüm yağdırırdı.. en bedbin ruhlara bile onların yüzlerine bakmak suretiyle içlerine inşirah salardı. "
Günümüz Türkçesiyle mealen çevirsem şöyle bir anlam çıkar:
"İslam örfü, İslam geleneği, Peygamber sünneti de ibadetle eşdeğerdir.  Peygamberin yemesini, içmesini, oturmasını taklit etmek ibadettir. Peygamber, halkın içine çıktığında gülümsemesiyle en ümitsiz, karamsar olanların bile içlerine ferahlık verirdi."

Peki...
Fethullah Gülen ve medyası bu binlerce güzel tavsiyesinden biri olan şu yukarıdaki örneklerine uyuyor mu?..
Keşke uysa...
Peki Sabah ve Takvim uyuyor mu?..
"Uyuyor" ama onların ki "sevgisizlik uykusu"...

[email protected]