Zam istiyorum! Onlar isteyince kovuluyorlar...

Zam istiyorum! Onlar isteyince kovuluyorlar...

Ne ülkede yaşıyoruz ama.

Dalgalar, seçimler, operasyonlar, krizler… Ardı arkası kesilecek gibi değil.

Biri bitiyor biri başlıyor bile diyemiyoruz, biri bitmeden diğeri başlıyor.

İzlemekten yorulduk. Fazla sarsılmaktan kayıtsız olup çıktık.

Hepsi ama hepsi, köşe yazarları, yorumcular ve patronlar üzerinden konuşuldu, konuşuluyor.

Oysa konuşulanları muhabirler yapar.

Kışın ayazında kapılarda bekleyen onlardır.

Yazın sıcağında onlar kavrulurlar.

Onlar itilip kakılırlar.

Onlar dövülürler.

Kuru basın toplantısına onlar çağrılırlar. Ama. Lüks mekanlarda, yemekli basın toplantılarına alınmazlar bile.

Teröristler bir gazeteciyi kaçırmışsa o muhabirdir. Köşe yazarı kaçırılmaz, davet edilip gider.

Muhabirlerin kafası kesilip videoya kaydedilir.

Muhabirlerin kafası sıkışır demir kapıya, ölürler.

Çoğu karın tokluğuna çalışır. Çoğunun parası kıt kanaat geçinmesine izin verir. Pek azının maaşı iyidir.

Onları yönetenler, temsilciler iyi maaş alırlar.

Maaşla kalmazlar. Yediklerini, içtiklerini, gidip geldiklerini ve hatta sevgililerinin masraflarını patrona fatura ederler.

Ve fakat. Muhabirin haber için istediği arabayı sorun ederler.

Neden mi durup dururken muhabirleri yazıyorum?

Durup dururken değil.

Baksanıza ülkeye. Gündem bitecek gibi değil.

Muhabirlerin canları çıkıyor. Daha da çıkacak görünüyor.

Onlar için zam istiyorum. Muhabirlere kameramanlar da dahil. Ne olursa. Ne kadar olursa.

Bu iş, bu ülkede, bu tempoda yapılası iş mi?

Hiç değilse görev tazminatı adı altında, yöneticileri devre dışı tutarak...

ŞAŞIRDIM…

Kimse şaşırmadı. Benden başka.

Birkaç gündür adı dillendiriliyordu.

Gittiği yerlerde “Başbakan” gibi karşılanıyor, hiç de itiraz etmiyordu.

Televizyonlar onun karakteri üzerine analizler yapmaya başlamışlardı.

En son Cumhurbaşkanı Gül, eşinin konuşmalarından fırsat bulup resepsiyonda ismini açıklamıştı.

“Artık kesin” demişlerdi.

Eşiyle ilgili haberler medyada yer almaya başlamıştı.

Yine de.

İsmi Başbakan olarak açıklandığında şaşırdım.

Sanırım bu ülkede bir ben şaşırdım, başka kimse değil. Üstelik politik meselelerdeki ilk şaşkınlığım bu.

Yeni cumhurbaşkanının yeni başbakanı anons edip yerine oturduğunda yüzünde gördüğüm ifadede.

Şaşkınlığımın cevabını buldum.

AKLIMDA KALAN

Mustafa Kemal’in sığırtmaç Mustafa ile heykeli: Yalova’da. Mustafa Kemal’in sığırtmaç Mustafa ile çektirdiği fotoğrafın heykelini yapmışlar. İyi niyetli ve cesurca bir iş. Ne var ki fotoğrafta Mustafa Kemal’in elindeki sigara, heykelde yok. Onunla kalsa iyi. Fotoğrafta Paşamın bedeni hafifçe küçük Mustafa’ya dönük. Ayakları ona bakıyor. Başı biraz daha eğik. Heykeldeki Mustafa Kemal, küçük çocuktan kopmuş. Kafam karışık. Bir heykele bir fotoğrafın aslına bakıyorum. O an. Elinde sigara varmış. Şimdi heykelde yaşatılmaya çalışılan Paşamda yok. Niyet iyi olsa da, doğallık bozulmuş. Kafam karışık. Bir yanım iyi ki yapmışlar derken, bir yanım Paşam sigara içiyorsa, onu elinden almak hangimizin haddine diye sormak istiyor.