Fatih Sultan Mehmet Köprüsü bakıma
alındığında medya ortalığı ayağa kaldırdı…
Trafiğin bir cehennemi andırdığı, evinden çıkanların işe, işinden
çıkanların evlerine gidemedikleri anlatıldı…
Kameralar ve mikrofonlar direksiyon başına kurulmuş “tek
kişilik” kalabalık otomobil sürücülerine çevrilip,
Karayolları Genel Müdürü’ne, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı’na ve Ulaştırma
Bakanı’na hakaret etmeleri için çanak tutuldu…
Dikkat lütfen…
Üzerinden aynı anda on binlerce insanın geçtiği bir boğaz
köprüsünün bakımından söz ediyoruz…
Bakım, bakım…
Yani; daha fazla ihmal edilmeye
gelmeyecek ve sadece bizim değil bütün dünya köprüleri için
yaşanması için geçerli bir süreç…
Gelişmiş ülkelerde aynı durum yaşandığında sadece vatandaşları
uyarmak için haber yapılan bir konu…
Bizim medyamızda ise iş yapan insanları karalamak, yaralamak,
çamurlamak, halkı tahrik etmek için haberleştirilmekten öte
“çamurlaştırılan” bir çalışma…
Şimdi de Taksim Meydanı’nda yapılan
çalışmalar haberleştirilerek, pardon çamurlaştırılarak halk
tahrik ediliyor…
Oysa Taksim gerçek
bir meydan haline getiriliyor…
Yani; insanlar için, yayalar için
hazırlanıyor…
Yani; otomobil trafiği yer altına alınıyor…
Yani…
Her şey önce İstanbullu sonra da dünyalar güzeli İstanbul
için yapılıyor…
Gelin görün ki medya yine memnun
değil…
Halkı kışkırtıyor, yolların tıkandığını, trafiğin kilitlendiğini
falan anlatıyor İstanbul’da yaşamayanlara
da…
Yahu arkadaşlar!..
Dünyada ve ülkemizde yol inşaatı teknolojisi gelişti ama henüz
Tatlı Cadı Samenta yeteneğine ulaşamadı…
Yani Başbakan veya Ulaştırma
Bakanı yahut da Belediye Başkanı burunlarını
oynatınca otomobiller yer altına girip, yaya o güzelim
meydanda fink atamıyor…
Belirli bir süre geçecek ondan sora…
Yahu bir çiçek bile akşamdan sabaha açmıyor…
Bu ne sabırsızlık?..
İstanbul bu…
Ne yazık ki önce yıkacak
sonra yapacaksınız…
Çünkü belediye yönetimi
“İslâmcı” diye küçümsediğiniz bu inançlı
kadroların eline geçinceye kadar her karış toprağıyla işgal
ve iğfal edilmişti…
O işgal ve iğfalin tahribatını yok
etmek o kadar kolay mı?..
Ulan eskilerin deyimiyle tam dayaklıksınız
ha…
Nenize gerek sizin basın özgürlüğü…
Kıymetini bilmiyor, özgürlüğün içine
sıçıyorsunuz…
Hani tam da boğaz köprülerinin, çevre
yollarının bakımı ve trafiğin rahatlaması, toplu taşımacılığın
yaygınlaştırılması için kazılan tünellere bile tahammül
edemeyip, “İstanbul köstebek yuvası” diye attığınız
manşetler gibi şimdi de Taksim Meydanı’nın çağdaş
bir meydan haline getirilmesine tahammülünüz yok…
Hadi yürüyün gidin be, dallamalar siz de…