Yılmaz Özdil küçükken neydi, büyüyünce ne oldu?

Yılmaz Özdil küçükken neydi, büyüyünce ne oldu?

Doğan grubu yazarlarındaki kıpırdanmanın farkındasınız, değil mi? Sanırım hissettikleri 'baskı' azalınca, eski tutumlarına geri dönmeye başladılar.

Eski tutumdan kastım pespaye bir muhaliflik. Sizin de dikkatinizi çekiyor mu? Korkuyla erteledikleri 'gazetecilik' tarzlarına yeniden dönme çabasındalar.

Bunların içerisinde en hızlısı, en kural tanımayanı ise Yılma Özdil.

Yılmaz Özdil'in yazılarına baktığınızda sanki salt hükümete muhalefet için kaleme alındığı hissine kapılıyoruz, değil mi? Ama kazın ayağı tam öyle değil. Şimdi sizinle bu 'büyük gazetecinin' iki haberinin arka planını paylaşacağım. Muhalefet adı altında yapılanın, aslında nasıl gayri ahlaki, nasıl kirli, nasıl ucuz bir iş olduğunu göreceksiniz.

Fakat önce önemli gördüğüm bir durumun altını çizeyim.

Az sonra okuyacağınız satırlarda, Yılmaz Özdil'in dezenformasyonu sergileyeyim derken ÖSYM başkanı olan zatı savunuyor pozisyona düşmek de beni gerçekten rahatsız ediyor.

Çünkü kumaş, kalite bakımından ÖSYM başkanı ile Yılmaz Özdil arasında pek bir fark görmüyorum. Bu iki arkadaşın da kötünün kötüsüne varmak için yarıştıklarının farkındayım. Nitekim biri mezkur tartışmanın ve iddiaların baş müsebbibi, diğeri ise haksızlığa uğrayanların sözcülüğüne savunuyor. Halbuki, al birini vur ötekine.

Şimdi gelelim Yılmaz Özdil'in 'ucuz' yazarlığına.

Hürriyet'in 3 sayfa yazarı Yılmaz Özdil geçtiğimiz günlerde, gazetesinin manşete taşıdığı bir yazı yayımladı.

Evet, Hürriyet Özdil'in 'büyük buluşunu' manşet yaptı.

Haber gazetede şu başlıkla yayınlanmıştı: 'Tarafsız yazar sınava girdi.' Haberin içeriği ise şöyle: Yılmaz Özdil ALES soru kitapçığında 'çok ilginç' bir soru yakalıyor. Soru 'koskoca ÖSYM yandaş yazarın tarifini yapıyor.' şeklinde yorumlanmış.

Doğrusu bu haberdeki sahtekarlığı internet siteleri daha önce ortaya çıkardı. Ben resmin netleşmesi için tekrar ediyorum.

ÖSYM'nin yayınladığı soru şu: "Gücünü gözlem ve mizahtan alan öyküleriyle tanınmaktadır, konuşur gibi yazmanın doğurduğu bir rahatlık ve akılcılık görülür. Toplumsal bozuklukları çarpık ilişkileri ele alır. Küçük olayların anlatıldığı bu öykülerde yazar, iyimserlikten uzak ve bilgilendirmeye yönelik bir yol seçer."

İşte Yılmaz Özdil'in ALES kitapçığında bulduğu 'yandaş yazarı tarif ediyor' dediği cümleler bunlar.

Fakat Yılmaz Özdil bunu köşesine taşırken bir hile yapıyor. Yani Özdil soruyu köşesine taşıyor ama bir farkla. Kırmızı yaptığım bölümü metinden çıkararak. Çünkü ancak o bölüm çıktığında işine yarıyor. Özdil bu hileyi yüz binlerce okurun önünde yapmaktan utanmıyor.

Peki bir yazar kitapçıktaki bir soruyu alıntılarken sorudaki bir cümleyi niçin çıkarır? Hangi amaçla? Bu soruya rahatlatıcı bir cevabı olan var mı?

Buraya kadar anlattıklarım eminim birçok kişi tarafından biliniyor. Çünkü bu haber daha yayınlandığı gün, bu işin ucuz bir dezenformasyon olduğu anlaşıldı.

Peki Yılmaz Özdil'in bu ayıbının ortaya çıkması onu utandırdı mı? Görünüşe bakılırsa pek değil. Çünkü Yılmaz Özdil buna benzer açık bir çarpıtmaya Cumartesi günü tekrar imza attı.

Biliyorsunuz en hararetli tartışma konumuz YGS'deki şifre meselesi.

Yılmaz Özdil Cumartesi günü bu konuyla alakalı bir yazı kaleme aldı. Şifrenin varlığını ispat için Google arama kayıtlarının verilerini içeren bir yazı. Özdil'in bu yazısı şifre tartışmalarının başladığı günlerde çok sık duyduğumuz 'mod medyan' kelimesinin Google'da ne kadar arandığını gösteren bilgilere dayanıyor.

Özdil köşesinde bu verileri ayrıntılı gösteren bir de grafik yayınladı. Böylece 'iddianın ne kadar sağlam olduğunu' ispat ettiğini düşünmüş olacak. Büyük bir heyecanla ulaştığı Google kayıtlarını “2010 boyunca arayan yok. 2011 Ocak, yok. 2011 Şubat, yok. Mart'a girince, ayın 5'i gibi aranmaya başlıyor, ay sonuna doğru adeta füze gibi fırlıyor.Vızır vızır.Arayan arayana. Çılgın'ca.” diyerek sunuyor. Böylece olayın 'vahametini' gözler önüne serdiği kanaatinde.

Bu verileri okuyan kimsenin şifrenin varlığı konusunda şüphesi kalmaz, değil mi? Karşınızda bir yazar var. Ülkenin 'en önemli' gazetesinde köşe yazarlığı yapıyor. Verileri de Google gibi itibarlı bir kaynaktan aldığına göre, artık bu iddiadan şüphe edilir mi? Evet, ben de sizin gibi düşünenlerdendim. Ta ki Güngör Kaya isimli okurum beni uyarana kadar. Kaya’nın 'Yılmaz Özdil'in köşesinde yazdıkları yalan. İşte size gerçek grafik ve istatistikler' dediği mailini alınca küçük bir araştırmaya koyuldum. Bu araştırmadan sonra bir kere daha anladım ki bazı gazetecilerde bir hastalık var. Gazetecilik kisvesi altında bu hastalığı gizlemeye çalışıyorlar.

Neyse, geleyim benim ulaştığım sonuçlara.

Google kayıtlarında "mod medyan" kelimesiyle ilgili Yılmaz Özdil'in dediği gibi ne 5 Mart'ta, ne 10 Mart'ta, ne de 15 Mart'ta bir arama kaydı görünüyor. Ne demişti Yılmaz Özdil? 'Ayın 5'i gibi aranmaya başlıyor.' Bu iddia açık bir yalan. İlk arama Mart aynın son haftasında başlıyor. Yani sınavın olduğu hafta. Google raporları haftalık olduğu için bu kelimenin aranmasına 21 Mart'ta mı başlanıyor yoksa tartışmanın başladığı 27 Mart'ta mı, tam olarak anlaşılmıyor.

Belki de gerçekten bir şifre paylaşımı var ve bu insanlar Google'da bu aramayı da yapmışlardır. Peki bu çarpıtma niye?

Yılmaz Özdil'in iddiasını kuvvetlendirmek için arama tarihinin başlangıcını 5 Mart'a taşıması en hafif tabirle ayıp değil mi?

Ben bu insanları gerçekten anlamıyorum. Bu tür yalanlara başvurmaktan ve yalanlarının ifşa edilmesinden utanmıyorlar mı? Sonra etraflarındaki insanların yüzüne nasıl bakıyorlar?

Gothe'nin güzel bir sözü var: "İnsanların sahtekar olmaları beni hiç şaşırtmıyor. Fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce hayretler içinde kalıyorum."

Gerçekten de öyle. Hayret edilmeyecek gibi değil ki! Baksanıza, hiçbir şey olmamış gibi bir de itibar pazarlıyorlar.

Medyadaki bu gözü dönmüş tarafgirlik ve ahlak fukaralığı, bu tür tartışmalarda bağımsız bir tutum almanın önünde büyük bir engel olarak duruyor.

İşin rahatsızlık veren tarafı şu: Bu tür yalana dayalı gayri ahlaki tutumlara muhalefet adını veriyorlar.

1978 yılının Edebiyat dalında Nobel ödülü alan Yazar İsaac Bashevis Singer'ın bu duruma uyarlanabilecek bir sözü var:

“Küçük bir çocuk iken bana yalancı derlerdi, ama şimdi yetişkinler arasına karıştım ve bana yazar diyorlar.”

Nasıl, başlıktaki sorumun cevabını bulabildiniz mi?