Yeni reyting sistemi AK Parti’nin oylarını artırır mı?

Yeni reyting sistemi AK Parti’nin oylarını artırır mı?

AK Parti’nin medyada yaptığı işler benim için çok önemli. Çünkü bu alanda aldığı mesafeyi bir turnusol kağıdı olarak görüyorum.

Medyada desteklediği yapılara, değer verdiği gazetecilere, iş tuttuğu insanlara bakarak Türkiye’de ne yapmak istediğini ve ne kadar samimi olduğunu anlayabiliyorum.

Çünkü medyanın alacağı veyahut aldığı şekli, Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli görüyorum.

10 yılın sonunda medyadaki tablo açısından ortada mutlak bir başarısızlık var.

Yıllarca medyaya büyük önemler atfetmiş, birçok olumsuzluğun sorumlusu olarak medyayı görmüş bir topluluğun bu alanda aldığı mesafenin izaha ihtiyacı var.

Geçmişteki başarısızlıklarını “Gücümüz yok, bu işler para ile olur” diyerek örtenlerin, bütün bu imkanlara rağmen niçin ortaya eli ayağı düzgün bir medya koyamadıklarının sarih bir şekilde tartışılması gerek.

Akıtılan milyonlarca dolara, bütün iktidar olanaklarına ve açıktan verilen desteklere rağmen gazetelerin niçin satmadığını, TV’lerin niçin izlenmediğini, hepsinden önemlisi de niçin şahsiyet sahibi kurumlar ortaya çıkmadığını mantıklı bir şekilde açıklamaları gerek.

“Türkiye’nin geleceğini önemsiyoruz” deyip kimin kaç çocuk yapacağını bile dert edinen bir iktidarın, kendisine destek veren medyadaki sefaleti görememesi normal mi?

Kendi kendilerine gaz verenlere bakmayın, ortada ‘yeni medya’ diye gerçek bir medya yok.

Her biri çeyrek porsiyon değerinde, sübvanse ile ayakta duran, iktidar değiştiğinde esamisi okunmayacak birkaç TV ve gazete ile gerçek bir medya olunmaz.

AK Parti ‘yeni medya’ adı altında destek verdiği gazete ve TV’lere; köşe verdiği, ekrana sürdüğü gazetecilere baktığınızda nasıl bir Türkiye inşa etmek istediğini de anlıyoruz.

Çünkü ‘Büyük Türkiye’ hedefi olanlara yakışan türden bir medya yok ortada.

Bütün bunları niçin anlattım.

Farkında mısınız bilmiyorum ama reyting sistemi değişti ve medyada bu yüzden bir tartışma var.

Oluşturulmaya çalışılan Türkiye hakkında bize fikir verecek türden işler oluyor o alanda da.

Tane tane anlatayım.

TV’lerin izlenme oranlarını ölçen bir reyting sistemi var. Bu sistemin temel amacı, satın alma gücü olan insanların izlediği programları belirlemek ve reklam veren ile müşteriyi buluşturmak.

Fakat bizde böyle olmuyor. Çünkü Türkiye’de reytingler Türkiye’yi ölçmüyor, Türkiye’yi "bir şey" olmaya zorlayan bir mekanizma olarak çalışıyor.

Reyting sistemi toplum mühendisliği olarak kullanıldığı için de ortaya korkunç bir tablo çıkıyor.

Kim Türkiye’nin ne olmasını istiyorsa, denekleri ona göre belirliyor.

Milliyetçilik rüzgarı estirmek istiyorsanız, seçtiğiniz denekler sizi bu tür dizilerin en çok reyting aldığı bir sisteme götürüyor. Bu tür dizilere ağırlık verenler reklam pastasından da en büyük payı alıyor.

Yok, hayır, Aşkı Memnu tarzı bir toplum istiyorsanız, seçtiğiniz denekler sizi bu tür dizilere ağırlık vermeye yöneltiyor. Deneklerin hoşuna gitmeyen türden programlar izlenmiyor, izlenmediği için de reklam pastasından pay alamıyor, reklam alamayınca da yayından kaldırılıyor.

Eskisine yöneltilen “Reyting sistemini kuranlar Türkiye’yi Nişantaşı- Bebek hattından ibaret zannediyor ve topluma bu tür bir hayat tarzı dayatıyor” türü eleştiriler artınca geçtiğimiz yıl polis baskını ile eski reyting sistemi iptal edildi.

Evet, eski sistem sorunluydu.  Geçmişte “reytingleri ölçüyorum" diyenler de, aslında Türkiye’yi "bir şey" olmaya zorluyorlardı.
Toplumun temel değer yargılarından, bunu gözeten hassasiyetlerden uzaktı.

Peki eskisini iptal edip yerine ne kuruldu dersiniz?

RÜTÜK ve TRT gibi kurumların iktidarın kontrolünde olduğunu düşünürseniz, buradan gerçek ve topluma sağlam istikamet verecek bir ölçüm sistemi beklersiniz, değil mi? Her aileye 3 çocuk öneren bir iktidarın reyting ölçümü gibi çok önemli bir meselede aynı hassasiyetle yaklaştığını düşünürsünüz, değil mi?

Böyle düşünürseniz yanılırsınız. Ortaya eskisini de aratacak bir ucube çıktı.

Kolayca anlaşılsın diye örneklendireyim.

Eski sistemle Türkiye’nin tamamını Nişantaşı- Bebek yapmak isteyenler vardı. Şimdi ise yeni reyting sistemi ile Türkiye’nin tamamını Sultanbeyli yapmak isteyenler var.

Eskiden toplumu Aşkı Memnun tarzı bir hayata özendirenler vardı. Şimdi ise ‘sırlar dünyası', 'kalp gözü’ gibi dizilerdekine benzer bir hayata çekmek isteyenler var.

Eski sistemde elit kesim dediğimiz AB grubu denekler % 35 oranında bir ağırlığa sahipti, yeni sistemde AB oranı % 12’ye düşürüldü, ağırlık C1-C2 –D ve E denen toplumun eğitimsiz alt kesimlerine verildi.

Artık TV’lerdeki programlar toplumun bu kesiminin zevklerine göre şekillenecek.

Medya topluma kalite katacağına, kendisi toplumun en alt kesiminin düzeyine, tercihlerine, zevklerine teslim olacak.

Yani TV'lerde daha fazla Nihat Doğan göreceğiz. 

Kısacası kendi TV’lerini toplumun AB denen yüksek eğitimli kesiminin düzeyine çekmeyi başaramayanlar, reklam pastasından pay almak için TV programlarını toplumun en alt kesiminin düzeyine indirdiler.

Bu sistem bir anlamda AK Parti’nin kendi seçmen profilini ekrana taşıma çabası olarak algılanacak.

Çünkü Türkiye denildiğinde hepimiz ekrandaki görüntüleri hatırlıyoruz.  

Toplumun yatak odasına bile nizam intizam vermeyi misyon gören bir iktidarın reyting sistemindeki vahameti görememesi, ilgilenmemesi, dert etmemesi, bunu gerçek, esaslı, bir çözüme kavuşturmaya çalışmamasını ve hesabını sadece o pastadan pay alma üzerine kurmuş olmasını nasıl açıklayacağız?

İktidarın medyada, reyting işlerinde ne işi var demeyin.  Var işte, görmüyor musunuz?  twitter.com/acikcenk

Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın