Yeni nesilleri hangi dine göre yetiştireceksiniz?

Yeni nesilleri hangi dine göre yetiştireceksiniz?

Başbakan Erdoğan’ın “dindar nesil yetiştireceğiz” açıklaması medyada bir hayli dikkat çekti. Dikkat çekmekle kalmadı, rahatsızlık da doğurdu.

Rahatsızlık duyanlar arasında, Türkiye’de Müslüman kimliğin belirginlik kazanmasını savunan biri olarak ben de varım.

Evet Başbakan Erdoğan’ın bu açıklamasını duyduğumda tuhaf bir rahatsızlık hissettim.

Niye? Benim dindarla, dindarlıkla yıllardır savunduğum değerlerin bir başbakan tarafından dile getirilmesiyle ne alıp veremediğim olabilir? Niçin sevinmem gereken yerde üzüntüye gark oluyorum?

Nasıl oluyor da dindar bir nesil yetiştirileceğinin söylenmesi beni duraksatıyor? Bende mi bir acayiplik husule geldi?

Medyada Ahmet Altan, Hasan Cemal, Ahmet Hakan gibi birçok köşe yazarı başbakanın bu çıkışından duydukları rahatsızlıkları dile getirdiler.

Bu meseleye ilişkin itirazların birçoğuna ben de katılıyorum. Elbette bu arkadaşlarla farklı düşündüğümüz noktalar yok değil.  Ama yazılanların genel çerçevesinin anlaşılır, makul itirazlardan oluştuğunu düşünüyorum.

Fakat ne hikmetse bu meselede muhafazakar veyahut muhafazakar varsaydığımız kalemlerden doğru düzgün topa giren olmadı.

Onların bu konuda ne düşündüğünü öğrenemedik. Başbakanın bu önerisini sevinçle mi yoksa endişeyle mi karşıladılar bilmiyoruz.

AK Parti’ye politik destek sağlayan medyadan ‘dindar nesil’ önerisiyle ilgili kalem oynatan biri iki kişi vardı ama onlarda her zamanki gibi başbakanın ‘büyük zekasıyla aslında politika yaptığını yoksa amacının böyle bir misyon taşımak olmadığın’  ileri sürerek başbakanın açıklamasını tevil yoluna gittiler.

Muhafazakar- İslamcı aydın, yazar, çizerlerden daha esaslı bir sorgulama, daha etraflı yorumlar beklerdim. Fakat olmadı. Galiba asıl tuhaf olan böyle bir beklentiye girmek.

Neyse, konuya gelelim.

Başbakan Erdoğan’ın beyanını ben neden yadırgadım?

Rahatsız olmamda, günümüz dindarlarının, dindarlığının büyük etkisi var.

Bana göre dindar nesil yetiştirmeden önce dindarlığı, dinin algılanma biçimini, yorumlanışını elden geçirip sarahate kavuşturmak gerek.

Çünkü günümüz dindarlığı insanları adam etmiyor. Kimseyi düştüğü çukurdan çıkarmıyor.

Halbuki dinler insanları doğru yola ulaştırmak, sağlam bir ahlak vermek, yüksek bir kişilik inşa etmek, kısacası insanları karanlıktan, kötülükten; aydınlığa, güzele taşımak için var. Öyle değil mi?

Fakat bugünkü din algısı veyahut dindarlık tasavvuru insanlarda böyle bir değişimi sağlıyor mu? İnsanlar dindar oldukları için daha ahlaklı, daha namuslu, daha adaletli olup cehaletten kurtuluyorlar mı?

Bugün gerek medyada gerek siyasette hatta ticarette “dindarlığın ona kattıklarından ötürü” daha düzgün, daha namuslu olan kaç insan var?

Yıllardır onlarca cemaat, tarikat, siyasi parti, onlarca sivil toplum kuruluşu ‘dindar nesil’ yetiştirmeye çabalıyor. Peki nerede bu yetiştirilen dindar nesiller?

Nereye kayboldu bu Allah sevgisiyle dolu insanlar?

Pardon ama hangi cehennemdeler?

Yaklaşık 100 yıllık bir çaba var ortada. Buna rağmen niçin Türkiye yaklaşık bir asır sonra dindar nesil yetiştirilmeye başlanan noktanın fersah fersah gerisinde? Niye bunca yapının, örgütün, partinin çabası sonuç vermedi? Eğer aksini düşünenlerdenseniz nerede bu dindarlar?

Bugün belimizi kıran onca haksızlık, onca yüz kızartıcı tutum, onca pespayelik, onca düşük profilli iş kimden sadır oluyor? Bu insanlara aşılanan dindarlık işe yarıyorsa, bugün  iktidardaki, medyadaki, bürokrasideki, ticaretteki, daha önce yetiştirilen dindarların, yapıların durumunu nereye koyacağız?

Yargıdaki haksızlıkların, zulümlerin sorumlusu olarak görülen dindarları kim yetiştirdi?

Deniz Feneri ve benzer skandallara hangi dindarlar imza attı? Hangi dindarlar bu davanın sanıklarına değil, olayı araştıran savcılarına ceza kesti? Yolsuzlukla, haksızlıkla, hasetle beslenen bunca dindar hangi çabanın ürünü?

Hangi dindarlar elde ettikleri maddi kazançları korumak veyahut yenilerini kazanmak için insanların mahrem hallerini kasete alıp piyasaya sürmekle suçlanıyor?

Yıllardır belediyeler eliyle şehirleri böyle yamuk yumuk yaşanmaz köyler haline hangi dindar nesil getirdi?

Bugün ABD’nin Müslüman ülkeleri birer birer kan gölüne çevirmesine hangi dindarlar ‘kazanımları korumak için’ ön saflarda ortaklık ediyor?

Eğitimde, müzikte, mimaride, şehircilikte, sanatta, devlet yönetiminde, başkasının hakkını korumada nasıl bir yüksek ahlak ve sağlam kişilik ortaya koydular?

Ticarette gurur veren hangi ahlakı, hangi başarıyı ortaya koydular?

Niçin ‘Allah korkusuyla’ yetiştirilen insanlar topluma huzur, refah, adalet değil de korku, bunalım hatta tiksinti yayıyorlar?

Hal böyleyken, her şey apaçık ortadayken ‘dindar nesil’ yetiştirme kervanına başbakanın da katılmasına niçin sevinelim ki?

Kısacası, mevcut dindar nesilden ne hayır gördük ki, müstakbel dindar nesillerin yolunu gözleyelim? Başbakanın sözünü bir müjde gibi algılamak için, dindarların din dışı motivasyonlarını, heyecanlarını paylaşıyor olmak gerek herhalde.

Görünen o ki, yeni nesillere empoze etmek istedikleri değerlerin hiç birine kendileri inanmadı. Herkes ulaşılamaz saydığı dindarlığı başkasında görmek istedi.  Dindarlıkla gelmesini umduğu ahlakı, şahsiyeti, itibarı kendinde değil başkasında aradı.

Cemaatler, tarikatlar, partiler dindar nesil yetiştirirken insanları Allah’a değil kendilerine kul köle ettiler.

Ve ortaya dindar Müslüman yerine, ne olduğu belli olmayan ucube bir insan tipi çıktı.

Öncelikli husus insanları nasıl yetiştirdiğimiz değil, bizzat kendimizin nasıl bir insan olduğumuzdur.

Şimdi şöyle düşünün bakalım, yolda giderken bir turist sizi durdursa “Efendi, beni sizin dinininize davet etseniz, sizin gibi Müslüman biri olmamı ister misiniz?” dediğinde ne cevap vereceğiz? “Evet evet sana tam da benim gibi bir Müslüman olmanı öneriyorum” diyecek kaç dindar var bu toplumda?

Diğer taraftan kimse çocuğunun kendisi gibi olmasını da istemiyor. Farkında mısınız?

Herkes çocuğuna kendinde olmayanları anlatıp ‘büyük adam’, ‘iyi insan’ olmasını öneriyor

Mesela çocuklarımız karşımıza dikilip “baba ben tam da senin gibi bir dindar, senin gibi bir solcu, senin gibi bir insan olmak istiyorum” dediğinde ne cevap veririz? “Evet çocuğum tam da benim gibi ol” diyecek kaç baba var bu ülkede?

AK Partili yetkililere soralım. Dindar nesil yetiştirmeyi düşünüyorsunuz ya “peki sizin gibi bir dindar olmamızı ister misiniz?”

Sizce buna gönül rahatlığıyla “Elbette tam da bizim gibi olabilirsiniz” diyebilecekler mi?

Başbakanın yetiştirmeyi düşündüğü dindar nesle, meselenin dindar olmak değil adam olmak, ahlaklı, sağlam karakterli, hakşinas, adil olmak, insanlara korku değil huzur vermek olduğunu kim anlatacak? Hangi aydın, hangi akademisyen, hangi kanaat önderi, hangi danışman, hangi siyasetçi, hangi ilahiyatçı, hangi gazeteci toplum nezdindeki kişisel konumunu düşünmeden din diye oluşturulan korku duvarlarına balyoz indirecek? Kim cemaatlerin, tarikatların her birinin birer din olarak algılandığı günümüz Türkiye’sinde insanlara gerçek dini anlatacak?

Lois Nizer’in dediği gibi “Gerçek din ilan ettiğimiz inancımız değil sürdürdüğümüz hayattır.”

Peki bugün bu nesilleri hangi dine göre yetiştireceğiz? İlan ettiğimiz dine göre mi, yoksa yaşadığımız hayata göre mi? Bence mesele burasıdır.

Yaşadığınız hayatı bu nesillere din olarak sunacaksanız aman benim çocuğumdan uzak durun. Evlatlarımıza örnek olamıyorsunuz, bari bayat laflar etmeyin.


www.twitter.com/acikcenk