Üniversitede biraya karşı olanlar neden yanalar?

Üniversitede biraya karşı olanlar neden yanalar?

Üniversite kampüsünde bir festival çerçevesinde bira içilecek olmasına karşı bir kampanya yapılıyor. Kampanyaya katılan ve üniversite öğrencilerinin bira içmelerine karşı çıkanların kimliği en az kampanyanın kendisi kadar ilgi çekici.

Dindarlık üzerinden hükumetle ilişkisini sağlama almak isteyen, ne kadar dikkate değmez yazar varsa, bu tür meselelerde başrole soyunuyor.

Çünkü günümüz Türkiye’sinde bu tip bayağılıklara prim veriliyor.

Paye toplamanın en kestirme yolu ‘dini değerlerin’  sözcüsü olmak.

"Refleksler, söylemler, eylemler ‘dini' olsun ama çamurdan olsun” denilen bir dönemdeyiz.

Peki üniversitelerde, festivallerde içki yasağının giderek yaygınlık kazanmasını savunanlar neyi amaçlıyorlar?

Şöyle de sorabiliriz: Bira içilmesine karşı olanlar neyden yanalar? Bu konuda bir bilgi sahibi olan var mı?

Ne istiyor bu arkadaşlar bu toplumdan, bu gençlikten? Nasıl bir gençlik hesabı yapıyorlar? Yasakla, hesapla, paye kapma çabasıyla nereye varacağını düşünüyorlar?

Diğer taraftan gençlerin bira içmelerine niçin karşılar?

Haram olduğu için mi? Zararlı olduğu için mi? Yoksa bizim bilmediğimiz başka bir neden mi var?

Gençlerin hayatına çeki düzen vermeye kalkışanların hayatlarındaki bayağılıkları nereye koyacağız peki?

Benim asıl kafama takılan içkiye karşı büyük bir heyecanla kampanya yapanlar, niçin KPSS ve üniversite sınav sorularının  çalınması üzerine iki kelam etmiyorlar?

Bira yasağı için büyük bir heyecanla kendini paralayanlardan, soru hırsızlığına dönük tek satır bir yazı görmedim, siz gördünüz mü?

Son birkaç yıldır sorular çalınıyor iddiaları, ithamları ilahiyatçısından muhafazakarına kimsenin gündemine girmiyor. Niçin?

Hükümete ve onun atadığı bürokrata gelen her eleştiriden rahatsız olan gazetecilerin, hırsızlık ithamlarından rahatsız olmamaları size de tuhaf gelmiyor mu?

Hangisi daha vahim?

Hangisi daha büyük haram?

Hangisi üniversite gençliğinin ruhunda daha büyük tahribata yol açıyor?

Hangisi gençler için daha büyük felaket getiriyor?

Hangisi gençlerin bu ülkeye, bu millete, geleceğe, özellikle de ‘dindar’ kimlikli yöneticilere güvenini ortadan kaldırıyor?

Yoksa toplumun geneline yayılan güvensizlik duygusu genç çocukların bira içmelerinden daha mı hafif bir sorun?

Hem ‘dindar’ olmak, hem de soru çalma suçlaması ile karşı karşıya kalmak gerçekten nasıl bir duygu?

Niçin insanlar "Bunların dünya görüşlerini, yaşam tarzlarını, ülkeyi yönetme biçimlerini beğenmiyorum ama asla sahtekarlık yapmaz, başkasının hakkını gasp etmez" demiyorlar?

Sanırım hileyle üniversiteyi kazanan çocukların haram olduğu için bira içmediği bir Türkiye’ye doğru gidiyoruz. Bunu mu istiyorsunuz?

 

Türkiye bu açmazı nasıl aşacak?
 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün rektör atamaları  ciddi tartışma konusu.

Bir kısım medya  ‘adil davranmadığı’, en az oyu alan adayı rektör yaptığı için Gül'ü kıyasıya eleştiriyor.

Hatırlıyorsunuz değil mi? Çok değil, bundan 6 yıl önce Ahmet Nejdet Sezer ve ondan önce de Süleyman Demirel döneminde benzer yöntemlerle  atamalar yapılıyordu ve o zaman da tartışma konusuydu.

Fakat o zaman Sezer’in bu tutumunu şikayet edenler, bugün Abdullah Gül’ün atamalarına sessiz kalıyor.

O gün Ahmet Nejdet Sezer’in atamalarına sessiz kalıp onaylayanlar ise bugün ortalığı ayağa kaldırıyor.

Nasıl çıkacağız bu açmazdan?

Türkiye’deki sorunları, defoları, haksızlıkları dar ideoloji penceresinden gören bu gazetecilerden bu milleti kim kurtaracak?

Kim medyayı gerçek, namuslu işlevine ulaştıracak?

Ne Sezer’in uygulamalarına susup bugün Abdullah Gül’ü eleştirenlerde bir mahcubiyet, bir yüz kızarıklığı var,  ne de Sezer’in yaptığı atamalarda ortalığı ayağa kaldırıp Abdullah Gül’ün atamalarında sessizliğe gömülenlerin.

Suyun başına geçen kendi adamından başka kimseye su vermiyor.

Peki kimsenin adamı olmayan namuslu insanların hakkını kim koruyacak?

Doğrusu AK Parti’nin YÖK yasasını değiştirip bu işleri bir düzene koymamış olması gerçekten büyük bir çelişki.

Eleştirdikleri ne varsa benzerlerini kendilerinin de yapıyor olması gerçekten akıl alır gibi değil.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sistemin değişmemesinden rahatsızlığını hepimiz biliyoruz.

YÖK’ün yapısı, rektör seçim sistemi değiştirilmediği için de Sezer’in durumuna düşmekten kendini kurtaramıyor.

Türkiye, özellikle de medya bütün enerjisini ideolojik tartışmada harcayıp tüketiyor. Çok yazık..

 

Bir not: 15 günlük bir yurtdışı seyahatine çıkıyorum. Bir kampa gireceğim. Bu nedenle çok mecbur kalmadıkça yazı yazamayacağım.

Şimdiden herkese hayırlı, bereketli, sağlıklı bir Ramazan diliyorum.. twitter.com/acikcenk