Dün gece İzmir’deki Tarkan konseri sırasında benim ailemde çok ilginç bir olay yaşandı.
Ailemizin iki Instagram fenomeni var.
Biri eşim Tansu, öteki yeğenimin eşi Deniz Saruhanlıoğlu.
Her ikisi de Instagram ruhuna çok uygun iki alanda hesap açtılar ve çok başarılı oldular.
Bugün nereye gitsek Tansu neredeyse benden daha fazla ilgi görüyor.
Deniz, “Gezgin Kereviz” adlı bir sayfada kendini gezgine dönüştürerek çok güzel paylaşımlar yapıyor, Türkiye’nin çok ilginç yerlerini tanıtıyor.
Bu arada tam bir “Gonzo” gazetecilik tarzı ile kendini de olayının merkezine koyuyor.
Dün akşam Tarkan konseri başladığında Deniz de sayfasından canlı yayına başladı.
Önce 10 bin kişi konseri onun hesabından canlı takibe başladı.
Bu rakam birazdan 15 bine 20 bine çıktı ve sonunda 40 bine kadar dayandı.
İşte o sırada cep telefonun şarjı bitince bu defa eşi Aykut kendi sayfasından devreye girdi.
Dünkü konser bana bir kere daha şu gerçeği gösterdi.
Türkiye’nin gündemini artık haber kanalları, ana akım medya değil, tek tek insanların tek kişilik medyaları belirliyor.
Türkiye dün akşam İzmir’deki Tarkan konseri ile sallanırken, televizyonun konuşan kafaları kendi dar gündemlerine devam ediyordu.
İşte tam o an, konserleri yasaklayan kaymakamları, Gülşen’i içeri atan savcıları, hakimleri düşündüm.
Onların iki üç yol sonraki hallerini görüp onlar için değil ama aileleleri için üzüldüm.
İzmir ve Tarkan dün gece Türkiye’ye üç tarihi mesaj verdi.
(*) BİR Cumhuriyet’in 100’ncü Yılının millet tarafından nasıl kutlanacağının ilk işaretini gördük.
Geçen 15 Temmuz’daki Devlet kutlamasına bakınca bunun ne anlama geldiği çok daha iyi anlaşılacaktır.
(*) İKİ Bu ülkede artık milli, bayramlarına sahip çıkmada devletinin önüne geçti.
Diyanet İşleri Başkanlığı istediği kadar Atatürk’ü görmesin, eski TBMM Başkanı istediği kadar “Tek kurşun atılmadı” diye zırvalasın….
Millet gelecek yıl gereğini yapacak.
Eğer bu devlet gerçekten haylkına kulak veren bir devletse, İzmir’den gelen bu sese kulak vermeli ve 100’ncü Yıl kutlamalarını bu duyguyla hazırlamalıdır.
(*) ÜÇ; Millet konser yasaklamalarına, sanatçılara yapılan zulüme de en büyük cevabı verdi.
(*) DÖRT: Hani o her kasabada üç beşi biraraya gelip “Milletin hissiyatı ve milli değerler”diye konuşan adamlar vardı ya…
Hani o “Konserleri fuhuş ve alkolle” eş anamlı hale getirmeyi uğraşan güya sivil toplum örgütleri… Kaymakam, valı, savcı ve hakimler…
Hani kendi şahsi duygu ve fanatiklerini milletin hissiyatı diye zorla kabul ettirmeye çalışanlar…
Millet onlara en büyük ve anlamlı cevabı da dün İzmir’de verdi.
Ne bir kavga ne bir taşkınlık, ne fuhuş ne alkol…
O meydanda dün gece bu milletin hassasiyeti, duyguları, değerleri, hissiyatı vardı.
Ve emin olun muhafazakarı da oradaydı, moderni de…
Sayıları da o kasaba hissiyatı masallarını anlatmaya çalışan üç beş kişinin yüzbinlerce fazlasıydı…
Vikipedia daha bugünden itibaren Tarkan’ınr İzmir konserini tarihin halka açık en büyük 5 konserinden biri olarak ilan etti.
Kaç kişi katıldı…
Bu yazın bütün dünyadaki en büyük müzik olayı Coldplay Konserleriydi.
Muhteşem coşkulu geçti ve çok büyük kalabalıklar topladı.
En büyüğü Paris’te Stade de France’da ve Londra’da Wembley’de olanıydı.
En büyüğüne katılan insan sayısı 80 bindi.
Dün akşam o meydanda bunun en az 10 katı vardı.
Ben Rolling Stones’un Havana’daki halka açık konserine gittim.
400 bin kişi vardı.
Dün gece İzmir’de onun en az iki üç katı insan yaşadı o coşkuyu…
Ama bu konserin verdiği asıl sosyolojik mesaj başkaydı.
Çok düşünmemiz gereken bir mesajdı bu.
Türkiye artık “Zihni bir federasyona” doğru gidiyor.
Büyük şehirler, demokrasi anlayışı, verdiği oylar, hayat tarzı, hayat tarzını sürdürmedeki azmi ve hayata bağlılıyla kendi tarzını sürdürmeye kararlı olduğun gösteriyor.
Öte yandan bizzat dindar kesimlerden gelen mesajlar da şunu açıkça gösteriyor.
Yirmi yıllık Dindar Nesil projesi tam anlamıyla çökmüştür.
Zaten sosyolojik olarak bir mana ifade etmeyen “Cami cemaati” kavramı da anlamını yitirmiştir.
Bütün dünyada Siyasi İslam’ın hezimete uğramasını da buna eklemeliyiz.
Tabii ki Türkiye’nin her yerinde her insanın kendi hassasiyetini ve hayat tarzını sürdürmesi de en doğal hakkıdır.
Yeter ki kimse şahsi ahlak anlayışını, şahsi hassasiyetini zorla milletin tamamının ahlakı ve hassasiyeti haline getirmeye kalkmasın.
Dün gece gördük ki, bu ülkenin Akdeniz ruhu ölmemiştir ve giderek güçlenmektedir.
O Akdeniz ruhunu yaşamak isteyen insanlar artık kendi kafalarındaki zihni eyaletlerin sınırlarını çiziyorlar.
Türkiye elbette tek bir devlet olarak kalacaktır. Elbette tek millet de olacaktır.
Ama hangi iktidar olursa olsun artık bu zihni eyaletlerin hassasiyetini de dikkate almak zorundadır.
Son sözüm şu:
Teşekkürler İzmir…
Teşekkürler Tunç Soyer..
Teşekkürler bu geceye katılan yüzbinlerce insan…
Ve tabii ki teşekkürler büyük sanatçımız…
Büyüklüğünü sadeliği, aile sevgisi ve tevazusu ile devleştiren, gerçek bir rol modeli haline getiren sanatçımız…
Demokrasiye, adalete, vicdana, kadınlara, hayvanlara verdiği samimi desteği ile daha da devleşen milli sanatçımız…
Devlet sana kendi ödülünü vermese bile Millet çoktan verdi…
Hepinize teşekkürler…
Dün gece bütün Türkiye’ye bu harikulade bir Akdeniz gecesi ve kurtuluş gururu yaşattınız.
“Milli” kavramının gerçek anlamına kavuştuğu bir geceydi…