Tutuklu gazeteciler ve ülke onuru...

Tutuklu gazeteciler ve ülke onuru...

Lütfen kabul edelim ki gazetecilik konusunda "hastalık" derecesinde "akıl tutulması" yaşadığımız alanlar var.
Bunlardan biri, bizimle aynı görüşü paylaşmayan meslektaşlarımızı; "hain, satılmış, darbeci, hırsız, yolsuz, namussuz" olarak tanımlamak ve yasalarda tarifi suç olarak yazılmamış olsa da onları cezaevinde görmek arzusu...
Oysa gazetecilik dünyanın "en özgür olması gereken" mesleğidir...
Zaman zaman hırsızla da, uğursuzla da, katille de, kumarbazla da, hilebazla da herkesle ilişki kurandır.
Bir gazeteci katille ilişki kurdu diye nasıl; "katil" sayılmamak gerekirse, darbe niyetlisi askerle dost oldu diye de "darbeci" sayılmamalı...
Aslı Aydıntaşbaş'ın bugünkü Milliyet'te "Tutuklu 76 gazetecinin 61’i gazetecilikten hapiste" başlığı altında yayımlanan makalesinden öğreniyoruz ki; Türkiye’deki basın davalarını bir yıldır titiz bir çalışmayla inceleyen dünyanın en önemli basın hakları kuruluşu CPJ, dün yayımladığı raporda, hapisteki 76 gazeteciden aralarında Soner Yalçın, Mustafa Balbay ve Vatan muhabiri Çağdaş Ulus’un da olduğu 61’inin doğrudan gazetecilik faaliyeti yüzünden tutuklandığını belirtmiş...
Yani efendiler;
bizler ne dersek diyelim, mahkemeler neye karar verirse versin bu ülke ileri demokrat ülkelerin gözünde "mesleği yüzünden hapse atılan gazetecilerin cehennemi" olarak görünecektir.
Bizlere düşen görev, bu "çirkin ve kirli" imajdan el birliği ile kurtuluşun yollarını aramak ve bulmak olmalıdır...
Demek istemem o ki;
hepimiz, en "azılı" rakibimiz ve düşüncelerimizin "en müzmin muhalifi" olsa bile bir meslektaşımızın mesleğini yaptığı süreçte düştüğü/düşmüş olabileceği durum nedeniyle yargılanıp hapse atılmasına karşı çıkmalıyız...
Bizler meslektaşlarımızı cezaevlerinde, parmaklıklar arasında, izbe koğuşlarda değil, haber peşinde veya klavyesinin başında görmeyi istemeliyiz...
Gerçek gazeteciliğin yolu sadece kendimize değil bütün meslektaşlarımıza "özgürlük" istemekten geçer...