Türkiye haddini biliyor mu?..

Türkiye haddini biliyor mu?..

Bazı meslektaşlarım köşelerinde ya da TV ekranlarında Türkiye’nin ekonomik ve siyasi gücü için öyle abartılı şeyler yazıyor söylüyorlar ki; gülüyorum…

O kadar ileri gidiyor ki kimileri…

Dinleyenler de Türkiye’nin küresel siyasetin ve ekonominin başaktörü olduğunu zannedecek…

Yiğit bir kardeşimiz hem küresel hem de bölgesel “Başrol Oyuncusu” olduğumuzu iddia edecek kadar abartıyor işi…

Yahu olur ama bu kadar da olmaz…

“Başrol” dediğiniz nedir?..

Filmden o rolü çıkardığınızda filmin konusunun değişmesi demektir…

Oysa yan rollerden birini kesip atsanız ne olur bir filmden?..

Hiçbir şey değişmez…

Tıpkı bizim rolümüzü alıp başkalarına verdiklerinde olduğu gibi…

 

Hem söyler misiniz ey güzel insanlar!..

Türkiye’nin başrol oyuncusu olmasına yetecek hangi gücü var?..

Meselâ…

Günlük üretimini eksiltip arttırarak dünya fiyatlarını etkileyebileceğimiz petrol veya doğal gaz yataklarına mı sahibiz?..

Hammadde ihracatını kestiğimizde dünyada üretim mi düşüyor?..

Paramızın değerini düşürüp yükselttiğimizde dünya dış ticareti dengesini kaybedip sarsıntı mı geçiriyor?..

Merkez Bankası Başkanımızın yaptığı açıklama küresel ekonomiyi yerle bir mi ediyor?..

Yoooo…

Bırakın küreseli, yerel ekonomiyi bile etkilemiyor…

Niçin?..

Gücü yok da ondan…

Olan gücü de yerele bile ancak sınırlı etki yapabiliyor…

Oysa FED Başkanı’nın yaptığı bir küçük açıklamada küresel ekonomi krize giriyor veya krizden çıkmak için adım atıyor…

 

Tamam arkadaş tamam…

Kabul…

Haklısınız…

Ekonomik güç tek başına büyük yapmaz bir ülkeyi…

O halde soruyorum:

Dünya âleme nizam verecek kadar güçlü bir ordumuz mu var?..

Yooooo…

Sadece darbe yapmaya, seçilmişleri iktidardan alıp yönetimi ele geçirmeye göre tasarımlanmış bir orduya sahibiz…

Kendi sınır komşusu dışında bir başka ülkeye müdahale etmeye kalkışsa, aradaki en dar sınırı bile geçemez…

Ya Amerika?..

Veya isterse şu haliyle Rusya?..

Onların orduları?..

“Güçlü ordu” odur ki…

Taaaa okyanus ötesinden gelir, elin memleketini işgal eder…

30 senedir 3 – 5 bin teröristle başa çıkamamış ordunun gücünden ne olur?..

 

Demek istemem o ki…

Boşuna havaya girmenin âlemi yok…

“Bizzz….” Diye başlayıp dünya siyasetinin ve ekonomisinin bizim üzerimizden döndüğünü iddia etmek sadece “komik” olmamıza sebep olur…

Kendi, kendine gelin güvey olmaktır…

Derseniz ki…

“Peki be arkadaş, bölgesel etkinliğimiz de mi yok?”…

Evet, yok…

Oldu da ne oldu?..

Suriye’de akan kanı mı durdurabildik?..

İran’la Amerika sarmaş dolaş olmak için hazırlıklara giriştiklerinde “bir dakika arkadaş!..

Benim izinim olmadan bu izdivaç gerçekleşmez” dedik de ciddiye alan mı oldu?..

Yahu bırakın bütün bunları; neredeyse aradan üç yıl geçti Esad’ı bile düşüremedik…

Hangi başrol?..

 

Amman ha!..

Sakın aşağılık duygusuna kapıldığımı zannetmeyin…

Yurttaşı olduğum ülkemi sevmek başka…

O ülkeyi yönetenlerin ve kamuoyunu yönlendirenlerin hadlerini bilmelerini istemek başka…

Çünkü…

İnsanı veya bir kurumu ya da bir devleti büyük maceralardan koruyan şey haddini bilmesidir…

Ne güzel söylemiş atalarımız:

“Sen seni bil sen seni, sen seni bilmezsen patlatırlar enseni”…

Ensemizi karatmayalım ama durduk yerde ensemizi patlattırmanın da bir âlemi yok…

 

[email protected]