Türkiye Erdoğan ve arkadaşlarından mı ibaret?

Türkiye Erdoğan ve arkadaşlarından mı ibaret?

“Nerdeyse bütün medya bana düşman… Evimizi de kaybettikten sonra İstanbul’da kalıp da hayatımızı devam ettirmenin bir faydası yok” demiştim karıma bundan dört yıl kadar önce…

Ve…

Ortak karar verip, Muğla’nın küçük bir kıyı beldesinde mütevazı bir eve yerleştik…

Bir süre sonra; benim gibi (Aslında “Bizim” gibi.) İstanbul’u yaşamaya, kalabalık arkadaş çevresiyle gününü gün etmeye alışmış biri için zordu tercihimiz…

Ama…

Son zamanların moda deyimiyle söylersem “değerli yalnızlık” karımı da beni de ve “huzurlu olduğumuz için” evlâtlarımızı da “mutlu” etmişti…

Ne var ki bir süre sonra “değerli yalnızlık” dediğimiz şeyin aslında bir”dışlanmışlık” olup olmadığını tartışmaya başladık aramızda…


Kim bilir?..

Belki de birileri(!) bizi İstanbul’dan ve medya dünyasından izole etmek için aralarında(!) anlaşmışlardı…

Daha sonra da bu absürt komplo teorilerimize kahkahalarla güldük…

Madem bu “değerli yalnızlığı” tercih eden bizdik; o halde Sodom ve Gomora yıkılmadan önce Hz. Lut’a gelen vahiyde, “geri dönüp bakanlar (Pişmanlık duyanlar.) taş kesilecek” denildiği gibi geri dönüp bakmayacaktık…

Ve bakmıyoruz…

Evet…

Çevremde karımdan başka hiç kimsem yok…

Ben kitap okuyup, bu saçmalıkları karalarken, o da (Genelde) yağlı boya tablo çalışmalarını sürdürüyor…

Duvarlarımızda tablo asacak yer kalmadı…

İstanbul Büyükada’da sergi yapacakmış…

İnşallah…


Nerede kalmıştım?..

Evet…

Birkaç telefon dostum dışında (ki sayıları beşi geçmez) kimseyle görüşmüyor, konuşmuyorum…

Telefonumun sesi genelde “kapalı”…

O dostlarımdan biri aramışsa dönüyorum…

Değilse numarayı ekrandan silip atıyorum…

Nereye mi geleceğim?..

Fehmi Koru’nun dünkü Star’da "Yalnız ve güzel ülkem" başlığı altında yayımlanan makalesine…

Koru; “Değerli yalnızlık” kavramın Türkiye'nin “ilkeli” dış politikasıyla uyumlu pek ülke kalmayınca bulunduğuna işaret ediyor…

Benim “ilkeli”(!) gazeteciliğime uyumlu gazete ve meslektaş bulamayınca İstanbul’u terk edişim gibi yani…

Makalesinin bir yerinde;

“Kimse için iyi değildir yalnızlık; ülkeler için ise olağanüstü kötüdür. Günümüzde ülkeler, komşularından başlayarak, kendilerine benzeyen başka ülkelerle bir araya gelmeye çalışırlar” diye yazan Koru, bu tespitlerini şöyle bağlıyor:

“En cazip ülke etrafı kalabalık ülkedir.”


Yüzde yüz haklı…

Tıpkı “en cazip insanın” da “etrafı kalabalık insan” olduğunun düşünülmesi gibi…

Benim gibi çevresinde karısından başka kimsesi olmayan birinin ne cazibesi olabilir ki?..

Koru yine aynı makalesinin bir yerinde “yalnız kalan” Türkiye’nin nazara geldiğinin de düşünülebileceğini hatırlatıyor…

Hacı anneciğimin bana söylediği gibi:

“Nazara mı geldin acaba be oğlum?”

Gülmüştüm…

“Anacığım be; nazarlık ne yaptım ki?”

Ama “ana yüreği” işte…

Anlatabilir misin?..

Kuzgun kapkara yavrusunu nasıl bembeyaz görüyorsa, benim Hacı Anacığım da benim gibi bir beceriksizi “nazara gelebilecek” kadar üstün yeteneklere sahip biri olarak hayal ediyordu…

Sevgili Koru’ya göre; “Gıpta edenlerin sayısı arttıkça, Türkiye'ye yönelik değerlendirmeler, hiç değilse bazılarının gözünde, olumsuza dönüştü”.

Sevgili Fehmi’ciğim öyle olduğuna inanıyor…


Yani…

Bugünkü “değerli yalnızlığı” yaşatacak bir dizi gelişmenin gerçekleştiğini ve Türkiye’nin durduğu yerden milim sapmadığı halde yalnızları oynamaya başladığına...

İnanır mısınız?..

Sevgili dostum, Türkiye’yi değil de sanki beni anlatıyor…

Ben de kendimde öyle büyük “başarılar” vehmediyordum ki…

On beş kitabım yayımlanmıştı ve fakat medya dünyası da kitapevleri de beni görmezden geliyorlardı…

“Vay namussuzlar vay”dı yani…

Oysa ben mesleğe ilk başladığım gün hangi çizgide idiysem o gün de aynı çizgideydim…

İlkeli olan ben; ilkesizler ise beni görmezden gelenlerdi…

Şimdi geri dönüp bakıyorum da…

Kendimden başka hiç kimseyi inandıramadığım boş bir kuruntudan başka bir şey değilmiş o düşüncelerim…

Umarım Türkiye de gelecekte benim yaşadıklarımı yaşamaz…

Ben; “Tamam arkadaş…   Bundan böyle değerli yalnızlığı yaşayacak, geri dönüp bakmayacağım” dedim ve karımla baş başa değerli yalnızlığımı ve hem de huzur içinde yaşıyorum…

Evlâtlarımın bana ihtiyaçları yok…

Benim de onların sağlık haberlerinden başka hiçbir yardımlarına ihtiyacım yok…


İyi ama Türkiye öyle mi?..

Türkiye benim yaptığımı yapabilir mi?..

Ya da yine Koru’nun makalesinden bir alıntı cümlesiyle sorayım:

“Uluslararası arenada meydana gelen yalnızlık tek başına büyük önem taşımaz; ancak soruna hakkıyla yaklaşılmaz ve doğru teşhis konulmazsa, iktidarı içeride de yalnızlaştıracak yeni gelişmeler işin rengini büsbütün değiştirebilir.”

Ben ilk başlarda biraz kibir, çokça da aptalca bir gururla yaklaşmıştım sorunlara ve kahroluyordum…

Bugün ise soruna doğru teşhis koydum ve karımla huzur içinde yaşıyorum…

Bu durum sadece beni ve karımı ilgilendiriyor zaten…

Ama…

Türkiye sadece Erdoğan ve arkadaşlarından ibaret değil ki…

[email protected]