İnşallah
yoktur...
Tuncay Özkan'a "Geçiş olsun"
diyorum...
Ve bu dileğimi söylerken dilimi ısırıyorum.
Neden mi?..
Burası Türkiye de ondan...
Burada yargı hukukun temel kurallarına göre değil; mahkemeyi
oluşturan yargıçların nefretlerine veya merhametlerine göre çalışır
da ondan...
Bugün Tuncay Özkan'ı tahliye den mahkemeye bir
başkası itiraz eder diye korkuyorum…
Kanunen böyle bir
yetki var mı bilmiyorum ve “inşallah yoktur”
diyorum…
Ama…
Buna rağmen o kadar güvenimi
yitirmişim ki yargı için; ödüm patlıyor bir terslik olacak
diye…
Ve umuyorum, istiyorum, dua ediyorum
ki:
Yıllardır kendisinin bile bilmediği bir
suçtan hapis yatan Tuncay Özkan bundan böyle
özgürlüğün tadını çıkarır...
Bu arada hemen bir
hatırlatma...
Tuncay Özkan, meslek hayatım
boyunca bana en çok zarar veren meslektaşlarımızdan biridir...
Ailemin adını duymak bile istemediği üç kişiden de biridir aynı
zamanda...
Klavyenin başından kalktığım andan itibaren benim için de
öyledir...
Ama...
İşimi yaparken kişisel duygularım beni etkilemez...
En çok sevdiğim için "kaybetti" diyebileceğim
gibi, hiç sevmediğim birini de alkışlayabilirim...
Neden?..
Çünkü…
Analiz yaparken elbette
kendi penceremden gördüklerimdir yolumu
çizen…
Ama…
“Değerlendirme”
yaparken benim doğrularım genel doğru
değildir...
Meslektaşlarımı kendi doğrularımla değil
genel doğrularla değerlendiririm...
Tuncay
Özkan'ın çektiği çilelere de kişisel nefretim veya öfkemle
değil; genel hukuk kurallarının geçerli olduğu pencereden baktım
her zaman…
Zira…
Tuncay’ın cezaevine
konulması ve orada tutulu olarak yargılanması, hukukun
üstünlüğünün geçerli olduğu gelişmiş demokrasilerde mümkün
değildi...
Ama dedim ya...
Burası Türkiye...
Burada hukuk devleti hariç her türlü devlet anlayışı vardır...
Burada...
Aynı yasa yan yana iki mahkemede farklı yorumlanır...
Örnek mi?..
Bugün yaşadık...
Tutuklu hükümlülerin bazıları 21. Ağır Ceza
Mahkemesi’ne, bazıları ise 13. Ağır Ceza
Mahkemesi’ne başvurdular tahliyeleri için...
21. Ağır Ceza mahkemesi bütün talepleri kabul
etti...
13. Ağır Ceza Mahkemesi ise reddetti...
Olmayan bir mahkeme karar veriyor görüyor musunuz?..
İşte bu da ayrıca bir başka kara
mizah...
Peki gerekçesi ne?..
Söyleyeyim...
Mecliz tarafından iptal edilen, kaldırılan, yargılama yapma yetkisi
elinden alınan bir mahkeme heyeti:
T.B.M.M.'nin; yani demokrasimizin mabedi
olan Yasama Organının Özel Yetkili
Mahkemeleri kaldırmaya yetkisinin olmadığını
söylüyor...
Orada da durmuyor...
HSYK'nın yetkili olduğunu savunuyor...
Lütfen gülmeyin...
Ağlayın...
Evet, ağlayın…
Çünkü...
Bu kararı veren kurum bir hukuk kurumu...
Görevlileri
de hukuk fakültesinden mezun...
Adalet
Bakanlığı'na bağlı bağımsız ve tarafsız (Sözde tabii ki)
mahkemelerde görev
yapıyorlar...
Ve...
Yasama organında
milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmiş, cumhurbaşkanının
onayından geçmiş, resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş
Özel Yetkili Mahkemelerin yine Yasama organı
tarafından ve aynı işlemler tekrarlanarak bu defa
kaldırılabileceğini kabul etmiyor...
HSYK'yı Yasama'nın da
Anayasa Mahkemesi'nin de üzerinde
görüyor...