Tuncay Güney makbuldü mekruh oldu...

Tuncay Güney makbuldü mekruh oldu...

Haydi efendim haydi; gösterin kendinizi...
Ayıp değil ya özür dilemek...
Çıkın ve özür dileyin...
Neden mi?..
Çünkü Tuncay Güney'in verdiği ifadelerle başlayan devasa tasfiye operasyonu (TSK’da) bir zulümmüş meğer…
Neden?..
Çünkü Güney’in verdiği ifadeler işkence altında alınmış…
Önüne uzatılan listelerin hiçbirisi Güney’in arşivinden alıntı değil, ısmarlama ifadesi için hazırlanmış düzmece belgelermiş…


Yazık, çok yazık…

Sevgili Peygamber Efendimiz “suçluysa Fatıma bile olsa cezalandırın” buyurmuşlardı…
Ama dikkat…
Bir şart var…
O şart ise “suçlu olmak” şartı…
Yani sadece “cezalandırın” değil…
“Suçluysa cezalandırın”…
Yani önce yargılayın; suçu sabitse cezalandırın…
Bakıyorum da; son dört yıldır sevgili peygamber Efendimize saygıda kusur etmediklerini, efendimizin hadislerini buyruk bellediklerini gözümüzün içine sokanlar Balyoz davasında “suçluysa” şartını görmezden geliyorlar…
Henüz suçlulukları kanıtlanmamış yüzlerce emekli ya da muvazzaf asker (veya vatandaş) cezaevinde…
Cezaevi nedir?..
Adı üstünde, “Ceza evi”dir işte…
Kim için?..
Suçlu için…
İyi ama halen cezaevinde yatan insanların suçlu oldukları ne belli?..
Hem, “tutukluluk” suçluluğun belki karinesi olabilir ama kanıtı değil ki...
İyi de efendiler!..
Suçları sabit olmayan insanların tutuklu yargılanmalarına itiraz eden ve bunlardan birini (eski çalışma arkadaşını) hastanedeki odasında ziyaret eden Başbakan’a neden hakaret ediyorsunuz?..
Başbakan hem mecliste kabul edilen yasanın ve hem de sevgili Peygamberimizin emrinin gereğinin yerine getirilmesini istiyor ama siz Başbakan’a kızıyorsunuz…
Neden?..
Söyleyeyim:
Çünkü ne sevgili Peygamberimiz umurunuzda sizin; 
ne de kanunlar…
Siz kişisel hınçlarınızın tatminini istiyorsunuz…
Siz adalet değil intikam peşindesiniz…

Ve siz ne ayıptan korkuyorsunuz ne günahtan…
Yazık, çok yazık…

Güney’in bu açıklamalarıyla eş zamanlı olarak Hükümet de işkence suçunda zaman aşımını kaldıran yasal düzenleme hazırlığı yapıyor…
Yani…
Eğer Tuncay Güney haklıysa vay birçoğunuzun haline…
Vay Güney’e o dönemde gazetelerinde ve televizyonlarında iş verip; onu ifade vermesi için ikna(!) edenlerin hallerine!..

Efendiler!..
Operasyonlar başladığında Tuncay Güney’in sizin gözünüzde “çok muteber” bir gazeteci olduğu hiç çıkmıyor aklımdan…
Türkiye’nin kirlenmişliği (tabii ki bu kirlenmişlik size göre TSK’da idi) temizlenecekti…
Bu temizliğin başlamasına verdiği ifadelerle yol açan Güney ne mübarek(!) insandı öyle?..
İfadede söylediği her söz "doğru" idi size göre ve bunu kamuoyu önünde büyük bir iştah ve heyecanla savundunuz…
Hepimizi de inandırdınız yazıp söylediklerinize...
Çünkü...
Sizler koca koca medyanın koca koca inanılır(!), güvenilir(!) köşe yazarlarıydınız...
O kadar da değil…
İyi birer Müslüman’dınız da…
Benim gibi “iyi bir Müslüman yalan söylemez” inancında olanlar nasıl da kolayca ikna olduk yazıp söylediklerinize…

Pekiii…
Ne olacak şimdi?..
İnandığınız, güvendiğiniz, "makbul adam" dediğiniz, "söylediklerinin hepsi doğru" diye teyit ettiğiniz Tuncay Güney bugün "o bir projeydi, işkence altında aldılar ifademi" diyor...
Bir dakika bir dakika...
Hemen "yalancı, sattı kendini" falan demeyin Nazlı Ilıcak gibi...
Bugün kendini satıysa o gün neden satmış olmasın?..
Yani bunca aile, bunca paşa bir satılık adam yüzünden acı çekiyor ve cezaevlerinde sürünüyor da siz tek kelime etmeyecek misiniz?..

Efendiler!..
Sevgili Peygamberimiz "Ümmetim adına korktuğum gizli şirktir. Gizli şirk karıncanın yürüyüşünden daha sessizdir. Gizli şirkin ilk belirtisi riyakârlıktır” buyurmuşlardır...
Ve; 
Tevbe Süresi 73. Ayet şöyle buyuruyor:
“Ey peygamber, küfre sapanlarla, ikiyüzlülerle cihat et. Onlara sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o.”

Yahu efendiler!..
Bir kişi işinize gelen şeyler söylediğinde "makbul", ters gelen şeyler söylediğinde "mekruh" oluyorsa sizin gözünüzde; 
bunun adı riyakârlık değilse nedir?..
Bakın işte…
Yüce Allah, sevgili Peygamber’ine sizin gibilerle cihat etmesini emrediyor…
“Onlara sert davran” deyip, varacağınız yerin cehennem olduğunu buyuruyor…
Vallahi ben Allah’ın buyruklarının yerine getirilmesinden yanayım…
Yani riyakârlarla savaşım başlamıştır… 


Sizi Allah asla affetmeyecek…

Fikri Akyüz’e yaptığınız haksızlıkların unutulduğunu zannetmeyin…
Fikri ki sizlerin hatalarınızı kapayabilmek için adeta çırpındı…
Çünkü sizlerle ilgili laik ya da seküler kamuoyunda oluşmuş (veya kasten oluşturulmuş) çirkin, kabul edilemez algıları silmek istiyor; 
ötekileştirilmiş olmanızın sizlerde yarattığı travmayı yıkmak için var gücüyle çabalıyordu…
Peki bunun karşılığı ne oldu?..
İhanet ettiniz Fikri’ye…
İşsiz kaldığında ise ne aradınız ne sordunuz?..
Fikri yüce gönüllüdür ve belki de birçoğunuzu affetmiştir…
Ama…
Sizi Allah asla affetmeyecek…