Arama, tarama bitti, çakal, ya da çakallar yaptığı çakallıkla
kaldı...
3 Mayıs 2004 tarihli yazımda Tercüman'da şunları yazmıştım:
"(...) Bu kadar basit mi? Bir telefon, ya da altında imzası olmayan
ihbar mektubu ile insanlar bu kadar rahat suçlanabiliyor, mahkeme
jet hızıyla karar alıyor, polis erkenden evin önüne dikiliyor. Şu
ifadeye bakın hele...
-Evrak kapsamına göre, iddia olunan belgelerin bulunma ihtimalinin yüksekliği karşısında...
Nedir bu?
Uzanlar'la ilgim araştırıldı mı? Bugüne kadar Uzan ailesinden bir tek kişiyle görüşmüşlüğüm mü var? Ticari ilişkim olmuş mu? Nedir Uzanlar'a ait 7000 Telsim kontürüyle birlikte gizli belgelerin evimde olma ihtimalini yüksek kılan?
Çocuklarımın şaşkın bakışları arasında evim arandı.. Komşularım merdiven başında olup bitenleri izledi. Yapılan ihbar asılsız çıktı, polislere birer çay ikram edip gönderdim..
Bitti mi?
Peki ya benim onurum, çocuklarımın gururu? Mahkeme karar alıyor.. Çünkü benim evimde 7000 Telsim kontürü ve gizli belgelerin bulunduğu ve pazar akşamı bunları yurt dışına göndereceğim yolunda TESPİT yapıldığı bildiriliyor mahkemeye.
Uzanlar'a ait 7000 kontur ve gizli belgeyi sakladığım nasıl TESPİT edildi?
Hangi belgelerle, arama emri alındı?
İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu'yu aradım hadiseden sonra.. Kısa bir araştırmadan sonra öğrendik ki, bir ihbar yapılmış savcılığa. Savcılık ise işi polise havale etmiş..
Söz konusu Uzanlar olunca, savcılar hassas olurlarmış!
Ne güzel değil mi?"
Ve bugün... Tijen Mergen'le farkımız şu; ben gözaltına
alınmamıştım!
3 Mayıs'ta yazdıklarım bugün Tijen Mergen için de
geçerli..
Öyle ya, polisler Ergenekon konusunda hassas oluyor demek ki...
Geçmiş olsun Tijen Hanım!