Pazar günleri genelde
"siyasi köşe yazısı" okumuyorum...
Daha soyut, daha sanata dönük ve hatta
magazinel olanlar ilgimi çekiyor...
Cem Küçük Yeni Şafak'ta
gazeteciler.com'da yayımlanan yazılarımdan
alıntılar yapmış Pazar günü...
Her yazısını bazen sitem ederek, kimi zaman da “iyi
yazmış” diyerek okuduğum Cem’in
Pazar günü yayımlanan makalesini işte o nedenle
okumamıştım…
Cem’in makalesinin başlığı şöyle:
"Şunu bana bir izah etsene!"
Cem'in alıntı yaptığı yazılarımda Cemaate
ilişkin eleştirilerim yer alıyor...
Bugün ise Cemaati savunduğumu düşünüyor
Cem...
Ve o dönüşümüm(!) için “Şunu bana bir izah etsene” diyor…
Edeyim…
Sevgili
Cem;
1.) Sözünü ettiğin ve Cemaate ilişkin
eleştirilerimin olduğu o yazılarımın altına bugün de imza atarım...
Yani ne dönüştüm, ne değiştim, o gün ne dediysem, nasıl bir tavır
aldıysam bugün de aynı tavırdayım...…
2.) Daha birkaç gün önce benim için asıl olanın
"Seçilmişler" olduğunu yazdım ve dedim ki:
"Eğer taraf olmak zorunda kalsam elbette seçilmiş
Hükümet'ten yana olmayı Cemaatin yanında yer almaya tercih
ederim"...
Böylece o görüşümü bir kere daha hatırlatmış oldum...
Ama...
Neredeyse yağmurların yağmamasının bile Cemaate
bağlanılıyor oluşunu sevmedim...
Cemaatin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti karşısında haddinden
fazla güçlü gösterilmesinden haz etmedim...
Yani...
Devletimin aşağılanmasına bozuldum...
Cemaatin Hasan Sabbah'ın bir
nevi canlı bomba üreten sahte cennet
çetesine benzetilmesi bana çok "itici bir
benzetme" olarak geldi kulağıma...
Zira; resmi üye olmasalar...
Ve hatta....
Yanılmış bile olsalar;
hepsinin samimiyetlerinden şüphe duymadığım milyonlarca
Gülen Cemaati gönülüsüne
"hakaret" edildiğini düşündüm...
Ve...
İki şeye gıcığım Cem…
1.) İçeride olup bitenlerin “Dış Mihrakların ve Faiz Lobisinin oyunu” olduğu iddiasına…
2.) "Paralel Devlet" tanımlamasına…
İçeride olup bitenlerin hepsi, bizim birbirimizi yememizden kaynaklanıyor…
Başımıza ne geliyorsa dış mihraklar ya da (Varsa eğer) Faiz Lobisi’nden değil kendi beceriksizliklerimizden geliyor…
Ve sevgili kardeşim;
"Paralel Devlet" demekten kasıt, bir örgütün ya da çetenin yasal devletin işlerine müdahalesi demekse, bu kadar büyük yanlış olmaz, olamaz…
Çünkü…
“Paralel” demek bir bakıma
"asimptot" demektir...
Yani birbirine müdahale imkânı olmayan iki çizgidir
paralel...
Oysa iddia o ki; Cemaat, devlete paralel bir yapı ile yargıdan tutun da emniyete kadar en hassas kurumlarda “paralel bir yapı” kurmuştur…
Deyin ki kurmuş…
Ama o yapının adı “paralel” olmaz…
“Paralel” ise devlete müdahale edemez…
Ama…
Eğer denilirse ki “Devlet içinde Devlet var”…
Bak işte o olur…
Peki böyle bir devlet içinde devlet var mı?..
Belli ki var…
Ama “Cemaat” dediğiniz şey “TOBB” veya “TÜSİAD” değil ki; kayıtlı üyeleri olsun da gidip yakalarına yapışalım…
Buna rağmen görünen o ki adına “Paralel Devlet” denilmese de kimileri devlet içinde devlet kurmuşlar…
Belli ki birileri yargıyı ve emniyeti kontrolleri altına alacakları yerlere kendi adamlarını yerleştirmişler…
Ve belli ki Hükümet (Haklı olarak) bu yapıyı temizlemek istiyor…
Benim itirazım temizliğe değil…
Ben; temizlik yapılırken hukukun üstünlüğü ilkesinin; bağımsız yargının ve yargıç teminatının yıkılacağından korkuyorum…
Demokrasilerde yerine bir başka kurumun ikame edilemeyeceği, alternatifi olmayan tek kurum “Hukuktur” çünkü…
Yani sevgili Cem;
Fikirlerim elbette değişebilir, değişmiştir ve değişecektir de…
Ama bir olaya bakış açım asla değişmez…
Kişilere karşı takındığım tavır asla değişmez…
Duruşum hep aynıdır…
Buna rağmen; Cemaat için o gün ne yazmışsam bugün de aynı şeyleri yazıyorum, yazacağım da…
Unutma Cem…
Bu medyada Cemaate hepiniz övgüler düzerken ben o yapıdan “Cemaat Holding” diye söz edebilmiş tek kişiyim…
Bu medyada Cemaate hepiniz övgüler düzerken inançlı milyonlarca Müslüman’ın ufacık tasarruflarının istismar edildiğini; ekonomik çıkarların korunabilmesi için devlet içinde güçlü bir yapılanmaya gidildiğini iddia eden de yine ilk kişiyim…
O fikrim bugün halen devam ediyor Cem; yani değişmedi…
Ahmet Şık, Nedim Şener ve Hanefi Avcı’nın tutuklu yargılanmalarına itiraz ettim…
Çünkü…
Üçünün de “Cemaate yönelik eleştirileri ve bazı deşifreleri” sonucu tutuklandıkları o kadar
belliydi ki…
Hatta daha öte…
Yaşadığımız sıkıntıların kaynağının inançlı, temiz yürekli milyonlarca Müslüman olmadığına; asıl sorunu “Holdingleşmiş ekonomik/Tüccar Yapı”nın çıkardığına (Adeta) iman ediyorum…
Ve sevgili Cem;
Meslektaşların birbirlerini “eleştirmek” adına karaladığı, yaraladığı, ağır hakaret ve küfürlerle saldırdığı göz önüne alındığında; hakkımda yaptığın düzeyli, edepli, saygılı eleştiri/analiz için çok teşekkür ederim…
Sana yönelik eleştirilerim konusuna gelince…
Seni Emin Çölaşan’a benzetmek hariç eleştirilerimde ısrarlıyım…
Ama unutma ki seni alkışladığım, “Günün Köşe Yazarı” seçtiğim analizlerim de arşivlerde duruyor…
Yani Cem;
Kişiliğine yönelik bir eleştirim hiç olmadı, olmaz da…
Benim işim insanların görüşleriyle…
Kabul etmelisin ki senin her analizine katılmam mümkün değil…
Ne seni eleştirdiğimde sana kişisel bir husumetimin olması söz konusu olabilir…
Ne de seni alkışladığımda “sana hayran” olduğum gibi bir şey iddia edilebilir…
Not: Alıntı yaptığın yazılarımın siteden kaldırıldığını ilk defa senden duydum.
Kontrol edip tekrar dönüş yapacağım.
Ancak bilmelisin ki; içinde bir kişi veya kuruma hakaret/küfür olmaması şartıyla bu siteden yazı kaldırılmaz…