Arşive girip baktım…
Yaşlı başlı emekli ve muvazzaf generaller sadece darbe yapmaya niyetlendikleri; (Evet, sadece niyetlendikleri için.) cezaevlerinin küflü, nemli, buz gibi soğuk koğuşlarına atılırlarken Başbakan ne demiş…
Meselâ şöyle söylemiş mi?
İyi de neyi açıklıyorlar?.. Nasıl açıklıyorlar?.. Ve… Siz gazete misiniz?.. Yoksa “Başbakan’ın Sözcü’sü” müsünüz?.. Ne olduğunuzu ben söyleyeyim: Başbakan’ın Sözcü’süsünüz… Gazetecilik yapmak yerine“Başbakan’ın Sözcü’sü” olmayı tercih ettiğiniz için“Gazete” denilemeyecek bir “El ilânı” tirajda gelip sizi geçti… Siz Başbakan’a Sözcü olunca onlar da tuttular, “Biz kamuoyunun Sözcü’süyüz” dediler ve (Ne yazık ki) kamuoyu onları tuttu… Çünkü dünyanın bütün demokrasilerinde kamuoyu, Başbakan’dan büyüktür ve güçlüdür… Tabii ki buradaki “güç” ölçüsü parasal değil, sosyal ve siyasaldır… Ve… Gazeteciliği vasatın altına düşüren de sizlersiniz… Sizin gazetecilik anlayışınızdır… Siz bu halkı Sözcü ve Taraf’a mahkûm ettiniz… Halk TV bu kadar çok izleniyorsa sizler haber televizyonculuğunu da beceremediğiniz içindir… |
“Bu operasyonlar dış mihraklar ve yerli uzantıları çetelerin kahraman ordumuzu çökertmek, devletimizi düşman ordularına karşı güçsüz bırakmak amacıyla yapılmıştır…”
Hayır, söylememiş…
Ya ne demiş?..
“Bu operasyonların savcısı benim” demiş…
Bu ne demektir?..
“Yaşlı başlı emekli ve muvazzaf generalleri cezaevine gönderen iddianameyi ben hazırladım”…
Öyle ya…
Yargıda savcı, iddianameyi hazırlayandır.
Eskiler, “müddei-yi umumi” derdi.
Bugün bakıyorum o günkü Başbakan yok…
Yani…
- Tek kuruş çalmamış…
- Bir tek ihaleye fesat karıştırmamış…
- Soygunlara ortak olmamış…
- Rüşvet almamış…
- Rüşvet vermemiş yaşlı başlı, emekli ve muvazzaf generalleri cezaevlerinin küflü, nemli, buz gibi soğuk koğuşlarına gönderen iddianamenin yazarı olduğunu savunan Başbakan…
- Bugün “kirli işlere karıştıkları, soyguna ortak oldukları, rüşvet alıp rüşvet verdikleri” iddia olunan ve iddiaları doğrulayıcı görüntülerin çarşaf çarşaf yayımlandığı günümüzde işte o “kirlenmiş olma ihtimali” çok yüksek kişilerin avukatlığını yapıyor…
Peki…
Silivri yargılamaları boyunca iktidar medyası ne yapmış?..
Ne yapacak?..
“Yaşşşaaa!.. Varroolll!.. Nuurrrolll!” diye alkış tutmuş…
Muhalif medyanın tavrı farklı mı olmuş?..
Yooo…
Kelimeler farklı olsa da zihniyet aynı…
Onlar da:
“Masumiyeeeettttt kaaarrrinesiiiii!” diye yırtınmış…
Yani: “yargılama boyunca susun…”
Ya bugün?..
Bugün tam tersi...
Son beş yıl boyunca “yargılama boyunca susun…”
diye haykıranlar bugün, “Yaşşşaaa!.. Varroolll!..
Nuurrrolll!” diye haykırarak Silivri
yargılamalarını başlatan savcıları alkışlıyorlar...
Neden?..
Bir ihtimal Ak Parti'yi bitirecek operasyonları
başlattıkları için...
Son beş yıl boyunca Silivri yargılamasının savcı
ve yargıçlarına “Yaşşşaaa!.. Varroolll!.. Nuurrrolll!”
diye haykıranlar ise bugün aynı savcılara
"Çete" diyorlar...
Çok fena!..
Midem bulanıyor...
Kusacak gibi oluyorum...
Ama...
En çok da Erdoğan'a kırgınım...
Son iki dönem genel ve yerel seçimlerde adaylarına oy verdiğim
Ak Parti genel başkanı ve “cumhuriyet
tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı başbakanı” diye
yazdığım, ekranlarda haykırdığım Erdoğan bu kişi
olamaz…
İnanamıyorum…
Aklım almıyor…
Allah’ım ya rüya olsun bu gördüklerim…
Ya da uyut beni ki; iki tarafın da riyakârlarını
daha fazla görmeyeyim…
Not:
Silivri yargılamalarını başlatan soruşturmaların
ön hazırlıklarını yapan adli polis müdürlerinden hiçbiri görevinden
alınmamış...
Görev yerleri değiştirilmemiş...
İktidar medyasından hiç kimse; "Bu ön hazırlık çalışmalarınızı
yaparken amirlerinize bilgi
vermemekle ayıp etmişsiniz
ama" diye çemkirmemişti...
Bu son operasyonda ise bütün bunların hepsi yapıldı...