Sabah’ın yayımlamadığı haberdeki ürkütücü ayrıntı

Sabah’ın yayımlamadığı haberdeki ürkütücü ayrıntı

Sabah gazetesinin büyük bir heyecan ile duyurduğu ama yayımlamadığı haber, medya kulislerinde dolaşmaya başladı.

Hemen belirteyim ki Taraf’ın “İşte Sabah’ın yayımlamadığı haber” diyerek verdiği haber o haber değil.

Taraf, meselenin tortusunu haber diye yayınladı. Kulislerde konuşulanlar daha vahim.

Haberin detaylarına geçmeden önce, askeri uçağımız düştükten sonra yazdığım “AK Parti giderse bu beladan kurtulabilir miyiz” başlıklı yazımdan bir alıntı yapmak istiyorum.

Çünkü Sabah’ın haberi, benim de dikkat çektiğim sorulara cevap niteliğinde.

Bakın yaklaşık bir ay önce neler yazmışım:

 “Uludere faciasıyla ilgili kafamız hala net değil. 'Niçin? Neden? Nasıl?' soruları hergün beynimizi kemirip duruyor. Çünkü o nokta hala kör. Şimdi benzer bir karanlık, hatta daha büyük bir kargaşa uçak düşürülmesi hikayesinde var. Öyle şeyler oluyor ki kimse anlamıyor. (..)  Dışarıdan baktığımızda ‘bir odak’ hem hükümetle, hem TSK ile kedinin fare ile oynadığına benzer bir oyun oynuyor. Uçağını kim, nasıl, nerede düşürdü bilemeyen bir devlet görüntüsü isteyen bir ‘el’ var sanki.

Ahmet Davutoğlu’nu da, hükümetin politikalarını  da her seferinde kıyasıya eleştiriyoruz ama bu insanların bu kadar büyük hataları yapacak olduklarına inanmamızı kimse bizden beklememeli.

Herhangi bir insanı dışişleri bakanı  yapsanız bile kendini bu kadar açmaza düşürmez.”

İşte yayımlanmayan haber, yukarıdaki alıntıda kastettiğim o ‘el’i açıklayıp karanlık noktalara ışık tutuyordu.

Yalnızca Sabah’a değil, birkaç gazeteye daha gönderilen bu haberde bana göre Türkiye açısından vahim bir durum var. 

Gazeteler haberi servis eden ‘odak’ın görmek istediği ‘hesaba’ ortak olmak istemediği için bu haberi yayınlamaktan imtina ettiler.

Fakat haberin içeriği, TSK’yı büyük bir şaibe altında bırakıyor..

Peki haber ne kadar doğru? Bu konuda elbette elimizde bir veri yok.

Fakat kör noktaları açıklayıcı bazı bilgileri içeriyor olması haberi değerli kılıyor. Çünkü hükumetin yanıltıldığı artık kesin.

Hükümetin uçak meselesini açıklığa kavuşturmadan içine girdiği suskunluk da bu yanıltılmanın varlığını teyit ediyor.

Hükümet Uludere gibi uçak meselesinin de konuşulsun, gündemde tutulsun istemiyor. Çünkü büyük bir sorunla karşı karşıya olduklarını da biliyorlar.

Gelelim ayrıntılara.

Yayımlanmayan o habere göre Türkiye’nin yaptığı inceleme ve araştırmaların sonucunda uçağın düşüşü tam da Suriye’nin dediği gibi gelişmiş.

Hem Uludere faciası, hem de uçak meselesi gelip TSK’da bir generale takılıyor. Uludere’de bombalama talimatı veren general ile uçağın Suriye şehirlerine doğru uçması için pilotlara koordinatları ve talimatı veren general aynı.

Hükumetin uçak düşürüldükten sonra ilk yaptığı toplantıya değiştirilmiş koordinat çizelgesi ile katılıyor o general. Sonraki araştırmalarda durumun vahameti ortaya çıkıyor.

Haberin içeriği özetle bu.

O generalin kim olduğunu Ankara’da herkes biliyor.

Bu haber doğru olmasa bile, TSK’nın yaptığı hükümetle zıt görüntü veren açıklamalar ile içine düştüğü bu şaibeli durumdan kendini kurtarması gerek.

Çünkü uçak düştükten hemen sonra yapılan açıklamalar ile TSK’nin sonradan peş peşe yaptığı açıklamalar birbirinin tam zıttı.

Genelkurmay bir izahta bulunmalı. Hükumeti kim, niçin yanılttı? Eğer o haberde bahsi geçen general değilse kim?

Yok 'uçağın koordinatlarının yazılı olduğu çizelgeyi değiştirip' uçağı Suriye kara suları dışında gösteren belgeyi hükümetin önüne o general koyduysa bu kadar büyük oyunu kimden cesaret alarak oynadı? Amacı neydi?

Hem Uludere’de, hem uçak krizinde hükümetin zorda bırakıldığı artık tartışılmıyor bile.

Peki kim yaptı tüm bunları? TSK, bu zorda bırakmanın neresinde, ne kadar içinde?

Kendisine Uludere’yi soran muhabire “Her şey açıklanmaz, devleti ilgilendiren, zora sokacak durumlar var” diye cevap veren Genelkurmay Başkanı Necdet Özel,  ‘zora sokan’ bu olaylarla alakalı bugüne kadar ne yaptı, açıklamak zorunda.

Diğer taraftan türlü bahanelerle onlarca generali tutuklayan yargı bu meselede adı geçen sorumlu hakkında niçin bir adım atmıyor veyahut atamıyor? Kimsenin hiçbir şey yapamıyor olmasını neyle açıklayacağız?

Nasıl oluyor da YAŞ’ta emekliye sevk edileceği beklenen general yerinde kalıyor? 

Bunlara benzer onlarca soru dolaşıyor kafamda.

Açık bir durum var ki bir ‘odak’ hükumetin başına bir çorap örmeye çalışıyor. Bundan sonra da duracağa benzemiyor.

Ben hükümetin ortaya çıkacak tablonun ‘devlet krizi’ çıkaracağını gördüğü için hem Uludere'de, hem de uçak meselesinde bu kadar bariz bir suskunluğa gömüldüğünü düşünüyorum.

Demek ki Türkiye’de bazı odaklar hükümetlere istediklerini yaptırmak için iş tutacak birilerini her dönemde bulabilecekler.

Peki ‘devleti krize’ sokacak durumları, olayları, oyunları susarak atlatabilir miyiz?

Bazı çevrelerin “Susmayıp da ne yapacağız?”  dediğini duyar gibiyim.

Benim asıl merak ettiğim, hükumetin Suriye politikası bu çorap örmek isteyenlerden ne kadar bağımsız? twitter.com/acikcenk

 Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın