1 Kasım'a 1 kala, "Seçimde ne olur?" sorusundan kurtuluyoruz nihayet. Ekranda ahkâm kesenler, köşelerinde seçmene ayar verenler, yarından itibaren hükümsüz kalacak.
Son söz seçmenin artık!
Ne siyasetçiler söz söyleyebilecek, ne anketçiler, ne de kendini milli iradenin üstünde görünler...
Seçmenin sözü her şeyin üzerinde olacak.
Ey güzel insanlar...
4 aydır Türkiye'de iş yapılmıyor.
Esnaf kan ağlıyor. İşçi perişan, işveren diken üzerinde. Piyasalar allak bullak. Reklam sektörü perişan.
Özeti...
4 aydır Türkiye'de yaprak kımıldamıyor!
Artık buna son vermeliyiz. Siyasetçiler 7 Haziran'dan bu yana kendi hesabını yaptı, yapıyor. Gelin biz de ellerimizi şakağımıza dayayıp, kendi hesabımızı yapalım. Türkiye'nin 1 Kasım sonrasında 1 saat bile kaybedecek ne gücü var ne de takati.
Peki ne yapmalıyız?
Yapacağımız şey belli.
7 Haziran'da AK Parti'yi uyardık, "Kibirlenme senden büyük biz varız" dedik! Baraj sorunu yaşayan HDP'ye barışa katkı sağlasın diye bir şans tanıdık. Kutuplaşmaya, inatlaşmaya, kine, öfkeye son versin diye CHP'ye kol kanat gerdik.
MHP'ye, Devlet Bahçeli'ye çok şey söyledik!
Ama... O bizi anlamadı...
Her şeye "hayır" dedi!
7 Haziran ile 1 Kasım arasında ne değişti?
Karnelerine bakacağız!
AK Parti kibirlenmeyi bırakmış mı?
Terör son bulmuş mu, kardeşlik havası var mı Türkiye'de? HDP ve Selahattin Demirtaş, kan emicilerle arasına mesafe koymuş mu?
Kemal Kılıçdaroğlu öfkesine hâkim olmuş mu? İnatlaşmak yerine uzlaşı siyaseti yapmış mı? "Ben" siyasetinden vazgeçmiş mi? "Önce Türkiye" demiş olmasına rağmen samimi olmuş mu?
Ve Bahçeli...
Biz bu sefer siyasetçilerin karne notuna göre hareket edeceğiz dostlar. Bunu yaparsak, biz de siyasetçiler gibi öfkemizin kölesi olmazsak, Türkiye'nin gidişatını göre göre her şeye "hayır" demezsek, kazanan bir kez daha biz olacağız dostlar.
Benim oyumun rengini merak ediyorsanız söyleyeyim.
1 Kasım'da "istikrar" diyeceğim dostlar.
Çünkü...
4 aydır istikrarsızlıktan ne çektiğimi bir ben bilirim bir de Allah.