Ortalık çamur içinde ama o gazeteciler ortada yok

Ortalık çamur içinde ama o gazeteciler ortada yok

Düşünün lütfen…
İki atlı bir posta arabanız var…
Okun bir yanında yarış atı diğer yanında ise sütçü beygiri koşulu…
Eğer arabanızın, yarış atının hızıyla gideceğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz…
Atınızın hızı sütçü beygirinin hızı kadar olacaktır çünkü sütçü beygiri yarış atının hızına yetişemeyecek haliyle yarış atı hızını sütçü beygirine uyduracaktır.
Türkiye Demokrasisi bir yanına yarış atı; diğer yanına ise sütçü beygiri koşulmuş posta arabası gibi…
Yarış atı hızlanıp, kendine yakışır bir koşuyla arabayı bir an önce hedefe yetiştirmek isterken;
sütçü beygiri ise kösnük gidiyor…
Yani; 
yarış atına “önce gönlümü yap, benim için şimdi aşk zamanı” diyor…
Yarış atı ise sütçü beygiriyle aynı arabaya koşulmuş olmanın zaten acısını çekerken bir de o taleple iyice çıldırıyor…

Sütçü beygirinin ulusal medya, muhalefet partileri, ekonomi baronları ve sanat dünyamız olduğunu söylemeye gerek var mı bilmiyorum…
Onun içindir ki demokrasimiz ilerleyemiyor…
Onun içindir ki “gericilik” bataklığında debelenip duruyoruz…
Yok efendim;
bu gericiliğin dinle, imanla ilgisi yok…
Bu gericilik;
kökten laikçi, kökten milliyetçi, köhnemiş sol gericilik…

Efendiler!..
Birkaç gündür, akıllara durgunluk veren bir MASAK operasyonundan söz ediyorum.
Elde ettiği haksız kazançlarıyla PKK’yı da finanse ettiği ortaya çıkan, daha önceden de defosu olan Europan Tobacco isimli bir şirketin bütün malvarlığına el konuldu…

Peki;
ulusal medyada ve bağlı internet sitelerinde bu el koyuşla ilgili, şirketin ortaklarının adının da geçtiği bir haber okudunuz mu?..
Hayır…
Ama ben bu haberi hem de analiziyle ve arka planını da vererek yaptım…
Sonuçta ne oldu biliyor musunuz?..
PKK’yi finanse ettiği iddiasıyla malvarlığına el konulan Europan Tobacco şirketinin sahibi (o; eski sahibiyim” diyor) Mahmut Arslan MASAK’ın el koyma haberini vermeyen ulusal gazetelere (rüşvet gibi) bir tam sayfa ilânlar verdi…

Ve sıkı durun lütfen...
Kaçakçılık ve el koyma haberini vermeyen ulusal medya o ilânı “tekzip niyetine” yayımladı…
Nasıl bir şey bu yahu!..
Bu ne absürt ilişki böyle?...
Yani; köşesinde adı geçmeyen, suçlama da yapılmayan bir gazete ya da köşe yazısının tekzibi gibi bir şey…
Hiçbirisi de (maşallah);
“Ulusal yazılı medyada böyle bir haber yer almadı, adınız da geçmedi; biz ahlâki olarak böyle bir ilânı alamayız” demedi…


Peki…
Diyelim ulusal medya yöneticilerinin sadece kaşlarının altındaki çukuru dolduran yuvarlak organlar değil gönül gözleri de kör…
İyi ama kendilerinin “araştırmacı, yolsuzlukları gören göz sahibi soruşturmacı gazeteci” olduklarına okurlarını inandıranlar nerede?..
Nerede Emin Çölaşan?.
Necati Doğru niçin susuyor?..
Uğur Dündar’ın olan bitenden haberi mi yok?..
Hani onlar hırsızların, yolsuzların, soysuzların sözcüsü değildiler?..
Hani, ahlâk bekçiliğinin şampiyonları onlardı?..
Ama işte ortalık çamur içinde…  
Ne o?..
Bu çamurun ucunda kenarında Erdoğan ve Hükümet yok diye mi görmezden geliyorlar?..
Yoksa?..
İşin içinde başka katakulliler var da uçları kendilerine dokunacak diye mi korkuyorlar?..
Neredesiniz ey ahali!..
Neden susuyorsunuz?..

[email protected]