O da bir şey mi?

O da bir şey mi?

Belki duymuşsunuzdur, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanlığına dışarıdan dekan atanmış. Yeni dekan ise din sosyoloğu imiş.

Bir fakülteye, hem de kendi yapısında profesörler varken dışardan dekan atanması sorunlu bir durum.

İletişimci yerine din sosyoloğu atanmasına gelince.

O da bir şey mi? Bir zamanlar Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi dekanlığına veteriner atamışlardı!

Veteriner dekan, pek çok iletişim hocasından daha iletişime açık biriydi o ayrı.

İletişim öyle bir alan haline geldi ki, dekanlığa kimi koysan olur.

Gidin bir gazete ya da televizyon binasına. Haber merkezinin orta yerinde. Avazınız çıktığı kadar bağırarak sorun bakalım kaç iletişim mezunu çıkacak?

Ağzı olanın konuştuğu ülkede. Ağzı olan iletişim dehası kesiliyor.

Modacılardan tutun falcılara, topçulardan tutun popçulara o kadar çok kişi iletişim işi yapıyor ki.

Asıl işi mobilyacılık olan iletişim danışmanı gördüm!

Her beş kişiden beşi de iletişim biliyor. Bilmekle kalsa iyi, herkes uzman doktor misali uzman danışman.

Sonuçta ne oluyor?

Siyaset dünyasından spor dünyasına. Markalardan medyaya. Sapır sapır dökülüyoruz.

Türkiye'deki iletişim enkazına bakınca, din sosyoloğuna sevinmek lazım.

NTV'YE SORU

Başbakanı konuk ettiğinizde başta Oğuz Haksever olmak üzere, Mustafa Karaalioğlu, İsmet Berkan başka da kim varsa karşısına diziyorsunuz.

Olabilir.

Peki, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun karşısına neden sadece Ahmed Arpat'ı koyuyorsunuz?

Mantıklı, makul bir nedeniniz var mı? Yoksa önem sıralamanız bu mu?

NE OLDUM DEMEYECEKSİN

Önce amirin memurusun.

Sonra memurun amiri. Hem de en tepeden.

İçişleri Bakanı Selami Altınok'un durumu bu.

Önce İl Emniyet Müdürüydü. Vali ne derse, müdür onu yapmakla sorumlu.

Sonra emniyet müdürü bakan olunca. Valinin de amiri oldu.

Bu kez o ne buyurursa vali onu yapacak.

Dünya dediğin böyle. Gittikçe daha da çok, zeminler kayganlaşacak.

Hiyerarşiler altüst oluyor, olacak.

O nedenle.

Ne oldum diyenlere uyarı. Ne olacağın belli olmaz. Çevrene iyi niyet ekmeye bak.

İÇİMİZ VE CEBİMİZ

Volkan Konak, KKTC'deki konserinde "Gözyaşlarımızı içimize akıtıyoruz, mesleğimizi icra etmeye devam ediyoruz" demiş.

Konak'ın bu ifadesinden yola çıkarak, bu ülkenin bir yerinde insanlar ölürken, "çalsın sazlarcı" tayfa için şöyle denebilir mi?

"Gözyaşlarımızı içimize, paraları cebimize akıtıyoruz."

AKLIMDA KALAN

Yok böyle bir dizi: Olay baştan sona gerçek. Ama dizi olup önünüze gelse "abartmışlar" dersiniz. Gazete üçüncü sayfalarını okuyorsanız, takip etmiş olmalısınız. Denizli'nin Kale ilçesinde. Bir itfaiye eri arabasında ölü bulunuyor. Cinayeti işlediğini itiraf eden de zabıta memuru kadın. Gerekçesini ise "itfaiyecinin kendisiyle zorla ilişkiye girmesi" olduğunu söylüyor. Aradan zaman geçiyor. Zabıta memuru genç kadın bu kez, "O zaman yalan ifade verdim, esas katil belediye başkanıdır" diyor. Başkan tutuklanıyor. Sonra. Başkan gece yarısı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor. Üçüncü sayfa haberleri dizilere taş çıkarıyor.