Ey sulu zırtlak; mağdur/mağdure edebiyatçısı medya askerleri!..
Böylesi ilkesizlik…
Böylesi riyakârlık görülmüş değil…
Neden mi?.
Çünkü…
Başbakan’ın ettiği küfürleri bile savunuyorsunuz…
Başbakan ve bakanlarının MGK’da alınan; antidemokratik, baskıcı, faşizan bir kararın altına “zamanın ruhu, asker korkusu” nedeniyle imza attıkları bahanesine ilkesizce sarılıyorsunuz…
“Ama ne yapabilirdi ki?.. Ordu çok güçlüydü” diyerek seçilmişlerin atanmışlar karşısındaki acizliklerini itiraf ediyorsunuz…
Ve…
İşin fenası bunu yazıp söylerken utanmıyorsunuz…
Yüzleriniz kızarmıyor…
Yani…
Paçalarınızdan ilkesizlik akıyor…
Ama…
Arkasında Meclisten alınmış güvenoyu olmayan…
Seçim sandığından çıkmamış…
Yargı ve polise hükmedecek yasal güçten yoksun medyanın 28 Şubat’ta TSK’yı yönetip yönlendirerek “post modern” darbe yaptırdığını son 16 yıldır yazıp söylüyorsunuz…
O dönemin medya patronu, yöneticisi ve köşe yazarlarına hakaretler savuruyorsunuz…
İlle de…
Sürecin en güçlü genel yayın yönetmenine (Hürriyet/Ertuğrul Özkök) hem de halen ve acımasızca saldırarak demediğinizi bırakmıyorsunuz…
Efendiler!..
Bu yaptığınız ayıptan öte bir şey…
Ne mi?..
Neyse…
Dilimi tutayım da terbiyemi bozmayayım…
Hoooppppp!...
Hıııışşşşşttt!...
Yahu bırakın artık şu Özkök’ü eleştirmeyi…
Aksine…
Her gördüğünüz yerde ceketlerinizin önünü ilikleyin…
Alışık olduğunuz üzere elini öpün…
Ve…
Alkışlayın adamı; alkışlayın…
Niçin mi?..
Saldırdığınız, her gün köşelerinizde linç ettiğiniz o Ertuğrul; seçim sandığından çıkmış, iki partili mecliste salt çoğunluğu elde etmiş, tek başına iktidar olmuş bir partili başbakan ve bakanlarının yapamadıkları yapmış da ondan…
Seçilmiş ve tek başına iktidar olmuş başbakan ve bakanları asker korkusundan önlerine konan her karara hiç itiraz etmeden imza atarken; Ertuğrul ise sadece klavye gücüyle askeri “sus”ta durdurmuş, ne emrederse yaptırmış…
Amman haaa!...
Ben demiyorum onu…
Yıllardır siz öyle yazıyor söylüyorsunuz…
Yani arkadaş…
Bu ne ilkesizlik yahu böyle?..
Askerin karşısında esas duruşta imza atanları savunuyorsunuz ama böylesine “delikanlı bir duruş” sergileyen bir medya yöneticisini aşağılıyorsunuz…
Yuh ulan size…
Bundan sonra “Ertuğrulcuyum” arkadaş…
Var mı bir diyeceğiniz?..