Mesele medya değil ama sen öyle sanıyorsun!

Mesele medya değil ama sen öyle sanıyorsun!

CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin televizyon kurmuş. İnternette.
Gerekçe: Yaptığı basın toplantıları televizyonlardan verilmiyormuş.

Tekin, her şey yolunda giden bir partide yönetici olsa, "Aman adam ne isterse onu yapsın" diyebilirsiniz. "Hobi değil mi, yapar yapar" diyebilirsiniz.

Konu CHP olunca, Gürsel Tekin'in televizyon kurması önemlidir. Çünkü CHP yönetimi ne dün, ne daha önce, ne de bugün medya-siyaset ilişkisini olması gereken yere koyamadı.

Her yenilgiyi, her başarısızlığı medyada yer bulamayışıyla açıkladı. Her günah keçisi aradıklarında otlakta medyayı buldular.

Oysa, sorun medyada yer bulamamak değil. İşte son yerel seçimler. Merkez medya, cemaat medyası CHP'ye çalıştı. Sonuç? Fiyasko.

Sorun, Gürsel Tekin'in televizyonunun isminde kendini apaçık gösteriyor: Gürseltekin.tv! "Kurucu parti"nin bugünkü yönetim zihniyetinin özeti gibi.

Yani. "Her koyun kendi bacağından asılır." Yani. "Benden sonrası tufan." Yani. "Ben var ya ben, çok mühim insanım." Yani. "İdeolojiymiş, seçmenmiş boş ver kardeşim sen bana bak!"

İnsan hiç değilse, sokaktaki insana, gençlere, tabana bir şey ifade edecek bir isim bulur da oradan kurtarır. O da yok.

Seçim kaybında mesele (en geniş anlamıyla) yönetimin bu düşünce tarzıdır. CHP ideolojisinin suçu yoktur. Nokta.


TÜSİAD'IN İTİBARI, NEYİN İTİBARI?

Yarın (salı) TÜSİAD'ın yönetimi toplanıyor. Başkanlarının istifasını medyadan öğrenen üyeler bir araya gelecek, bu dönemde ateşten topa dönüşen başkanlığı, birbirlerinin kucağına atacaklar. Artık kimde kalırsa.

İstifa açıklaması sırasında Muharrem Yılmaz'dan daha akıllıca bir yanıt beklerdim. O fazla duygusal takılmış.

Madem TÜSİAD tarihinde bir ilki gerçekleştireceksiniz, bunu hakkıyla yapmak lazım. TÜSİAD tarzıyla, gösterişle. Alayişle.

Öyle yapmadı. Sütaş'ın itibarını inekli reklamlara indirir gibi, kapı önünde "TÜSİAD'ın itibarına zarar gelmesini istemem" dedi, bitti.

İstifa gerekçesini inandırıcı bulan var mı? Ben bulmadım. Konuyla uzak yakın ilgili herkes gerçek nedeni biliyor. "İtibar zararı"yla "tırsmak" arasında seçim sizin.


TÜSİAD'ın itibarına gelince.

İtibar kaynakları çeşitlidir. Mesela paraya dayalı itibar. Paran varsa itibarın vardır, yoksa yoktur. TÜSİAD'ınki o tür. Kaynağını başkanından almaz, dolayısıyla Muharrem Yılmaz'ın başına gelenlerle zedelenmez.

Mesela babadan kalma itibar. Doğuştan itibarınla doğarsın. Sen beş para etmezsin ama babanın soyadı tüm başları önünde eğer. Kraliyet aileleri öyledir. Çoğu siyasetçi çocuğu öyledir. Ne kadar rezalet çıkarırlarsa çıkarsınlar, yalakaca alkışlanırlar.

Mesela şöhrete dayalı itibar. Aslında uyuşturucu satmaktan ceza yersin. Şöhretinin itibarı, "yok canım o yapmaz, yazıktır" dedirtir.

Mesela ülkeye dayalı itibar. ABD yurttaşıysan her ülkede önceliklisindir. Türkiye'den gitmişsen "others" kapısından girersin.

Mesela, meslekten gelen itibar. Son yıllardaki bozulmayı saymazsak, avukatın, yargıcın, doktorun, askerin bir itibarı vardı.

İtibarın göreceği zararı, itibarın kaynağı belirler. Kaynak gözden düşmedikçe, itibar da düşmez.


"BENİ BÖYLE SEV"MEYE DEVAM ET

Pazartesi akşamları TRT 1'de yayınlanıyor. İzliyorum. Keyif alıyorum.

Adının mütevazılığı hoşuma gidiyor.

İddiasız, görkemsiz genç oyuncularının iyi oyunları var.

Ben buradayım, beni seyret demiyor.

Benim için tek itici oyuncusu Lale Mansur olsa da, kabul diyorum.

Ve. Koskoca Orhan Gencebay müziğine yaslanmış.

Son günlerde senaryosu abuklaşmaya, reyting kovalayan kanalların dizileri gibi saçmalıklara doğru kaymaya başladı.

Sevgi, mütevazılık, aile gibi kavramlar silinirken entrikalar, şiddet gibi konular öne çıkmaya, müzik Carl Orff tarzı bir iddiaya sürüklenir oldu.

"Beni Böyle Sev", "beni artık sevme" demeye başlar gibiydi.

İki gün önce. TRT'nin epeyce tepe bir yöneticisiyle yemekte. "Beni Böyle Sev"den söz ettim.

"Sezon finali geldi. Yeni sezonu olmayabilir" dedi. Nedenini sorunca, senaryonun tıkandığını söyledi.

O nedenle saçmalıyorlarmış demek ki. Canım sıkıldı. Sızlandım, "Lütfen, senaryo ekibi yeni destek alsın, bu dizi devam etsin."

Beyefendi gülümsedi, yapım ekibiyle konuşma sözü verdi.

Umarım iyi bir dizi intihar etmekten vazgeçer. Onca saçmalık arasında naif bir diziye takılmaya devam edebilirim. Umarım.


HAFTANIN DERSİ

Okura sormak istediğim bir soru: Su gibi... Çok severim bu benzetmeyi. Sezen Aksu'nun oğlu Mithat, Ayşe Arman'a "Ben su gibiyim, herkesle anlaşıyorum" demiş. "Su gibi" farklı anlamlara gelebilir. Şimdi soru: Siz "su gibi" benzetmesini hangi anlamında kullanmayı doğru bulanlardansınız? "Herkesle anlaşmak, her yerde yaşayabilmek, uyumlu olmak" mı? Yoksa "Her damara ayrı şerbet vermek, gelene ağam, gidene paşam demek" mi?