Memet Ali Alabora Mısır’a niçin gitmişti?

Memet Ali Alabora Mısır’a niçin gitmişti?

Memet Ali Alabora’yla tanışmam. Medyadan tanıdığım kadarıyla efendi, heyecanlı bir muhalif.

Muhalifliğinde abartılı bir öfke dahi görmedim.

Bana sorsanız Memet Ali Alabora kim diye, “Irak işgaline ve 1 Mart tezkeresinin geçmemesi için direnen, bu nedenle esaslı eylemler ortaya koyan kahraman ruhlu biri” derim.

Fakat AK Partili arkadaşlara bakarsanız son günlerde olup bitenin en önemli planlayıcısı o.

Irak’ı işgal edenlerin adamı olarak göstermeye çalışıyorlar.

Doğrusu eğer böyleyse Memet Ali Alabora’yı kıskandım.

Tek başında hükümeti sarsacak bir güce sahip olmak, bu kadar organize eylemler düzenleyebilmek hem cesaret, hem de kabiliyet olarak az bir şey değil.

Ona atfedilen ‘büyük işlere’ bakınca kendimi kumda oynayan çocuklar gibi hissediyorum.

Son dönemdeki olayları organize ettiği gerekçesiyle birkaç yıldır yaptığı seyahatler mercek altında.

AK Partili medya soruyor: “Söyle bakalım, Mısır’a niçin gittin?” Memet Ali Alabora da can havliyle bütün uçak saatlerinin ayrıntılarını, hangi saatte hangi restoranda yemek yediğini, tekneyle denize açıldığını, orada nasıl yüzdüğünü uzun uzun anlatıyor.

Beni en çok üzen de yaptığı bu açıklamalarla hakkındaki komplo teorilerinden kurtulacağını düşünmesi.

Kendisine karşı yürütülen kampanyaya takındığı tutuma bakılınca, ne kadar light ve kibar bir muhalif olduğu anlaşılıyor.

Valla ne yalan söyleyeyim Memet Ali Alabora’ya "Mısır’a niçin gittin?” diye sorulduğunu görünce küçük bir ürperti hissettim.

Neden mi? Anlatayım.

Son zamanlarda arkadaşlarla çok sık yurtdışı seyahatine çıkıyoruz. Gittiğimiz ülkeler arasında ABD de var, İngiltere de.

Sık seyahatlerimiz hakkında arkadaşlarla şöyle espriler yapardık.

Bir gün CIA bizi bir ülkede durdurup soracak: "Nedir sizin bu aceleniz, ne oluyor, kime çalışıyorsunuz da bu kadar kısa aralıklarla sizi farklı ülkelerde görüyoruz?"

Sonra kendimize sorardık: "Hakikaten böyle bir şey olsa ne cevap vereceğiz? Geziyoruz desek inanırlar mı?"

Memet Ali Alabora’ya sordukları soruları  görünce “CIA’ya gerek yok, yarın öbür gün iktidara yakın medya sorsa ne cevap vereceğiz ki” dedim kendi kendime

Mesela bana sorsalar “Söyle bakalım 10 ay önce Londra’da 20 gün kaldın, ne yaptın?" Ne cevap vereceğim?

“Her gün yürüdüm, parkları dolaştım, tiyatroya gittim” desem bile buna kim inanır ki.

Ya da “Londra’dan sonra  geçen ay bir de St Petersburg’a gitmişsin.  Hayrola ne işin vardı St. Petersburg’da?” deseler nasıl açıklayacağım? “Müzeleri gezdim, şehrin mimarisine hayran kaldım, o nedenle sokaklarda dolaşıp durdum” desem inanırlar mı?

GARDROPTAKİ YABANCI 

Kadının tren yoluna yakın evindeki gardırop tren her geçtiğinde büyük bir gürültü yaparmış.

Sık sık tamir ettirmesine rağmen arıza devam ediyormuş.

Kocasının yurtdışına çıkacağı bir gün o da marangozu çağırıp bu probleme köklü bir çözüm bulmaya karar vermiş. Kocasını havaalanına yolcu ettikten sonra marangozu çağırmış:

Marangoz efendi bu dolabı sık sık tamir ediyorsun ama tren geçtiğinde çıkardığı gürültüden çok rahatsız oluyoruz, lütfen şunu iyice sağlamlaştır.”

Marangoz da "Sizin ne dediğinizi tam olarak anlayabilmem için en iyisi ben dolabın içine girip trenin geçmesini bekleyeyim. Tren geçince ne olduğunu daha iyi anlarım"  demiş.

Marangoz dolabının içine girmiş ve başlamış beklemeye.

Kadın ise kahvaltı sonrası bekleyen işlerini yapmak üzere ev işlerine koyulmuş.

Tam o sırada kapı çalınmış ve yurtdışına gitmek üzere yola çıkan koca, giydiği takım elbiseyi değiştirmek üzere eve dönmüş.

Eşi kapıyı açar açmaz adam zaman darlığından aceleyle doğru yatak odasındaki gardıroba  girmiş. Kapıyı açtığında birde ne görsün, içeride bir adam var.

Büyük bir öfke ve şaşkınlıkla marangoza sormuş:

"Söyle bakalım ne yapıyorsun burada?"

Adam biraz korkuyla, biraz şaşkınlıkla ve mahcup bir yüz ifadesiyle cevap vermiş:

"Şimdi ben size burada tren bekliyorum desem inanacak mısınız?" 

Twitter.com/acikcenk 

Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın