Medyanın değer kaybettiğinden, etkisizleştiğinden yakınıyoruz. Bu konuda herkes hemfikir.
Köşe yazarları, gazeteler ,TV’ler her gün biraz daha gözden düşüyor.
Bu gidişatta teknolojik gelişmelerin payı elbette büyük.
Fakat gazetecilikteki tükenişin iki ana nedeni var:
Biri teknolojik gelişmelerin etkisi, diğeri ise mensuplarının olumsuz tutum ve davranışları.
Kimi meslekler zamanla gerileyebiliyor.
Mesela Türkiye’de terzilik eski işlevini yitirdi. Ama hiç birimiz “Terziler işlerini kötü yaptıkları için böyle bir akıbete uğradılar” diyemeyiz.
Terzi denince hepimizin zihninde sanatkar, işinin ehli, el emeğiyle, göz nuruyla esaslı işler çıkaran, saygın insan profili beliriyor. Fakat gazetecilik öyle mi?
Kimin zihninde, gazetecilikle alakalı kıymetli bir imaj kaldı?
Bu kötü imajı ne yazık ki bizzat gazetecilerin kendileri oluşturdular.
Sözgelimi, Ahmet Hakan ile Mehmet Barlas arasında birkaç gündür süren polemiği ele alalım.
Yazık ki, umut kırıcı bir mahalle kavgasını andırıyor.
En küçük bir fikir kırıntısı yok. Sadece fikir değil, nezaket,
saygınlık, edebiyat da yok.
Hem Ahmet Hakan’ı hem de Mehmet Barlas’ı tanıyorum.
Biri günümüzün en zeki, en parlak, en çok okunan köşe yazarlarından biri.
Diğeri mesleğin en beyefendi, en bilgili, en tecrübeli, en birikimli temsilcilerinden.
Ahmet Hakan gibi bir yazardan, Barlas’a hitaben “Keşke senin evine gelmeseydim” cümlesini okumak bir tek bana mı tuhaf geliyor?
Peki ya sohbetlerinde bilgisiyle, tecrübesiyle, tatlı diliyle etrafındakileri kendine hayran bırakan Mehmet Barlas’ın “Sen 20 yıl önce beyaz çorap giyiyordun” demesi?
Barlas gibi bir beyefendi beyaz çoraptan niçin bahseder?
İnsanların zevkleri, tercihleri, giyim tarzları veya geçmişte
bıraktıkları yaklaşımlar üzerinden sınıfsal bir tartışma, bir
suçlama…
Çorabın rengi mi daha vahim yoksa onu konu etmek mi?
Dünyanın neresinde bir ülkenin en önemli iki gazetesinden, en önemli iki köşe yazarı arasında bu türden bir müsabaka yapılıyor?
Yabancı basının önemli gazetelerinde bu düzeyde bir “Yazar düellosu” ne gördüm ne de okudum.
Sanırım hem Ahmet Hakan hem de Mehmet Barlas kendi yazılarını okuduklarında benim duyduğumdan daha fazla mahcubiyet duyuyorlardır.
Bugüne dek ne yazık ki hepimiz bu tür polemklere girdik. Bence bu, son olmalı.
Basında polemik adı altında bu düzeyde kapışmalar bir daha asla
yer almamalı.
Sigarayı bıraktığımız gibi bu tür polemikleri de
bırakmalıyız.
Gazeteler çökecekse, terzi dükkanları gibi mağrur ve haysiyetli bir finale doğru yol almalı.
Matbuatın, gücüyle birlikte, saygınlığı da yok olmamalı.
***
Bu vesileyle medyaya akıl, sağduyu, kalite çağrısı yaptığını sanan, bunu vazife edinmiş medya sitelerine de bir çift sözüm var.
Nerede ağız dalaşı, nerede seviyesizlik, nerede mahalle kavgası tadında köşe yazısı, haber varsa ancak o sizin dikkatinizi çekiyor.
Başka birine çakmamış, yazısında bir kavga unsuru barındırmayan köşe yazıları her nedense ilgi alanınıza girmiyor.
Bir yazarın sizin sitelerinizde yer bulması için başka birine laf sokmuş olması yetiyor da artıyor bile.
Fikir barındıran yazılara dönüp bakmıyorsunuz bile.
Bu tutumunuzun medyadaki mahalle kavgalarını teşvik ettiğini, seviyesizliğin yaygınlaşmasına neden olduğunun farkında değil misiniz?
Mahhalle kavgalarında kışkırtıcı olmak için medya sitesi kurmanıza gerek yoktu ki! Twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın