Mehmet Ali Birand itirafçı olmuş. Gördünüz mü?
Görmediyseniz, Birand'ın son birkaç haftada yayınladığı yazılara
bakarak meselenin muhtevasını anlayabilirsiniz.
Doğrusu Mehmet Ali Birand'ın bu itiraflarından memnuniyet duyan
kişilerin sayısı bir hayli çok.
Gel gör ki Birand'ın bu itirafları bana tuhaf bir rahatsızlık veriyor.
Mehmet Ali Birand'ın itirafları dilimde ekşimtırak bir tat bırakıyor. Niçin acaba?
Halbuki söylediklerine baktığımızda benim de içinde bulunduğum cenahın yıllardır ileri sürdüğü iddiaları doğruluyor. Tam da bu nedenle Mehmet Ali Birand'ın itirafları beni mutlu etmesi gerekmiyor mu? Fakat etmiyor.
Mesela yıllar önce Hasan Cemal'in itiraflarını içeren 'Kimse kızmasın ben kendimi yazdım' kitabını okuduğumda hiçbir rahatsızlık duymamıştım. Ama Mehmet Ali Birand'ın benzer itiraflarını okuduğumda, bir rahatsızlıktır alıyor beni. Nedenini bir türlü bulamıyorum. Bu duruma bir ad koyamıyorum.
Kendi kendime 'Belki de bana rahatsızlık veren itirafın zamanlamasıdır' diyorum. Olabilir mi?
Çünkü Mehmet Ali Birand'ın itiraflarının müşterisi, bugünün 'yükselen gücü' denilen kesimler. Yani Kürtler ve dindar kesim. Bugünlerde bu iki kesimin hoşuna gidecek şeyleri söyleyen kişi sayısı epeyce fazla. Siz de görüyorsunuzdur.
Zayıfın yanında durup güçlüye karşı haksızlıkları söylemek ile güçlünün yanında durup onun hoşuna gidecekleri söylemek arasında fark yok mu?
Biri sizi adil, cesur, şahsiyetli yaparken, diğeri sizi fırsat kollayan hesapçı kişi yapmaz mı?
Sonra aklıma şu geliyor:
'Acaba patronunun değişmesinin bu itiraflarda bir etkisi var mıdır?'
Biliyorsunuz Milliyet'in yeni patronu Ali Karacan Mehmet Ali Birand'ın kayınbiraderi. Size göre sağlam patronajın etkisi olmuş mudur bu itirafların zamanlamasında?
Her ne sebeple olursa olsun bu itirafları yapıyor diye Mehmet Ali Birand'a 'Biliyorum bana namussuz diyecekler' cümlesindeki gibi bir suçlamada bulunacak değilim.
Sadece Mehmet Ali Birand'ın yerinde olsaydım itirafçı olmadan önce bu konjonktürü dikkate alırdım.
Benim rahatsızlığıma gelince, bu tür hoşumuza giden şeyleri söyleyenlere ve zamanın ruhuna uygun itiraflara ihtiyatlı yaklaşmak gerektiğini düşünenlerdenim.
Hoşumuza giden böyle şeyler söyleyenlerin, sonunda bu cömertliklerinin karşılığını istemekten imtina etmediklerini hepimiz biliyoruz, değil mi?
Onlar isteseler de bizim verecek bir şeyimiz kaldı mı?