Medya her zamanki gibi, bir meseleyi daha yine içinden çıkılmaz
hale getirmeyi başardı.
Ne yazık, medya mahallesinin muhtarları her konuyu hemen kendi
seviyelerine indiriveriyorlar!
Şu ‘içki yasağı’ meselesinden bahsediyorum.
Görüyorsunuz değil mi, konunun tartışılma biçimindeki
zavallılığı?
Bir kısım medya, hükümetin içki satışına ve içki içilen
mekanlara yönelik bazı düzenlemelerinden bir toplumsal
muhalefet yaratmaya çalışıyor.
Ne zavallılık! Ne düşük
bir çaba! Gerçekten çok yazık. Hükümete muhalefet namına
tutundukları şu son ipe bakar mısınız! Yazık. Hem
de çok yazık.
Medyada aklı selim, tutarlılık, sorumluluk bulmak zor.
Çünkü bu arkadaşlar tartıştıkları hiçbir konuyu bir millet olma
bilinci ve o milletin bir mensubu olma sorumluluğuyla ele
almıyorlar. Sadece kendi pozisyonlarına, kişisel menfaat ve
zevklerine göre tavır alıyorlar.
Dünyanın her yerinde, genel olarak zararlı kabul edilen
alışkanlıkların artmaması, teşvik edilmemesi, kolay ulaşılır
olmaması için her türlü düzenleme yapılır. Öyle değil mi?
Bunun temelde trafik kurallarından farkı yoktur.
Milletin selameti için bazı şeyler kurala bağlanır.
Her birimiz kendi çocuklarımıza emniyet kemeri takmayı, kırmızı ışıkta geçmemeyi, sigara içmemeyi öğütleriz değil mi?
Bu tür uyarılara, düzenlemelere niçin ihtiyaç duyarız?
Çünkü çocuğumuzun efendi, namuslu, saygılı, sağlıklı, kibar
bir fert olmasını isteriz. Çocuğumuzun sağlam bir
karaktere sahip olmasını isteriz, bunun için de yaşına göre farklı
düzenlemelere gideriz. Zaman zaman kendimizi bile rahatsız eden
yasaklara başvurduğumuz olur.
Bütün bunlar çocuğumuzun iyi yetişmesi içindir.
Peki tüm ülkenin her bireyinin sağlığından, eğitiminden,
güvenliğinden, yani pratikte her şeyinden sorumlu olan devlet
veyahut hükmet bu tip bir düzenlemeye gitmesin mi? Gerekli
önlemleri almasın mı?
Siz çocuğunuza ne zaman, ne kadar içki içeceğini
söyleyebiliyorsunuz da, devlet/hükümet halkın, ülkenin selameti
için düzenlemeler yapıp bazı laçkalıkları, bazı istismarları
ortadan kaldırmaya yönelemez mi?
Kaldı ki bu konuda hükumetin bir yasak getiremeyeceği ortada.
Getirse bile sonuç alamayacağı da apaçık ortada.
Yasaktan medet umanların amaçlarına ulaştığı nerede
görülmüş.
Tüm bunları söylerken bu düzenlemeleri yapanların üslup sorunlarını, bu işi yaparken ortaya koydukları hoyratlığı görmezden geldiğimi sanmayın. Ortalığı velveleye veren tavırları, tutumlarının beni de rahatsız etmediğini sanmayın.
Ama hayati bir meselede üslup değil içerik tartışılır.
Zaten medyanın bu kesiminin derdi başka. Medya olaya
'din sosu' katarak işin rengini değiştirmeye
çalışıyor.
Acaba içki dinen yasak olmamış olsaydı, medya
olayı yine bu şekilde mi ele alırdı?
Konuya yüksek bir bilinçle yaklaşmayacakları kesin.
Fakat din işin içine girince medyanın her konuya ilgisinin
katlanarak arttığını görmemek için kör olmak gerek.
Bir arkadaşımdan dinlemiştim. Almanya’da, kalabalık bir öğrenci
grubunun caddede bulunduğu bir anda adamın biri kırmızı ışıkta
geçiyor.
Polis o adamı durdurup soruyor: Ne yaptığınızın farkında
mısınız?
Adam biraz mahcup bir şekilde: “ Evet, bir trafik kuralını ihlal
ettim” diyor.
Polis: “Hayır sadece trafik kuralını ihlal etmediniz. Şu an sizi izleyen yüzlerce öğrenciye de kötü bir örnek oldunuz. Bu yaptığınız sadece bir kural ihlali değil, bu çocuklara kötü örnek olmaktır” deyip cezasını kesiyor.
Şimdi Türkiye’deki gazetecilerden kaçının bilinç düzeyi, millet algısı, memleket tasavvuru Almanya’daki bu trafik polisininki kadardır?
Bazı gazeteciler hükümete çok kızmışlar, bizi ‘gidip kafayı çekmekle’ tehdit ediyorlar. Tehdidin barındırdığı pespayeliği bir tarafa bırakıyorum ama bu arkadaşlara bir sorum var.
Siz ne zaman ayık oldunuz? Ne zaman olaylara, problemlere sağlam bir kafayla yaklaştınız ki Allah aşkına? Her zaman sarhoşsunuz. Her zaman akıl fukaralığı çekiyorsunuz. Bu fukaralığınızın ortaya çıkması için bir kadeh bile içki içmenize gerek yok ki . Her şey ortada.
Şimdi kalkmış bizi kafayı çekmekle tehdit ediyorsunuz. Öyle
mi?
Ne zavallı, ne acınacak bir durum.
Yeni bir radyo keşfettim
Geçtiğimiz günlerde yabancı bir misafirimle İstanbul turu yapıyordum. Yanımdaki arkadaş yabancı olunca, onun da anlayacağı bir radyo açayım dedim.
Frekanslar arasında dolaşırken Radyo Vouge ile karşılaştım. Gerçekten harikaydı. Bildiğimiz yabancı pop müzik radyolarından farklı, çok güzel bir tarz yakalamışlar. Dünyanın her yerinden müzik var. Hint müziği bitiyor, Yunan müziği başlıyor. Ardından İspanyol müziği. Yani dünyanın her yerinden müzik var.
Misafirim de çok beğendi. Hatta adam gidene kadar ‘unique radio’ deyip durdu.
Yanılmıyorsam bu radyo Doğuş grubunun.
Doğuş grubunun medyadaki tarzını gerçekten takdir ediyorum.
Sektörde her zaman ilk olmayı başardılar. Taklit etmiyorlar,
yenilik getiriyorlar. Kısacası Doğuş grubu bu işe kafa yoruyor.