Deniz Feneri sanıklarının tahliyesi medyada sessizlikle karşılandı. Buna diyecek bir şey yok. Sanırım bu suskunluğun sebebi medyada herkesin ‘tutuklulukların mahkumiyete dönüşmesinden’ şikayetçi olmasıdır.
Yani Deniz Feneri sanıklarına uygulanan ‘doğru’ karar diğer herkese uygulansın diye medyadan birkaç kişi dışında kimse bu salıverme işine ses çıkarmadı. Aleyhine yazı yazmadı.
Görünen o ki birçok medya mensubu daha önce defalarca dile getirdikleri ‘tutukluluklar mahkumiyete dönüşmesin’ çağrılarına ters düşmekten çekindiler veyahut bu çifte standarda rağmen Deniz Feneri sanıkları kararını eleştirmekten utandılar.
Medyanın bu utangaçlığı veyahut olaya bakışı iyi bir durum. Fakat benim dikkatimi çeken nokta aynı utangaçlığı, mahcubiyeti yargı göstermiyor. Niçin?
Niçin yargı mensupları tutuklulukları mahkumiyete dönüşen diğer isimleri de serbest bırakmıyor. Genel bir görüş var: Tutukluluk süreleri uzun ve mahkumiyete dönüşüyor. Öyle değil mi?
Cumhurbaşkanı bu durumdan şikayetçi, başbakan bu durumdan şikayetçi, başbakan yardımcıları bu durumdan şikayetçi, milletvekilleri bu durumdan şikayetçi, gazeteciler bu durumdan şikayetçi. Buna rağmen yargı hiç kimseyi tınlamıyor.
Üstelik Deniz Feneri sanıkları kararında gösterdikleri çifte standarttan dolayı da yargıyı kimse kınamıyor. Ama hala bu durumdan bir utanma belirtisi de göstermiyorlar.
Nedir bu vurdumduymazlığın altında yatan neden? Anlayan kimse var mı?
Mesela kaçma ihtimali olmayan Mustafa Balbay. Adam 3,5 yıldır içeride yatıyor. Büyük ihtimalle isnat edilen suçu işlemiş olsaydı ancak bu kadar ceza alacaktı. Ama hala içeride.
Ya Nedim Şener? Ne yaptı bu adam ben bilmiyorum bilen varsa bana da anlatsın da şu vicdani baskıdan kurtulayım.
Hadi diyelim Mustafa Balbay bir kesimin muarızı olduğu için teamül ‘iyiye yorumlanıp’ serbest bırakılmak istenmiyor. Peki ya Hanefi Avcı? O niye yaklaşık 1.5 yıldır içeride? Ne yaptı Hanefi Avcı? Niçin kimse bu insanların yıllardır neden içeride yattığını bir türlü öğrenemiyor.
Üstelik Hanefi Avcı’nın Mustafa Balbay veyahut Soner Yalçın gibi bir sahibi bir taraftarı bir sözcüsü de yok. Resmen adam içeride unutuldu. Nedir bu inadın altında yatan?
Hani biz kimsesizlerin kimsesiydik. Ne oldu vicdanımıza? Köreldi, ıskartaya mı çıktı?
Hani bize taş atanlara biz gül atacaktık. Vaz mı geçtik bu ilkemizden?
Bu Hanefi Avcı değil miydi 28 Şubat sürecinde bir çok cemaatin, dindar şahsiyetin arazi olduğu bir dönemde mahalleye kol kanat geren? Bu dönemde yaptıklarının da mı bir hatırı yok?
Yargı mensuplarını uzun yıllardır içeride yatanlara karşı tavrının altında yatan ne? Ben en çok meselenin bu kısmını merak ediyorum.
Yargıçlar niçin bunca eleştiriye, bunca uyarıya, bunca yıpranmışlığa rağmen kararlarında bir milim bile geri adım atmıyorlar? Nedir onları bu kadar kararlı yapan?
Herhalde ‘yasa böyle’ deyip işin içinden çıkma kurnazlığını göstermezler değil mi? Yasa böyleyse peki Deniz Feneri sanıkları için nasıl oldu bu iş?
Kaldı ki ortada böyle bir yasanın da olmadığı aşikar.
Gerçekten bu olup bitenler anlaşılır gibi değil. Bazen diyorum ‘Yoksa yargıyı etkileyen odak Türkiye’den’ değil mi? İçeride yapılan hiçbir eleştiriden etkilenmediklerine göre.
Bu durum beni fena halde rahatsız ediyor. Gerçekten şaşırıp kalıyorum.
Bu meseleyi yazmanın bir vicdani, bir insani görev olduğunu düşünüyorum. Yoksa kimseye yaranmak, ‘ne kadar da demokrat olduğumu’ göstermek gibi bir derdim yok. İçeride yatanların büyük bir kısmının pek temiz ayakkabı olmadığının da farkındayım. Kaldı ki hiçbiriyle de tanışmıyorum. Hatta geçmişte yapıp ettiklerine bakılırsa birçoğuyla muarız olma durumumuz bile var.
Ama bu durum benim yapılan adaletsizliklere sessiz kalmama gerekçe olabilir mi?
Susmak, bu meseleye dahil olmamak için kendimi zorluyorum ama bu sefer de insanlığımdan utanmaya başlıyorum.
Hadi utanmayı bir tarafa bıraksam bile bir cemaatin, bir grubun, bir partinin, bir kişinin çıkarı için ‘umudun’ tüketilmesine tahammül edemiyorum.
Bana göre yargı aldığı bu tutumla büyük bir umudu heba ediyor. Bu halkın kendilerine verdiği krediyi bu şekilde harcayamazlar. Bunun vebali çok ağır olur.
Hani diyorum vebal, hak, vicdan, adalet gibi kavramların bir anlamı kalmadıysa bile Deniz Feneri kararını olgunlukla karşılayan medyadan utanıp kendilerine bir çeki düzen versinler.
Fena mı diyorum?