Medya Numan Kurtulmuş’u niçin görmüyor?

Medya Numan Kurtulmuş’u niçin görmüyor?

Farkında mısınız, HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’tan uzun zamandır ses çıkmıyor.

Suriye meselesi gibi tam da Numan beyin konuşacağı, muhalefet edeceği, etkili olabileceği bir konu var gündemde fakat biz Numan beyden esaslı bir duruş göremiyoruz.

Bunun niçin böyle olduğunu Numan beyin yakınındaki birkaç kişiye sordum “Numan bey konuşuyor ama medya gerekli ilgiyi göstermiyor, söylenenleri haber yapmıyor” dediler.

Peki Numan bey nerede, ne konuşuyor ki medya haber yapacak kadar ilginç bulmuyor? Öyle değil mi?

Ben hergün onlarca gazete okuyorum. Haber kanallarını izliyorum fakat herhangi bir yerde tek satır Numan Kurtulmuş haberine rastlamıyorum.

Medya ambargo mu uyguluyor? Peki ben niye görmüyorum? diye irdeleyince arkadaşlardan biri “Numan bey kibar. Köşeli olmayan kelimelerle konuşunca, ilgi de çekmiyor” dedi.

Bence de mesele bu.

Yoksa Numan bey ne söylüyor ki medya ilgi göstermiyor?

Bana kalırsa Numan Bey'in söyledikleri bırakın medyayı, kimsenin ilgisini çekemiyor.

Çünkü risk almıyor, ‘eski arkadaşlarına’ karşı sert eleştiriler getiremiyor.

Doğrusu merak ediyorum. Suriye meselesi gibi çok önemli bir konu var gündemde ve en iyi muhalefet yapabilecek kişi Numan Kurtulmuş. Neden böyle önemli bir meselede sözünü esirgiyor. Neden çekiniyor?

AK Parti’nin Suriye meselesinde ciddi uyarıya, eleştiriye hatta esaslı bir  silkelenmeye ihtiyacı  var. Sadece AK Parti’nin mi, tüm toplumun ciddi bir vicdani hatırlatmaya ihtiyacı var.

Numan beyin yapacağı eleştiriler AK Parti kadrolarının da yanlışa düşmesine engel olacaktır.

Fakat olmuyor. Niçin? Nedir güdülen hesap?

Çevrede oluşan bir kanaate göre ‘Numan bey Tayyip bey sonrası için hesap içinde.’

Benim tanıdığım Numan Kurtulmuş böyle bir hesap güdecek biri değil.

Peki ne?

Eğer Numan bey ‘eski arkadaşlarına’ karşı sert bir tutum almaktan utanıyor da imtina ediyorsa büyük yanlış yapıyor.

Bence asıl mahcubiyet duyması  gereken ‘eski arkadaşları’, özellikle de Ahmet Davutoğlu'dur.

Çünkü Ahmet Davutoğlu Suriye meselesinde önce kendi mahallesini, sonra da tüm Türkiye’yi hayal kırıklığına uğratıyor.

Sıfır sorun politikasıyla herkesin takdirini, ilgisini, iltifatını kazanan  Davutoğlu ne olduysa son 6 ayda tüm komşularla sorunlu hale geldi.

Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Suriye meselesinde adeta görev aşkıyla aldığı tutum göz önünde.

Ortada izaha muhtaç bir durum var.

Batının hedefe koyduğu her ülke aynı zamanda Davutoğlu’nun da hedefi haline geliyor.

Önce Libya’da Nato operasyonlarına ciddi destek sağlandı. Sonra da Suriye’de.

Fransa, Katar ve neredeyse tamamı diktatörlüklerle yönetilen Arap Birliği’yle beraber Suriye’deki diktatörü alaşağı etmek için büyük gayret sarfediyor.

Üstelik öyle azimli bir tutumu var ki her meselede kavga ettiğimiz Fransa’nın yedeğine girmekten de imtina etmiyor.

Kimse bu meseleyi bize ‘Suriye halkını bir diktatörden kurtarma’ çabası olarak satmaya kalkmasın. 

Suriye’deki mesele Beşşar Esad meselesi olmaktan çıktı. Eli silahlı grupları Ankara’nın göbeğinde ağırlayıp Hatay’da üs kurmalarına göz yumuyoruz,  sonra da bu grupların silahlı saldırılarına Suriye’nin cevap vermesini mesele yapıyoruz.

Yani Mısır’daki gibi sivil gösteriler oluyor, Beşşar Esad da bu göstericilere silahla karşılık veriyor, biz de bundan dolayı Beşşar Esad’a kızıyor değiliz.

Meselenin çeşitli boyutları  var. Batı basınında çıkan ilginç iddialar var. Mesela Türkiye’nin Libya’dan Suriye’ye gönüllü savaşçı  taşıdığı haberleri çıkıyor. Muhaliflere ciddi silah desteğinde bulunduğu ileri sürülüyor. Bu iddiaların hiçbiri ne yazık ki Türkiye tarafından yalanlanmıyor.

Görünen o ki batı Libya’dan sonra Suriye’yi kafaya takmış. Belki sonra sıra İran’a gelecek.

Kim ne derse desin Beşşar Esad Saddam Hüseyin’den daha fazla diktatör değil.

Biz hangi gerekçeyle ‘Irak’taki diktatörü’ indirmek bahanesiyle batının işgaline karşı çıktıysak, aynı gerekçe Suriye için de geçerli.

Peki ne değişti? Irak işgalinde Türkiye’yi ayağa kaldıranlar, Suriye meselesinde neden emperyalist bir tutuma büründü doğrusu bunu anlamıyorum.

İşte böyle bir dönemde Numan Kurtulmuş’u duymayacaksak ne zaman duyacağız?

Numan Kurtulmuş eğer medyadan gerekli ilgiyi görmek istiyorsa, hesap kitap işini bir tarafa bırakıp sağlam, kişilikli, toplumun vicdanına tercüman olacak bir liderliği ortaya koymalı.

Yuvarlak kelimelerle değil, köşeli, net, berrak cümlelerle bu meseledeki tutumunu ortaya koyarsa, medyanın tüm rehin alınmışlığına rağmen yine de ilgi göstereceğini düşünüyorum.

Mecliste grubu bulunan muhalefet gerçek bir sefalet içerisinde. ABD ile ters düşmemek adına seslerini yükseltemiyorlar.

Türkiye’nin Suriye’de kardeş kavgasına silah taşıyan bir duruma getirilmesi, hem de bunun bu milletin yıllarca gözbebeği gibi koruduğu Ahmet Davutoğlu eliyle yapılıyor olması, öyle sıradan sohbet ortamlarında yapılan eleştirilerle geçiştirilmeyecek kadar önemli bir mesele.

Ahmet Davutoğlu geçtiğimiz günlerde Suriye’de ‘aslında ne yaptığını’ anlatmak üzere bazı gazetecileri toplayıp brifing vermiş.

Orada bizim bilmediğimiz ne konuşuldu bilmiyorum. İkna olan arkadaşlar hangi verilerle ikna olduklarını köşelerinde yazarlarsa, biz de bu vicdan azabından kurtuluruz. Haksız mıyım?

Bu meseleyi köşelerine taşıyan yazarlarda gördüğüm mahçup ve Allah’a havale edilen desteğe bakılırsa bilmediğimiz birşey, yeni bir bilgi yok.

Davutoğlu’nun bu toplantıda söylediği “ Umrede tavaf ederken koluma yapışan gözü yaşlı  Suriye’lilerin bizi kurtar yakarışları gözlerimin önünden gitmiyor” cümlesi beni fena halde rahatsız etti.

İstismarın bu kadarına sadece "pes"diyorum, başka da bir şey demiyorum.

Numan Kurtulmuş da Ahmet Davutoğlu da bilmeliler ki kardeş kanı üzerinden bir ‘başbakanlık’ çıkmaz. Bilmem anlatabildim mi?