Bazı gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, kanaat önderleri ama özellike de halkımız; kurumlarla, siyasetle ve bilhassa da Başbakan Erdoğan ile Leyla ile Mecnun’unkine benzer bir aşk yaşıyor.
Kimisi ÖYM’lere aşk ile bağlıyken, kimisi de Tayyip beye büyük bir aşk ile bağlı.
Kimisi Polis teşkilatına derin bir sevgi ile bağlıyken, bir başkası ise Ahmet Davutoğlu’na delicesine aşık.
Bazen bu âşıkların arasına girmenin ne kadar zor olduğunu düşünüyorum ve bu da beni karamsarlığa itiyor.Aynen Leyla ile Mecnun’un aşkındaki gibi iki sevgili birbirlerinden başka kimseyi görmüyorlar, duymuyorlar.
Birbirlerinin aşklarından deliye dönmüş, düşünme yetilerini kaybetmiş durumdalar.
Aşık olan insanlara bir şey söylemenin, uyarıda bulunmanın, sevgilinin kusuruna dikkat çekmenin anlamsızlığını sanırım hepimiz biliyoruz.
Hani oğlunuz veyahut kızınız tasvip etmediğiniz, uygun görmediğiniz birine gönlünü kaptırdığında ne anlatırsanız anlatın, ne söylerseniz söyleyin, nasıl zerre kadar etki etmiyorsa bugün Türkiye’deki meselelere bazılarının dikkatini çekmek de benzer bir zorluğu içeriyor.
Başbakan Erdoğan’ın kalabalıklara yaptığı konuşmaları yakından izleyen herkesin benzer bir tespiti var: “Bu halk Tayyip beye aşık.”
Bu tespite ben de katılıyorum. Salı günleri Tayyip beyin grup konuşmalarının sosyal medyadaki yankılarını görünce de bu aşkı ıskalamak mümkün değil.
Tayyip bey halkın gözünde bir sevgili. Onun için her şeyi, herkesi gözden çıkarmaya hazır bir yapı var.
O kadar çok seviyorlar ki hata yapabileceğine, günah işleyebileceğine asla ihtimal vermiyorlar.
Tayyip Erdoğan’ın "hata yaptığını, yanlış istikamette olduğunu" söyleyenleri de sevgilisine hakaret etmiş bir muarız gibi görüyorlar.
Hani Mecnun’a sormuşlar “Allah aşkına sen şu kara, kuru, çelimsiz Leyla’nın neresini seviyorsun” diye.
Ne demişti Mecnun: “Siz ona bir de benim gözümle bakın”
Şimdilerde de toplum birçok meseleye kendi aşk gözü ile bakıyor.
Bir kısmına “Bakın ÖYM’ler şu adaletsizlikleri yaptı, bunca insanı mağdur etti, yanlış tutumu ile çetelerle mücadelelere gölge düşürdü, en önemlisi de MİT başkanına soruşturma açarak kendi üzerine ‘İsrail gölgesi’ düşürdü. Bu kadar itibar kaybetmiş bir kurum artık adalet dağıtamaz, kaldırılması gerek” dediğinizde söyledikleri tek şey var: “Siz ona bir de benim gözümle bakın.”
Diğer taraftan Ahmet Davutoğlu’nun geldiği nokta ortada. İddialarının, tezlerinin, varoluş teorisinin dibe vurduğu görünen bir gerçek. Suriye’de, Libya’da Davutoğlu’nun da içinde bulunduğu yapının açtığı yaralar can yakıcı. Birçok meselede artık akılla değil, hamasetle yol alıyor. Suriye ile Türkiye’nin savaş aşamasına gelmiş olmasının en büyük kabahatlilerinden biri o. Tüm bu yaptıklarına dikkat çekip kendine gelmesi için çabaladığınızda Ahmet Davutoğlu’na aşk ile bağlı olanlar sizin bu çabanızı bir ‘muarız’lık olarak görüp öyle lanse ediyorlar. O kadar aşıklar ki “Davutoğlu’nun yanlış yapacağını nasıl düşünürsün” diyerek olup bitene onların gözleri ile bakmamızı istiyorlar.
Ortada öyle bir aşk var ki ne bu hatalar, ne de uyarılar Mecnunların dikkatini çekmekte işe yaramıyor.
Leylalara sizin aşkınız yüzünden bu insanlar "Mecnun" oldu da diyemiyoruz.
Sanırım medyanın kendi itibar kaybının, sözünün etkisini yitirmesinin yanında topluma etki edememesinde en büyük etken bu aşk ilişkisi.
Medya iki aşığın arasına girecek durumda değil ne yazık ki…
Toplum büyülenmiş, hipnotize olmuş. Bir kısım medya ise topluma bakarak hipnotize olmuş, büyülenmiş, aşık olmuş numarası çekiyor. Çünkü ben bu aşk ilişkisinde samimi olanın halk olduğunu düşünüyorum.
Leyla rolüne bürünmüş aydın, yazar, çizer ve gazetecilerin derin ve karşılıksız bir aşk yaşayacak kadar duygu, samimiyet taşıdıklarına inanmak zor. Onlarınki daha çok çıkara matuf ‘tamamen duygusal’ bir ilişki..
Derste Leyla ile Mecnun’un aşk hikayesini anlatan hoca, dersin sonunda sorar: Anlamadığınız bir yer var mı?
Öğrencinin biri elini kaldırır: Hocam hepsi tamam da bu Leyla kim?
Benzer bir soruyu bana sormayı düşünenleri ben cevapsız bırakmayayım..
Leyla’nın kim olduğunu merak edenler kendi kalbine baksın.
Umut ediyorum ki günümüz Türkiye’sine şekil veren bu aşk Romeo ile Juliet aşkınınki gibi bir son ile bitmez.
Doğrusu ben sonu mutlulukla biten ‘büyük aşk’ görmedim, ya siz? twitter.com/acikcenk