İdeolojiler aslında madde bağımlılığı gibi
insan beyninde alışkanlık yaparak zihnin özgürlüğünü
öldürürler.
İdeolojiler insanı aklın
değil önyargıların yönetmesine sebep
olurlar…
Ve siz
bakmayın Einstein’in “atomu
parçaladım, önyargıları parçalayamadım”serzenişine…
O koca beyin her türlü önyargıyı parçalayacak güce sahipti...
Öyle söylemesinin nedeni ise önyargıların nasıl da güçlü
birer beyin prangasıolduklarını
anlatabilmekti.
Ama insan beyninin kıramayacağı kadar güçlü pranga henüz
üretilmedi... Yeter ki insan iradesi önyargıları kırmak
istesin…
Ve işte bu
önyargıya dönüşmüş ideolojiler
sadece adaletin
değil, merhametin de önünü tıkar,
akışkanlığını öldürürler…
Ve ne yazık ki sadece son yıllarda değil, ondan
önceki 27 Mayıs, 12
Mart ve 12
Eylül mahkemelerini unuttunuz mu?..
Mehmet Moğultay ve Seyfi
Oktay’ın yargıçları bu son yılların savcı ve
yargıçlarından daha mı adildiler?..
Şevket Kazan’ın kurmak istediği
yargı Hz. Ömer adaletinin yanından
geçebilir miydi?..
Yani demek istemem o ki
sorun “yargı” değil; “zihniyet”…
Taşralıları küçümsemek adına söylemiyorum ama bunun
adı “Taşra Vicdanı”dır…
Taşra vicdanının kökü, kaynağı, temeli; nefret ve
intikamdır…
Taşra vicdanı öyle bir vicdandır ki;
ne adaletin peşindedir ne ülke çıkarlarının…
Taşra vicdanı;
ideolojisine esir olmuş, çıkarlarını ülke çıkarlarının üstünde
tutan;
eğer iktidardan nefret ediyorsa, iktidarı ve Başbakanı eleştirirken
edep, haya, insaf ve izan sınırlarını aşar;
yok eğer muhalefetten ve genel başkanından nefret ediyorsa bu defa
aynı aymazlıkları o yön için gösterir…
Başbakan güçlü bir devlete “bi dakka
kardeş! / van minüt” diye diskur mu çekti…
Başbakan’dan nefret eden taşra vicdanı bunun
danışıklı dövüş olduğunu aslında Başbakan'ın
“bi dakka kardeş! / van minüt” diye kafa tuttuğu
ülkeden çok korktuğunu iddia eder…
Gerekçesi de hazırdır:
“Obama Başbakan'la konuşurken elinde sopa
vardı”…
Sanırsınız ki iki liderin telefon görüşmesi televizyon ekranında ve
naklen verildi…
Peki neden böyle yaparlar?..
Dedim ya; taşra vicdanı…
Siz bakmayın akça pakça olduklarına, şık giyindiklerine,
“Beyaz Türk” ayaklarına yattıklarına…
Ruhları ve vicdanları taşralıdır bunların…
Öyle olduğu içindir ki bu ülkenin başarılı bütün siyasi liderlerini
veya işadamlarını ya da sanatçılarını, sporcularını aşağılarlar
ya…
Kendileri aşağılık olduğu ve bu aşağılıklarını gözlerden
saklamak için yani…