Kendi suçlayınca haklı, savcı suçlayınca ayıp oluyor

Kendi suçlayınca haklı, savcı suçlayınca ayıp oluyor

Bir gurup gazeteci, Silivri Cezaevi’nde tutuklu yatan ve kamuoyunda “Ergenekon” olarak bilinen davalardan yargılanan “gazetecilikten gelme” arkadaşları ziyaret edip gördüklerini anlattılar...
Gazeteciliğin nasıl tükendiğini o köşelerden başka hiçbir şey bu kadar net anlatamaz...
İçlerinde, o arkadaşlara “Allah kurtarsın” denildiğine ama hiç kimsenin “Adalet kurtarsın” dileğinde bulunmadığına dikkat çeken bile vardı...
Okuyunca acı ile güldüm…
Bir gazetecinin hayatın gerçeklerinden bu kadar kopuk yaşayıp da mesleğini nasıl yapabildiğine şaşırdım…
Cezaevlerinde yüzlerce yıldır hep “Allah kurtarsın” denir…
Çünkü…


Oprah Winfrey’imiz yok...

Rutkay Aziz, Silivri
’de müthiş coşkulu bir kalabalığın olduğunu söyledi Ece Üner’e…
O coşkulu kalabalığı işaret ederek de Ergenekon sanıklarının halk tarafından “suçsuz” olarak kabul edildiklerini belirtince Ece Üner hemen şunu sormalıydı:
“Öcalan yargılanırken İmralı’ya dinleyicilerin çıkmasına izin verilseydi coşku olmaz mıydı?. O coşku Öcalan’ın masum olduğunu gösterir miydi?.”
Ama sormadı…
Ya aklına gelmedi…
Ya da aklı yetmediği için soramadı…
Ne yazık ki moderatörlük artık tam bir komediye dönüşmek üzere…
İşte bu yüzden bir tek Oprah Winfrey’imiz bile yok…
Olmuyor…
Olacağa da benzemiyor…


Oraya girenler “Adalet” tarafından tıkılmıştır içeri…
Adaletin doğrusu o kişilerin sokakta ellerini kollarını sallayarak dolaşmaları değil içeri tıkılmasıdır…
Adalet eğer o kişileri içeri tıkmazsa yanlış yapar…
İçeri tıktığı birileri için “Adalet kurtarsın” demek absürttür…

Niçin “Halk kurtarsın” denmeyeceğine gelince…
Bir kişiyi cezaevinden halkın kurtarmasını dileyen kişiye normal, sağlıklı bir demokratik anlayışa sahip herkes “Allah akıl fikir versin” dersin…
Ben de öyle derim…
Zira hukuk devletinde, yargı tarafından tutuklanmış veya hüküm giymiş birisinin halk tarafından kurtarılmasını dileyen kişinin aklı da yoktur, fikri de…
Cezaevlerini halkın boşaltma ihtimali ancak halk ayaklanmalarının başarıyla sonuçlanması sonucu gerçekleşir…
Aksi halde; yargının o insanları adaletin yerine gelmesi için hapse tıktığı köşe sahibi...

Bir başka arkadaş ise köşesinde savcının mütalâasında nasıl da haksızlık yapacağına dosyanın sayfa sayısını kanıt olarak gösteriyor...
Söyleyecek söz bulamıyorum ama gülemiyorum da...
Gülemiyorum çünkü bunu yazan arkadaş çok etkin bir gazetede yazıyor... 
Hem de çok da okunuyor...
Ki bu aynı zamanda okurlarının da birikim seviyesini gösteriyor…

Ama sadece yazıyor...
Ne hukuktan haberi var; ne savcılığın nasıl bir şey olduğundan...

Bu arada kavgalı iki gazetecinin orada barıştıklarını öğrendik...
İçeride olan, ziyaretçisi tarafından öyle ağır suçlanıyordu ki dışarıdayken;
benim bile vicdanım sızlıyordu...
Ama...
Aynı suçlamaların çok daha hafif olanını yapan savcı ve yargıçlar yerin dibine batırılıyor şimdi ve aşağılanıyorlar...
Neden?..
Yargılamada adaletsilik olduğunu, suçunu da Ak Parti Hükümeti'ne yükleyebilmek için elbette...
Okudukça midem bozuldu...
Yahu arkadaş;
madem bu kadar seviyor, inanıyordun; o adamı dışarıdayken niçin o kadar ağır suçladın?..
Sen suçlarken haklısın da; savcı ve yargıç suçlarken neden "Cemaatçi" oluyor?..