Kanaltürk neyi amaçlıyor?

Kanaltürk neyi amaçlıyor?

Pazar günü spor yorumcusu Erman Toroğlu’nun bir gazeteye verdiği röportajı okuyunca "Allah Allah, şu medyada ne tuhaf şeyler oluyor?" demekten kendimi alamadım.

Biliyorsunuz, Erman Toroğlu TV’de spor programı yaparken "kahvahane ağzıyla" konuştuğu, argoda sınır tanımadığı için programı yayından kaldırıldı.

Bu sorunlu üslup Toroğlu’na, sadece yıllardır çalıştığı TV kanalının değil, birçok kanalın da kapısını kapanmasını beraberinde getirdi.

Pek çok kanal bu tarzın seviyelerini  düşürdüğünü, imajlarını bozduğunu görerek Toroğlu’na kapılarını kapatırken, kim kucak açtı biliyor musunuz? Kanaltürk!

Tuhaf, hem de çok tuhaf. Kanaltürk’ü de içinde barındıran İpek grubunun medya işlerinin başında "düzey"  konusunda taviz vermeyişiyle tanınan Fatih Karaca var.

Muhtemelen bir çoğunuz Fatih Karaca'yı  iyi tanımıyorsunuz. Bu nedenle buradaki tuhaflığın farkında değilsiniz. Durun size açıklayayım.

Fatih Karaca medya sektörünün en kibar, en beyefendi, en neşeli yöneticilerinden biridir.  Uzun yıllar RTÜK başkanlığı yapmıştır. Karaca aynı zamanda üniversitede ders de veriyor.

Nasıl oluyor da kendi hayatında, ilişkilerinde Erman Toroğlu tarzına, üslubuna asla yer olmayan Fatih Karaca,  yönettiği kanalda bu tip porgramlara müsaade ediyor?

Üstelik Kanaltürk  ne yazık ki sadece  Erman Toroğlu’na  değil, bir de Ters Cephe denen programa da ev sahipliği yapıyor. Orada da "profesyonel muhaliflerin" her hafta girdikleri ağız dalaşına tanık oluyoruz. "Sen ne diyorsun yaaa"dan ileri bir derinliği olmayan konuşmalar, dalaşmalar da ne yazık ki Fatih Karaca’nın söz sahibi olduğu kanalda yer buluyor.

Bilmiyorum, belki de bu patronajın tercihidir. Ya da reyting kaygısı Karaca’yı bu tip tercihlere yönlendirmiş olabilir. Ama sektörün iki yakasında da, yani hem yayıncı hem denetleyici tarafında uzun yıllar görev yapmış bir kişi reytingin bir kanal için her şey olmadığını bilmiyor olamaz.

Fatih Karaca'nın da bildiğine adım gibi emin olduğum bazı rakamları ve olguları sizinle paylaşmak istiyorum.  Böylece, yayınladıkları programların, çok izlenseler bile, kanalları reklam verenin listesinde nasıl alt sıralara düşürebildiğini siz de görün.

Bir TV kanalının yayın hayatını devam ettirmesi için en temel kaynak reklam geliridir.  Reklam gelirlerinin kanalın "reyting" dediğimiz izlenme oranlarıyla birebir ilgili olduğu algısı toplumda bir hayli yaygın. Fakat reytingin her zaman reklama dönüşmediği de bilinen bir gerçek. 

Reklam piyasası sadece reytingler üzerinden şekilleniyor olsaydı 0.3 izlenme oranı olan CNBC-E yıllık 30 milyon TL reklam alırken, yaklaşık 1.3 izlenme oranına sahip Kanaltürk  14 milyon TL civarında reklamda kalır mıydı? Ya da  1.4 izlenme payına sahip NTV yıllık ortalama 55 millyon TL reklam geliri elde ederken, yaklaşık  4.2 izlenme payına sahip Kanal 7  30 milyon civarında bir gelirde kalır mıydı?

Yukarıda verdiğim rakamlardan da anlaşılacağı gibi iş sadece reytinglerle bitmiyor. Kanalın imajı,  bu imajı tayin eden düzeyi de reklam verenin dikkate aldığı bir durum. Siz de reklam veren olsaydınız, sayısı az da olsa kaliteli insanların izlediği kanalları tercih ederdiniz. Bunda yadırganacak bir yan yok.

Başta da söyledim, bu yazdıklarım İpek medya grup başkanı Fatih Karaca’nın da bildiği şeyler. Hatta Fatih Karaca bunları üniversitede öğrencilerine ders olarak anlatıyordur.

Peki Karaca bu genel geçer kuralları niçin kendi yönettiği TV kanalında uygulamıyor, uygulayamıyor?  Tuhaf.

Bu  tuhaflığın sırrını çözmek için şöyle yapalım: Karaca’ya direkt sorular soralım. Bakarsınız Fatih Karaca cevap vererek hem beni, hem de sizleri meraktan kurtarır.  Nasıl, hoş olmaz mı?

Sayın hocam gerçekten nasıl oluyor da kişisel hayatınızdaki beyefendilik çizgisi yönettiğiniz kanala yansımıyor? Öğrencilerinize veya çocuklarınıza, yukarıda bahsettiğim  türden programları izlemelerini önerir misiniz? Bu tür programlarda arzı endam eden türden insanlarla bir masayı paylaşmak şöyle dursun, aynı havayı solumaktan bile imtina eden birisiniz. Nasıl oluyor da bunlara kanalınızda tahammül ediyorsunuz?

Ben eminim, Fatih Karaca da Erman Toroğlu’nun röportajını okuduğunda içine girdiği açmazı hissetmiştir ve canı sıkılmıştır.  Erman Toroğlu’nun "tek rakibim seks kanalları, elbette  muzır şeyler konuşacağım" çıkışının Kanaltürk için nasıl bir imaj hasarına yol açacağını düşünmeye başlamıştır.

Değerli Fatih Karaca, biliyorsunuz medyanın asli görevlerinden biri iyi, seviyeli, yüksek standartlı toplumların inşa edilmesine öncülük etmektir. Bu sadece medyanın da değil, toplum içerisinde temayüz etmiş, belli makamlara gelmiş,  kendi kişiliğini inşa etmeyi başarmış herkesin görevidir. Erman Toroğlu  ya da Ters Cephe’deki gibilerin bu inşa operasyonuna nasıl darbe vuracağı da ortadadır.

"Bu programlar benim değil, patronun tercihidir" diyorsanız, bence patronunuza medyaya girmesindeki "asıl ve temel" amacı hatırlatın. İmajın reklam gelirine katkısını da anlatarak ona  şu soruları sorabilirsiniz:

‘Sevgili Patronum,  NTV’nin mi patronu olmak istersiniz Kanal 7’nin mi? Flash’ın mı patronu olmak istersiniz, yoksa CNBC-E’nin mi?’

Bu soruları her birimiz kendimize sorabiliriz.  

Sayın Karaca siz kendi isminizin nasıl bir kanalla anılmasını tercih edersiniz?

Nasıl? Zor soru değil mi? Bu soru karşısında kim Fatih Karaca’nın yerinde olmak ister?