İsmail Küçükkaya ve diğerleri

İsmail Küçükkaya ve diğerleri

Sizin de dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum ama ben Akşam’ın yayın yönetmeni İsmail Küçükkaya’yı gıptayla izliyorum.

Akşam gazetesi çalışanlarının mustarip oldukları ekonomik darboğazdan hepimiz haberdarız. Aylarca maaş alamadıkları da oluyor. Buna rağmen İsmail’in yönetiminde gerçekten ilginç, dikkate değer işlere de imza atıyorlar. Gazete neredeyse her gün bir özel manşetle çıkıyor. Gazeteyi elinize aldığınızda, bir heyecan ürünü olduğunu hemen anlıyorsunuz.

Peki bu durum beni neden bu kadar ilgilendirdi? Birincisi, kendi jenerasyonumdan birilerinin gazetecilik adına iyi işler yapmasına seviniyorum. İkincisi ise, başarılı insanları yok etmek için yemin etmiş gibi işleyen, bir ‘adam harcama makinesi’ne dönüşen medya sektöründe bir kişinin dayanıklılığı ve dinamizmi bana umut veriyor. 

Diğer bir neden ise tebrik etme nezaketi, inceliği insan ilişkilerinden gitgide çekiliyor. Buna katkı sağlamak istemedim.

İsmail Küçükkaya’nın dirayetini; Oray Eğin zırvalarından, CHP için sinekten yağ çıkarma gayretlerinden ve patronunun sinsice izlemeye zorladığı tarafgir politikalardan bağımsız tutarak değerlendiriyorum.

İsmail Küçükkaya’nın elde ettiği türden bir başarıda, esaslı karakterinin de muhakkak payı vardır diye düşünüyorum. Türkiye’nin ruhunu tanıyor olması, topluma sıcak bir gözle bakabilmesi onun gazetecilik vasıflarını yükseltiyor.

Bir başka önemli konu ise kendilerine “yeni bir medya, Türkiye’nin kaderine geleceğine farklı bakış açısı kazandıran gazetelerin TV’lerin oluşması için” imkan verilen arkadaşların içler acısı durumudur.

Büyük imkanlarla yönettikleri gazetelerde ciddi, zekice işler üretemeyen, bunca yıl geçmesine rağmen kökleşmiş ne bir gazete ne bir TV kanalı oluşturamayan arkadaşlara ne diyeceğiz? Durağanlığa, heyecansızlığa, baştan savmacılığa yok mu söyleyecek bir sözümüz?

Elbette var ama şimdi bunları konuşmanın sırası değil. Zamanı geldiğinde ne oldu ne bitti, neden ‘yeni bir medya’ oluşturulmasında ‘bir arpa boyu yol kat edilmedi’ sorusunu ayrıntılı şekilde tartışacağız. Böyle muazzam projeler nelere kurban verildi, bir gün mutlaka gözler önüne serilecek. İşgal ettikleri koltuklarda enerjilerini kalıcı, köklü gelecek vizyonuyla harmanlaşmış işler yapmaya değil, zevk, sefa, ve dedikodulara harcayanları konuşacağız ama bugün değil.

İsmail Küçükkaya’ya dönelim. Küçükkaya’nın dün yaptığı” CHP’de içki genelgesi” haberi de, bugün manşetten verdiği Fatih Erbakan röportajı da gerçekten gündem belirleyecek değere sahip. Nitekim belirledi de.  

Özellikle, Fatih Erbakan haberine dikkatinizi çekmek istiyorum.

Siz de fark ettiniz mi Fatih Erbakan’daki sakilliği?

Daha içinde röportaj verdiği yalının hangi kazançla alındığının hesabını verememiş bir şımarık veliaht görüntüsü, eminim benim kadar sizi de rahatsız etmiştir. SP’deki kongre kavgalarına atıf yaparak,  ‘Numan Kurtulmuş tövbe ederse belki İstanbul il başkanlığında bir görev veririz cümlesindeki kibir sizin de dikkatinizi çekti değil mi? Röportajı yapan hanımefendinin yerinde olsaydım bu delikanlıya tek soru sorardım:

Babanızın parasal ilişkilerini tam olarak biliyor musunuz? Kalbiniz, aklınız bu konuda emin mi? Çünkü babanızın Kent Bank’ta 35 milyon doları battı. Yani fazize yatırılmış haldeyken. Bu para faize yatırlmıştı. Nedir bunun iç yüzü?

Çünkü Milli Görüşçüyüm diyen herkese ben ilk bu soruyu soruyorum. Bugüne kadar da 'evet ben çok eminim' cevabını tek kişiden duymadım. 

İsmail, yıllardır derinden derine seslendirilen bu 'şımarık veliahtlık' iddiasının üzerindeki perdeyi de kaldırmış oldu. İyi de etti.

Yorumlar