Steven Spielberg'in "Ben hâlâ gazetelerden haber okuyorum, internetten takip etmiyorum" sözlerini Ertuğrul Özkök'e mal etme hatasına düştüm dün gece 02.27'de...
İnternet gazeteciliğinin de güzelliği bu olsa gerek, mesaj atan dostumun uyarısıyla düzeltme yapmak zorunda kaldım..
Özkök, bu sözleri dememiş ama, Steven Spielberg'in sözleri çok hoşuna gittiğine göre demiş kadar oluyor zaten. Olsun, demiş kadar olsa da, özrümü buradan dilemek zorundayım.
Steven Spielberg'in saçmaladığını aslında Ertuğrul Özkök de biliyor ama bildiğinden şaşıyor... Şaşmak zorunda kalıyor. Benim asıl üzerinde durduğum da bu...
İnternet'i, İnternet gazeteciliğini Spielberg'in sözlerini referans alarak niye kötülediğini biliyorum.. Kendini yazının sonunda ele vermiş zaten!
" (...) Ve bu reklamcılar için en etkili mecra
olmaya devam edecek...)
Asıl mesele bu...
İstiyorlar ki kağıdın reklam pastası hiç
azalmasın.
Bu mümkün değil ki...
Mobilin hali ortada...
Reklamcılar için artık gazeteler etkili mecra olmaktan
çıkıyor. Zira dijital reklam payı
artıyor. 2017 yılında yüzde 17.3 artışla, dijitale yapılan reklam
harcaması 952 milyon TL'ye çıktı... Bir çok ülkede,
İnternet reklamı artık televizyonlardan önce geliyor.
Bak Ertuğrul Bey...
Övündüğün gazete
kağıdının bilmem kaçıncı sayfasında kaybolduğunu sen de biliyorsun.
Kimse bakmıyor Abdülkadir
Selvi ile komşu olduğun
sayfaya.. Üzülmeni istemezdim ama gerçek bu... Sen kağıda
zaman kaldığını mı sanıyorsun? Bahçeli'nin açıklamalarının
üzerinden 24 saat geçti..
Senin de Spielberg gibi vazgeçemediğin (!) o kağıt, hem
vallahi, hem billahi İnternet'in eline su dökemez su...
Gel Allah'ın bildiğini sen de okurlarından saklama... Baskı,
kağıt, dağıtım, matbaa... beklemek yerine tıklamak... günde kaç bin
kez yaptığın şeyi açık et :) Bizim sektörün müptelası olduğunu
gizleme artık..
Hürriyet'in (kağıt) reklam dert etme...
Aydın Bey bulur bir çaresini :)
İnternet'le başladık madem, devam edeyim. 2018 yılında da İnternet Medyası Yasası ile ilgili yazmazsam, bu yasanın önünde engel olan herkese ayıp etmiş olurum!
2005 yılından bugüne kadar "yasa
yasa..." diye sayıklıyoruz.
Niye?
"Sorumlu" olmak için!
Zira "sorunlu" olduğumuzu
en az 75 kere haykırmışımdır.
İnternet Medyası Yasası'na karşı inatla direnenler bu sektörün nasıl kirletildiğini gördüğü halde, bir adım ileri atmıyor. İnternet Medyası adı altında, adam şantaj yapıyor, asıyor, kesiyor ama bir Allah'ın kulu, "Yahu arkadaş bu işe bir el atalım" demiyor...
Sektör üç kuruşluk adamların elinde oyuncak oldu.
Bu işi layıkıyla yapanlar utanç içinde olup bitenleri
izliyor.
Adam elinde bilgisayarla terör estiriyor. Bir haber yazıyor, google
anında endeksliyor... Canlar yanıyor, ocaklar sönüyor... O haber
silinene kadar canı yanan kişinin ne işi kalıyor, ne de
itibarı...
Yasa olmayınca böyle oluyor maalesef...
"Sorunluyuz" dememin
sebebi bu...
2005'ten bugüne kadar haykırdım...
Bir kez daha çığlık atıyorum:
"Biz sorumlu gazetecilik yapmak istiyoruz. Allah rızası
için
bizi 'sorunlu' olmaktan
kurtarın..."
Galiba yine çok şey istedim!