İktidar medyası Başbakan’a yalan söylüyor…

İktidar medyası Başbakan’a yalan söylüyor…


İktidar medyası Başbakan’a yalan söylüyor…

 Size dünyanın parlayan yıldızı Türkiye’ye hiç yakışmayan iki tablodan söz edeceğim…

Tarih 27.12.2013…

Akşam saat 19.00 – 20.00 arası…

Tablolardan biri şöyle:

Başbakan’ı karşılayan Ak Partili seçmenler Atatürk Havaalanı VIP Salonu önünde toplanmış Erdoğan lehinde tezahürat yapıyorlar…

Başbakan da onlara yargıyı ve müttefikimiz olan ancak Türkiye’ye tuzak kurduklarına inandığı ülkelerin yöneticilerini şikâyet ediyor…

Seçmen hemen her cümlesinden sonra alkışlıyor, övgüler haykırıyor…

Az sonra adını vermeden Fethullah Gülen’den söz ediyor Başbakan…

Onbinlerce Ak Partili seçmen “yuuuhhh!” çekiyor…

Yani…

Ülkemizin bir yerinde iktidar partisine oy veren seçmenler toplantı yapma özgürlüğünün tadını çıkarıyorlar…

Liderlerini sahiplenip, ihtiyacı olan morali veriyorlar…

Ve fakat…

Aynı dakikalarda Beyoğlu’nda ve Hatay’da polis; protesto yürüyüşü yapan muhalif gençlerin kollarını, kafalarını kırıyor…

TOMA’lar yoğun biber gazıyla o muhalif gençleri sokak aralarına kovalıyor…

 

Merak ediyorum…

Halkın bir bölümüne (İktidar partisine oy veren) özgürlüklerin tadını çıkarma imkânı verirken diğer bir bölümüne(İktidar partisine oy vermeyen) ise polis şiddeti uygulanıyorsa; o ülkede demokrasinin varlığından söz edilebilir mi?..

Merak ediyorum…

Acaba Başbakan bu tatsız, demokrasimize yakışmayan tablodan haberdar mıydı?..

Umarım haberi yoktur…

“Umarım haberi yoktur” diyorum çünkü bildirildiği halde polise müdahale etmediyse bu durum demokrasimiz adına daha da büyük bir felâkettir…

Zira…

Bu ülke; sadece iktidar partisine oy veren yurttaşların değil…

Bu ülke; iktidar partisine oy veren ya da vermeyen herkesin…

Demokratik haklar (Yürüyüş, toplantı, protesto, nümayiş) sadece iktidar partisine oy veren seçmenlerin değil…

Demokratik haklar iktidar partisine oy veren ya da vermeyen herkesin…

İktidar partisine oy veren yurttaşlar Başbakan’ı karşılamak için toplanmakta ve slogan atmakta nasıl özgürseler…

İktidar partisine oy vermeyen yurttaşlar da Demokratik haklarını (Yürüyüş, toplantı, protesto, nümayiş) kullanmakta o kadar özgür olmalılar…

 

Geleyim yeni İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya…



            Taksim'de polis müdahalesinde yaralanan bir genç

Diyarbakır valiliği sırasında hak arama maksadıyla ve fakat şiddet uygulayan, iş yerlerinin camlarını kıran Kürt gençleri için, “cana geleceğine cama gelsin” diyerek nasıl da özgürlükçü olduğunu kanıtlamıştı…

Ama…

Sayın Bakan görevinin ikinci gününde Başbakan’la Ak Partili seçmenlerin toplantı özgürlüklerini doyasıya yaşamalarına tanık olurken; İstanbul Beyoğlu ve Hatay’da muhalif seçmenler öldüresiye dövülüyor, yoğun biber gazıyla adeta zehirleniyorlardı…

Ve işte o sırada bir meslektaşımız (Radikal gazetesi muhabirlerinden Elif) plastik mermiyle yaralanıyordu…

“Cana geleceğine cama gelsin” diyen Efkan Ala, içişleri bakanı olunca o güzelim ilkesinden vazgeçmiş olabilir mi?..

Eğer öyleyse; kendisini savunduğum, övdüğüm için okurlarımdan özür dilerim…

Demek ki Ala’yı övmekte acele etmişim…

 

Ve iktidar medyası!..

Bunların bir demokraside asla olamayacağını neden görmüyorsunuz?..

Ya da neden itiraz etmiyorsunuz?..

Sizler gazetecisiniz…

İşiniz kamuoyu yararı gözetmek, 76 milyonun her birine eşit mesafede durmaktır…

Bir ülkede iktidar partisine oy verenler liderleri de olan başbakanı karşılama özgürlüğüne sahipse; iktidar partisine oy vermeyenler (Muhalifler) de protestolarını yapacaklar…

Yapmalılar…

Yapamıyorlarsa bu rejim demokrasi değil diktatörlüktür…

Mısır’da darbeciler bile Mursi yanlılarına Beyoğlu’ndaki vatandaşlara polisin yaptığı kadar baskı yapmadı…

 

Ey sevgili iktidar medyam!..

O protestocuları iktidar partisine oy verenlerin Başbakan’a yaptıkları karşılama kadar olmasa da yer vermeyerek basın özgürlüğüne kendi kendinize engel olduğunuzu örmüyor musunuz?..

Böyle yapınca da edepsizliği muhalefet zanneden kimi muhalif gazetecilerin eline koz vermiş olmuyor musunuz?..

Sizin yüzünüzden ben ve benim gibi “Ortada duran” gazeteciler; bu güzelim ülkeyi Filipin’lere, siyasal iktidarı da Marcos’a benzetme terbiyesizliğini gösterenlere itiraz edecek argüman bulamıyoruz…

 Muhalefet elbette hükümetin istifasını isteyecek…

Demokrasi bu…

Yarın seçim olsa, mevcut iktidar partisi o seçimi de büyük oy farkıyla kazansa, ertesi sabah seçim sonuçları resmen ilân edilmeden muhalefet yeni bir seçim isteyecektir…

Ama muhalefet yenilmeye doymadı diye ülke seçime gidecek değil ya…

Hükümet o isteklere gülüp geçmeli işine bakmalı…

 

Hâsılı…

Demokrasimizin zedelenmemesi için Sayın Başbakan’ı ve kendisine kayıtsız şartsız destek veren medyayı muhalefetin dilediği gibi protesto etmesine, yürüyüş yapmasına saygılı olmaya davet ediyorum…

Eğer birkaç defa daha iktidar partisine oy veren yurttaşlar Başbakan’ı karşılamak için toplanır, özgürce yürüyüş yapar ve fakat muhalifler polis tarafından dayaktan geçirilirse, demokrasiden söz edemeyiz…

Edersek de kimseyi ikna edemeyiz…

Özgür protestolar Hükümeti ve Başbakan’ı yıkmaz, iktidardan düşürmez…

Aksine…

Demokrasisi gelişmiş dünya ülkeler nezdinde itibarımızı yükseltir…