Hüseyin Gülerce ne yaptığının farkında mı?

Hüseyin Gülerce ne yaptığının farkında mı?

Fetullah Gülen cemaatinin önemli isimlerinden, Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce'nin Hanefi Avcı'nın tutuklanması ile ilgili NTV'de yaptığı yorumu dinlerken gerçekten ürktüm.

Hüseyin Gülerce'nin pervazsızlığını, ses tonundaki gaddarlığı görünce hem şaşırdım, hem ürktüm, hem de derin bir hüzne kapıldım. 

Biliyorsunuz polis müdürü Hanefi Avcı ile Gülen Cemaatinin arası Avcı'nın yazdığı 'Haliç'te Yaşayan Simonlar' adlı kitapla açılmıştı. Durumu baştan sona özetleyecek değilim. Avcı, cemaati suçlamış, başına bir çorap örüldüğünden bahsetmişti.

Bu yazımın konusu elbette kimin kime numara çektiğini açığa çıkarmak değil. Hanefi Avcın'nın gerçekten bir terör örgütüne yardım edip etmediğini ya da Cemaatin haksız hedefi olup olmadığını tartışacak, bu karışık konuda hakemliğe soyunacak da değilim.

Velev ki Hanefi Avcı tutuklanmayı hak edecek derecede suçlu olsun ve hakkında sağlam delillerde bulunsun. Ben yine de Hüseyin Gülerce'nin yüzünde gördüğüm, sesinde duyduğum o ruh halini unutamam.

Öncelikle Hüseyin Gülerce'nin Hanefi Avcı'nın tutuklanmasıyla ilgili yorumunu sizinle paylaşayım. Bakın Gülerce ne diyor: "Sayın Avcı'nın meşru olmayan bir ilişkisi çıktı. Bir edebiyat öğretmeni bayanla." Bunu duyduğum anda, Hüseyin Gülerce'ye var gücümle "Sana ne!" diye bağırmak geldi içimden. Gülerce devam ediyor: "Gözaltına alınma hoyratça deniyor. Emniyet mensuplarından şu an tutuklu olan başkaları da var. Suçlu her kim olursa olsun bırakalım yargı işini yapsın." Nasıl, ürkmekte haksız mıyım? Bir polis müdürünün özel hayatının, hem de dindar bir müslüman tarafından uluorta anlatılmasını görmezden gelenlerden mi olmalıyım yoksa ben de?

Bir polis müdürünün tutuklanmasına gerekçe olarak bir edebiyat öğretmeni ile olan ilişkisinin ortaya sürülmesi, keyifle anlatılması sessiz kalınacak bir durum mu?

Sizi 'üzmüş', sizi 'kırmış', sizi 'incitmiş' bir insanı yok etmek için her şeyi, her yolu kullanabilir misiniz? Gerçekten çok şaşkınım.

Bekledim, biri çıkıp da Gülerce'ye "Dur bakalım arkadaş! Hadi Hanefi Avcı'yı düşman bellediniz, hiçbir hakkı, hukuku, adalet ölçüsünü gözetmiyorsunuz... Peki ya o edebiyat öğretmeninin onuru? Ona da mı vicdanınız sızlamıyor?" diyecek diye.

Nafile.

Ben Gülen Cemaatinin bir akıl tutulması yaşadığını düşünüyorum. Artık kontrollerini kaybettiklerini görüyorum. Elde ettikleri güçle beraber vicdanı da bir tarafa bırakışlarını izliyorum. Bu son olayın önemli bir dönüm noktası oluşturacağı kanaatindeyim. Cemaatin vardığı nokta, takındığı tavır, benimsediği üslup cemaati az çok tanıyan beni bile ürkütüyorsa, varın siz cemaati hiç tanımayan insanların nasıl çaresizlik hissettiğini düşünün.

Eminim çaresizliği, kimsesizliği siz de göreceksiniz.

Hanefi Avcı'nın tutuklanmasının içinden geçtiğimiz dönemle ilgili ilginç özellikleri var. Daha önceki Ergenekon tutuklamalarında sanıklarla ilgili her türlü belge ve bilgiyi medyaya sızdıranlar, nedense bu tutuklamayla ilgili tek bir somut bilgi sızdırmadılar. Tek sızdırdıkları belge, Anadolunun bir köşesinde öğretmenlik yapan bir hanımın günlükleri. Hem de Hanefi Avcı'dan tek satır bahsetmeyen günlükler.

Şimdi Hüseyin Gülerce'ye birkaç hatırlatmam var.

Yüzünüzdeki intikam gölgesini, sesinizdeki kin tonunu gördüm, duydum. Vicdanınızın varlığından kuşkuya düştüm. Dindar bir Müslümanın, ömrünü başkasının hakkını hukukunu korumayı öğrenerek geçiren bir cemaat mensubunun, nasıl bu hale geldiğinin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Kurumları birer birer ele geçirebilirsiniz ama insanları da birer birer kendinize düşman ettiğinizi de umarım en kısa zamanda görürsünüz.

Çetelerle yapılan mücadelede insanları artık nasıl inandıracaksınız? Hangisi gerçek, hangisi intikam duygusuyla yapılan operasyon olduğunu millet nasıl ayıracak?

Bu kadar önemli bir süreç kişisel intikam operasyonlarına kurban mı verilecek?

Fetullah Gülen Hoca'nın 28 Şubat döneminde Çevik Bir'e yazdığı mektubun bir kopyası geçmişti elime. Çevik Bir'e takınılan üslupla Hanefi Avcı'ya takınılan üslubu karşılaştırdığımda, gücün insanların özünü de değiştirdiğini görüyorum. Keşke 'Hoca efendi' de benim gibi Gülerce'nin üslubundan rahatsız olmuş olsa, olsa da cemaatin mensuplarını bir an önce aklı selime davet etse.

Hüseyin Gülerce böyle de, diğer muhafazakar yazarlar farklı mı? Muhafazakar mahallenin kalem erbabından ümidimi kesiyorum. Kendi mahallelerinden bir polis müdürünün maruz kaldığı linç bile onları harekete geçirmiyor.

Ey vicdanlarıyla cüzdanları arasında sıkışan gazeteci arkadaşlar hangi belgeyi gördünüz, bilgiyi aldınız da Hanefi Avcı'nın başına gelenlere normal bir adli olay muamelesi çektiniz?  Veyahut olup bitene sessiz kalıyorsunuz? Diyelim ki vicdanınız karardı, peki stratejik görüşünüzü, basiretinizi de mi kaybettiniz de, cemaatin yaşadığı akıl tutulmasının hepinize çıkaracağı ağır faturayı göremiyorsunuz?

Velev ki Avcı'nın bir terör örgütüyle ilişkisi olsun. Böyle bir yol mu izlenmeliydi? Kurulan "tuzağa" bu kadar acemice mi düşülmeliydi?
Ne diyor Hüseyin Gülerce: 'Gayri meşru ilişkisi ortaya çıkacağı için böyle bir kitap yazıp olacakları engellemek istedi.'
Kim ne derse desin bu olay Gülen cemaati için ciddi sonuçlar doğuracak.



Sabah'ın çıplak kadın fotoğraflarının kaynağı belli oldu!

Biliyorsunuz bir önceki yazımda "Sabah gazetesi neden her gün birinci sayfada çıplak kadın fotoğrafı kullanıyor?" diye sormuştum. Tesadüfe bakın ki yazımın yayınlandığı gün ilginç bir olay cereyan etmiş Sabah gazetesinin mutfağında.

Gazetenin yazarlarından Hıncal Uluç kendi köşesinde Amerika'da bir sergide çekilmiş çıplak bir kadın resmini yayınlamak isteyince sansüre uğramış ve o resim yayınlanmamış.

Hıncal Uluç bu sansür üzerine gazete sahiplerine bir mesaj vermiş. Diyor ki: "Demokrat olacaksanız önce bu tip resimlere müsaade edin." "Bakın" diyor Uluç "ABD'de sergide insanlar çıplak dolaşırken, burada biz gazetede resim bile basamıyoruz. Hem bu resimleri basmıyorsunuz, hem de ileri demokrasiden bahsediyorsunuz, olur mu hiç?"

Doğrusu hiç şaşırmadım. Uluça'da diyecek bir şeyim de yok. Benim asıl sözüm Hıncal Uluç'un bu toplumda hâlâ bir karşılığı olduğunu sanıp ona değer atfedenleredir.