Hitler'in polisleri de savcıları döverdi...

Hitler'in polisleri de savcıları döverdi...

Hükümet mi ehemmiyetlidir demokrasi mi?..

İktisat hocamız Ord. Prof. Ekrem Özelmas; "ehemmini mühimmine tecih edin" derdi...

Yani...
En önemliyi, önemliye tercih etmek...
o halde sorayım:

Sizce:

Hükümet mi ehemmiyetlidir demokrasi mi?..

Ya da:

Hükümet mi ehemmiyetlidir, Hukuk mu?..

Sizin cevabınızı bilemem ama ben; demokrasi ve hukuku hükümete tercih ederim…

Tıpkı Bektaşi fıkrasında olduğu gibi…

 Kısaca hatırlatayım…

Sıcak bir ramazan günü güneş altında orak biçerken sık sık su testisini eline alıp kafasına çeken Bektaşi’ye oruçlu olan köylülerden biri çıkışır:

“Yahu bu mübarek günde utanmıyor musun bizim yanımızda su içmeye?”…

Bektaşi dudaklarının kenarından süzülen suları elinin tersiyle sildikten sonra cevap verir:

“Ramazan bu yıl gider seneye yine gelir… Amaaaaa… Bu fakir gitti mi bir daha geri gelemez…”

 

Yani ey güzel insanlar!..

Bir hükümet gider bir başkası gelir…

Ama…

Ama demokrasi ve hukuk öyle değil...
Bu iki değeri kaybettiniz mi; bir daha çok zor geri gelir...
Sıklıkla söylediğim gibi:

Darbeci generaller demokrasiyi yıktıktan sonra onları "darbe suçuyla" yargılamak imkânsızdır... 
Ama...
Sandıktan aldıkları gücü hukukun ve demokrasinin önüne koyan, yargıyı ve yasamayı emri altına alan iktidarları da "diktatör" olduktan sonra yargılamak mümkün değildir...
Zira ne yargıda arayabilirsiniz hakkınızı…

Ne de Meclis (Yasama) dikta kurmuş bir siyasi iradeyi kontrolü altına alabilir...

Seçilmemişer seçilmişlere karşı mı?..

Sözü, HaberTürk TV'de Ece Üner'in konuğu olan Oral Çalışlar'a getireceğim...

Çalışlar, Başbakan Erdoğan'ın pek demokrat olmadığını, medyaya baskı yaptığını, yargıya müdahale ettiğini biraz gönülsüz de olsa söyledikten sonra klâsik bir “ama” deyip sözü yolsuzluk operasyonuna getirdi…

Ve…

Sesinin tonunu da sertleştirerek mealen şöyle dedi:

"Seçilmişlerin kurduğu hükümetin yerine seçilmemişlerin getirilmesi için yapılan bu operasyona şiddetle karşı çıkarım"...

Yani…

Çalışlar’a göre seçilmemişler, seçilmişlere “darbe” yapıyorlardı…

Seçilmemişler kim miydi?..

Emniyet ve yargı…

Nasıl mı?..

Yolsuzluk operasyonu yaparak tabii ki…

Yani…

Çalışlar’a göre madem sandık vardı ve siyasal iktidar da sandıktan çıkıyordu…

O halde yolsuzluk yapmak, çalmak, çırpmak, rüşvet almak, iktidar gücünü şahsi çıkar için kullanmak gibi haklara da sahip olmalıydı seçilmişler…

Haaaa…

Eğer halk, seçilmişlerin yolsuzluk yapmasına, çalmasına, çırpmasına, rüşvet almasına, iktidar gücünü şahsi çıkar için kullanmasına razı değilse o iktidar partisini ilk seçimde seçmeyerek cezalandırırdı…

Yok eğer yeniden seçiyorsa…

Demek ki halk siyasal iktidarın yolsuzluğundan, çalmasından, çırpmasından, rüşvet almasından, iktidar gücünü şahsi çıkar için kullanmasından şikâyetçi değildi…

Yani…

Çalışlar Demokrasisinde “Yargı” figürandı…

Olmasa da olurdu…

Yeter ki sandık olsundu…

 

Yok vallahi…

“Güldüm” diyecek halim yok…

Bunun neresine güleyim?..

Ama kendimi tutmasam medyada özgürlük adı altında faşizmin, sivil diktanın bile rahatlıkla savunulabilmesine ağlayabilirdim…

Hani demokrasi güzel şeydi ama “sandık yargıyı döver” gibi bir faşizan düşünceye, yani kendisini yok edecek bir özgürlüğe de cevaz vermemeliydi…

 Peki…

Ne olmuştu da Çalışlar o kadar kızmıştı yargıya?...

Söyleyeyim:

Dün öğleden sonra İstanbul Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş, en az 30 kişinin daha "yolsuzluk yaptıkları" gerekçesiyle gözaltına alınmaları için mali polisi görevlendirmişti.

Mali Şube’nin operasyonu yapmasını engellemek için şubede görev yapan 400 polisin tamamı bir anda görevden alındı…

Yani…

Cumhuriyet tarihinde ilk defa Yürütme, Yargı’nın görevini yapmasını fiilen engelledi…

Neden?..



Çünkü…

Gözaltına alınacak 30 kişi arasında Başbakan’ın birkaç yakını, üst düzey bürokratlar ve bazı ünlü işadamları da vardı…

Haber bana Hitler’in polisinin, savcıları dinlemediği II. Dünya Savaşı öncesindeki Almanya’yı hatırlattı…

Gestapo’nun savcıları tokatladığı günleri…

Orada da eğer iktidar istemezse Savcı, elindeki kesin delillere rağmen; şüphelileri gözaltına aldıramıyordu…

Çünkü…

Gözaltına alınacak olanların hepsi Hükümet’e yakın işadamları ve bürokratlardı…



Akıl alır gibi değil...

Emekli genelkurmay başkanı "terör örgütü lideri" olduğu iddiasıyla sabahın köründe evinden alınıp götürüldüğünde alkışlayan Oral Çalışlar, bugün ise aynı savcıların, "hırsızlık, soygun, yolsuzluk" yapıldığına ilişkin kuvvetli suç şüphesi olduğuna inandıkları için yaptıkları operasyonun, "Hükümeti yıkmayı amaçladığını" ileri sürerek karşı çıkıyor...

Hatta seçilmemişlerin seçilmişlere darbesi olarak tanımlıyordu…

İyi ama sevgili Oral Bey;

Seçilmişlik demokrasi ve hukuktan üstün olabilir mi?..

Üstün olursa ve eğer bir gün seçilmişlik iktidar partili milletvekilleri ve yakınlarına cinayet işleme özgürlüğünü yasallaştırırsa ne yapacağız?..

Kabul mü edeceğiz?..

Yapmayın Allah aşkına ya…

Hükümet’ten yana olabilirsiniz…

Bu sizin en tabii hakkınız…

Hükümeti ve Başbakan’ı övebilirsiniz…

“Öyle düşünüyor” der geçerim…

Ama…

Seçilmiş olmayı; demokrasiden ve hukuktan üstün tutamazsınız…

Esad piyangodan mı çıktı Allah aşkınıza?..

Saddam her seferinde seçilmiyor muydu?..

Sizin o zihniyetiniz yüzündendir ki; “Hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları” gibi kurumları “üstün değer” olarak kabul eden Batı’nın ileri demokrasileri tarafından bir türlü kabul edilmiyoruz ya…

 

Yani sevgili Çalışlar...

Siz demek istiyorsunuz ki…

Onları halk seçti...

Bırakınız çalsınlar, bırakınız soysunlar…

Önemli olan seçilmiş olmalarıdır…

Böyle bir demokrasi hangi ülkede uygulanıyor adını da verseniz de öğrensem ben de…

Cahillikten kurtulsam…

Ama bana göre; sandıktan çıktığı için bir hükümeti (Milli iradeyi) kutsamak; sandığın hukuktan üstün olduğunu iddia etmek abestir, diktadır...

Unutmayın ki o sandığa meşruiyetini veren kurum hukuktur...

Hukuk olmasa sandığın meşruiyeti mi olur?..
 

Değerli meslektaşım;

Milli irade hırsızlık yapma ayrıcalığına sahip olabilir mi?..

Milli irade cinayet işleme hakkına sahip olabilir mi?..

Milli irade yolsuzluk yapınca yargılanma muafiyeti olabilir mi?..

Hadi yaaa…

Olacak şey mi?..

Milli iradeyi milli irade yapan; onu meşrulaştıran şey hukuktur, demokrasidir…

Ve o hukuk, o demokrasi bir gün gelir size de lâzım olur Oral Bey…