Faizle işleyen bir ekonomik sistemin içerisinde din işleriyle ilgilenen bir devlet kurumu olmak çelişkiler yumağında yaşamak gibi bir şeydi. Diyanet zamanla o yumağın kendisi olmayı seçti...
Hiç de kolay değildi;
Mesela siz "Piyangodan kazanılan para haram, bununla yapılan iyilikten de sevap beklenmez" diye fetva verirken, bir yandan da devletin başka bir kurumunun şans oyunları oynatması gibi.
Diyanet ve faiz mevzusu bu zamana kadar dönem dönem gündeme geldi/getirildi. Ama galiba hiçbirisi bu "sosyal konut projesiyle ev sahibi olmak" üzerine verilen "caizdir" fetvası kadar ses getirmemişti. Çünkü ilk kez muhafazakar tabandan da "yok artık" sesleri yükseldi.
Diyanet'in açıklamasını burada paylaşmayacağım, benim anladığım özetle "dar gelirli aileler kamu bankasından kredi çekerek TOKİ'nin sosyal konut projesinden ev alırsa bu kredi faiz olarak değerlendirilemez" diyorlar.
Yani "faiz haram değildir" demiyor; "TOKİ'nin kampanyasından ev alırsan o kredinin adı faiz olmaz" diyor.
İşin içine kamu girince kredi birden faizli sistemden çıkıveriyor. Valla aslında güzel iş!
İLAHİYATÇILAR NE DİYOR?
Şahsen benim bu faiz konularında fetva değerlendirecek kadar fıkhi bir bilgim yok. Fakat ne denilmek istendiğini az çok anlayabilecek kadar bir imam hatip geçmişim var. Diyanet'in açıklamasından sonra ilahiyatçılar bu konuda ne demiş diye şöyle bir baktım.
İçlerinde zamanında Diyanet'te de çalışmış olan bazı ilahiyatçılar eğip bükmeden kamu da olsa bankanın verdiği TOKİ kredisine "faizdir" deme cesaretini gösterebilmişler. "Sistem bu haliyle faizli sistemdir ve haramdır, fakat bunu faizsiz bir şekilde yapmanın yolları da vardır" diyorlar.
İşin fıkhi kısmı ilahiyatçıların konuşması gereken bir mesele ama "faize haram" demek kadar "faize faiz" diyebilmek de her müslümanın vazifesi olsa gerek.
DİYANET FAİZ ÇARKININ İÇİNDEN NASIL SIYRILIYOR?
2018 Yılı Sayıştay Düzenlilik Denetim Raporu’na göre Diyanet geçen yıl 2 milyon 109 bin 76 TL faiz geliri elde etti.
"Faiz haramdır" diye fetva veren bir kurumun hem de 2 milyon lira faiz geliri olması tuhaf geliyor insana. Hani en azından söylerken bile kulağı tırmalayan bir yanı var.
Diyanet elbette buna bir cevap verdi. Daha önce de gündeme gelen faiz gelirleriyle ilgili şöyle bir açıklama yapmıştı: "Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bahse konu faiz geliri, personele yersiz (mevzuata aykırı olarak) ödenen paraların (aile yardımı, harcırah, ek ders vs.) kontrol-denetim sonucunda farkına varıldığında geriye alınması aşamasında faiziyle hazineye ödenmesi işlemidir.
Bu durum 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun değişik 71. maddesi gereği ortaya çıkan, devletin bütün alacaklarında uyguladığı kanuni bir zorunluluktur. Yoksa Başkanlığımızın bir işletme gibi gelirlerinden faiz elde ettiği ve kullandığı gibi bir durum söz konusu değildir. Personelden yapılan bu istirdat (geri alma, tahsil) faizi hazineye îrat kaydedilmektedir. Özetle; devletin bütçesinin zarara uğramasının önlenmesi söz konusudur."
Özetin özeti olarak Diyanet, "faiz parasını biz kullanmıyoruz, personele ödenen yersiz paraları faiziyle toplayıp hazineye veriyoruz" demiş. Yani faiz gelirini kullanmak caiz değil ama faiz geliriyle devlet bütçesinin zarara uğramasına aracılık etmek caiz.
Sonuçta fetva makamı! Daha iyi bilecek değiliz ya!
PERSONEL MAAŞI KATILIM BANKASINDAN
Fakat geçenlerde Diyanet dikkat çeken bir kararın da altına imza attı.
Bu faiz mevzularından rahatsızlık duymuş olacak ki "faizle mücadele" kapsamında bir çalışma yürüttü ve bundan sonra personel maaşlarının katılım bankaları aracılığıyla ödenmesi yönünde müftülüklere bir genelge gönderdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışan 150 bini aşkın personel var. Bu genelgeye göre personel maaşları il müftülüklerinde kurulacak komisyonla belirlenecek katılım bankası aracılığıyla ödenecek.
KAFAMDA DELİ SORULAR
Diyanet "faizle mücadele" için böyle bir karar aldıysa bu zamana kadar faizle çalışan bankalardan ödenen personel maaşlarının durumu ne acaba?
Maksat sadece katılım bankalarını teşvik etmekse eğer o zaman neden TOKİ'nin sosyal konut projesi için de kamunun katılım bankaları tercih edilmedi ki? Ziraat'in Katılım Bankası var mesela.
Hem o zaman bu bankaların konut kredilerine "faiz değildir" demek daha az çelişkili olmaz mıydı?
Diyanet, bir yandan "faizle mücadele ediyorum" deyip bir yandan bazı faiz çeşitlerini "kamu yararıdır" diye yumuşatmaya çalışmasının kurumsal imajını ne hale soktuğunun farkında değil mi?
EN GÜVENİLMEZ KURUMLAR ARASINDA
Yazık ki özellikle son yıllarda yapılan "en güvenilir kurum" anketlerinde Diyanet İşleri Başkanlığı malesef hep en sonlarda. Yani ülkenin en güvenilmez kurumlarından biri haline gelmiş durumda.
Metropoll'ün Kasım'da yayınladığı ankette yargı kurumlarının bile altında kaldı. Artık durumun vehametini ordan anlayın!
Diyanet, bu faiz gibi çelişkili durumlardan "kendini nasıl kurtarır, kurtarmak ister mi?" bilemiyorum ama en azından yaşadığı itibar kaybını düzeltmek zorunda.
Madem işin içine "kamu" girince akan sular duruyor, o zaman bunu en azından "kamu vicdanı" için yapmak zorunda.