Günde kaç vakit sevişmek ibadettir?

Günde kaç vakit sevişmek ibadettir?

Zeki Çetin’i çok severim. Pınar Restoran Bağdat Caddesi’nde (Caddebostan) iken daha sık giderdik karımla.

Bir gece emekli kurmay albay kayınpederim (merhum) ve kayınvalidemi de götürmüştük…

Zeki’yi tanıyanlar bilir; belden aşağı fıkra anlatmaya bayılır.

Rahmetli kayınpederim ise çok disiplinli, tipik bir askerdi.

Kadınların bulunduğu bir mecliste açık saçık fıkralar anlatmayı da dinlemeyi de sevmezdi…

Zeki ise tuttu o gece bir asker fıkrası anlattı.

Nasıl mı?..

Bakın işte şöyle…

 

Üç albay aralarında bir iddiaya tutuşurlar…

“Sevişmek ibadet midir, yoksa angarya mı?”

Aralarında anlaşamayınca, içlerinden birinin emir erini (her subayın yanında hem kendilerinin hem de evlerinin hizmetini görmeleri için rütbesiz bir er bulunduğu dönemler) çağırıp onun fikrini almayı kararlaştırırlar…

Ve çağırıp sorarlar:

“Oğlum söyle bakalım; sevişmek ibadet midir, yoksa angarya mı?”

Emir eri bir süre düşünüp cevaplar:

“İbadettir komutanım…”

Emir erinin cevabı albayların hoşuna gider ve içlerinden biri sebebini sorar.

“Sevişmek neden ibadettir oğlum?”

Er cevap verir:

“Angarya olsaydı o işi de bize yaptırırdınız komutanım!”

 

Fıkra bittiğinde salon kahkaha ile çınlarken bizim masaya ise sanki bir bomba atılmıştı.

Kayınpederimin yüzü Zeki daha fıkrayı anlatıp da “üç albay” der demez asılmıştı zaten…

Fıkra bittiğinde yüzüne baktım o da bana bakıyordu ve her an patlayacak gibiydi.

“Zeki adına ben özür dilerim efendim” dedim…

Hiç sesini çıkarmadı; bir yudum rakı içti…

Önce karıma, sonra kayınvalideme baktı.

“Pezevenk işte n’olcak!” dedi…

Zeki ara verdiğinde yanına gittim, yaşadığım o berbat birkaç dakikayı anlattım.

Az sonra masamıza geldi.

Önce Kayınpederime sarılıp öptü.

Sonra Kayınvalidemin elini hafifçe dudaklarına götürdü…

Ve bu arada kayınpederimin kulağına eğilip bir şeyler söyledi.

Kayınpederimin yüzü yine kızardı ama bu defa hafifçe gülümsedi.

Tabii ki Zeki’nin kulağına neler fısıldadığını anlatmadı.

Gece bitince Zeki’nin yanına gidip “ne söyledin lan kayınpederimin kulağına?” dedim.

“Hanımefendi o kadar güzel ki siz onunla birlikte yaptığınız ibadetlerle doğrudan cennete gidersiniz valla” demiş…

 

Allah sevgili kayınvalideme ömür, merhum kayınpederime cennet ferahlığı versin.

Amin…

 

Efendim; din adamlarımızın tamamı değil ama Ali Rıza Demircan Hoca muhteşem bir adam…

Durup durup (aslında çok konuşuyor ama gündem yaratacak lafları arada bir ediyor) öyle şeyler söylüyor ki bütün medya balıklama dalıyor…

Eski dönemlerde yaşasaydı padişahların gözdesi olurdu…

Nereden mi çıkardım?..

O halde bir fıkra da ben patlatayım…

 

Padişah henüz daha on ikisine girmemiş bir sübyeni koynuna almak için saray imamlarından birinden fetva ister…

“Olmaz der” imam, “henüz sabi sübyan”…

Kızar padişah ve vurdurur imamın kellesini…

Daha önceki imamın başına gelenden habersiz bir başka imam çağrılır huzura…

O da fetva vermez…

Böyle, birbirinden habersiz üç imamın kellesi gidince dördüncü imam çıkarılır huzura.

Fakat bu defaki imam öncekilerin akıbetini bir yolunu bulup öğrenmiştir.

Padişah’ın huzuruna vardığında, 12 yaşına bile girmemiş sübyenle Padişah’ın halveti için öyle güzel şeyler söyler ki; Padişah dayanamaz ve imamın sırtını sıvazlar:

“Yahu meğer sen tam da benim şeyime göre bir imammışsın ya!”..

 

Demek istemem o ki; Demircan Hoca tam da şeye göre yani…

Deeee…

Yüce Allah nasıl da biliyor işini…

İbadet için günde beş vakit şartı koşmuş…

Sevişmek için vakit şartı yok…

Yok ama…

Günde beş vakit yapacak takat da yok…

Erkekler için tabii ki…

 

Yine de sevişmeyi ibadetle eşitleyen Demircan Hoca’dan Allah razı olsun…

Kimileri için ayda yılda bir bile olsa ibadet ibadettir…

[email protected]