Gülse Bilsel'n Yalan Dünyası'nı izlediniz mi?

Gülse Bilsel'n Yalan Dünyası'nı izlediniz mi?

Türk halkının geneli hayatını ve tercihlerini; haliyle kararlarını algıları üzerine bina eder… 
Nasıl algılarsa birini ya da bir olayı, öyle karar verir…
Yıllarca medyanın “çok dürüst araştırmacı gazeteci” diye algılattıklarının “birer düzenbaz” olduklarını yıllar sonra anlamadık mı?..
Buna rağmen halkın algılarını değiştirmek kolay oldu mu?..
Diğer yanda başarılarını örtbas etmek için bazı televizyoncuları “komik” duruma düşürecek mizansenler kurulmadı mı medyamızda?..
Ve o kurulan mizansenler çerçevesinde “kah kah – kih kih” akılları sıra başarısını çekemedikleri o televizyon ustalarıyla (kendi akıllarınca) kafa bulmadılar mı?..

Yalan Dünya

Dün gece, Kanal D’de Pazartesi geceleri yayınlanmaya başlayan Yalan Dünya’yı izledik karımla…
Yine müthişti ve bu ”algı” konusunu mizahi bir dille öylesine güzel işlediler ki…
Bayıldık
Seyirci nasıl algılıyor veya senarist / yönetmen nasıl algılatıyorsa bir kişiyi izleyici de aynen öyle algılıyordu dizide…
İzlediğinin bir “film”, karakterin de “hayali” olması hiç önemli değildi…
“Kötü rol” yazıldığı için “kötüyü oynayan” Deniz (Gülse Bilsel) kendisine gösterilen tepkilere karşı her ne kadar“ama roldü” dese de dinleyen bile yoktu…
Yardımcı yönetmen oyunun sonuna kameralar kapanmadığı için gerçek durumu da çekip ekleyince izleyicilerin algıları birden değişiveriyor; Deniz onların gözünde bir “iyilik” timsali oluveriyordu…
Reha Muhtar bugünkü VATAN’da “Kanuni’den duyguları gıdıklayacak karakter yaratmak ticari istismardır!..” başlığı altında yayımlanan makalesinde çevrilen dizinin “belgesel” değil de “hayal gücüne dayalı”olmasının algılamalarda fark etmeyeceğini çok güzel anlatıyor…
“Geçtim Sultan Süleyman gibi tarihi kişiliği” diyor Muhtar“herhangi bir insanın adı üzerinden, onu çağrıştıran bir karakteri yaratayım derken özgün senaryo adı altında ‘gerçeklerden uzak farklı bir kişilik yaratmak’ insan haklarına aykırıdır ve kişilik haklarına tecavüz anlamına gelir...”

Anjelik

Allah aşkınıza bunun neresine itiraz edeceksiniz?..
"Analiz" köşesinde Anjelik filmini örnek verdim okuduysanız…
Ama Fransa tarihinin hiçbir döneminde “Anjelik” diye bir kadın olmadığını da hatırlattım.
Anlatılmak istenenin Saray olduğunu, isim isim vererek kral veya kraliçeleri anlatmak için yola çıkılmadığını belirttim ve şöyle dedim:
“Çünkü film tamamen hayal ürünü… Oysa Muhteşem Yüzyıl’da bütün isimler aynen kullanılıyor… Padişah’ın Kanuni, Hürrem’in de padişaha şehzade doğuran ünlü Hürrem olduğunu bilmeyen mi var?..”

Hâsılı…
Tarafım belli:
Ben Reha Muhtar’dan yanayım…
Diziye değil, dizide isim verilmesine ve verilen isimlerin karakterlerini pek de doğru anlatmadığına itirazım…
Yahu çoluk çocuk gelecek nesiller Kanuni’yi oradan oraya fetih yapan değil don giymeye vakti olmayan bir boğa olarak tahayyül edecekler…

[email protected]