Bu meseleyi yazmak için uzun süre bekledim. Bu dava hakkında söz söylemeyi hep erteledim. Belki yanılabilirim düşüncesiyle, davaya ilişkin iddianamenin açıklanmasını bekliyordum.
Ve iddianame açıklandı. Ortada yeni bir şey yok.
Evet, Ahmet Şık, Nedim Şener ve Hanefi Avcı'nın da sanığı olduğu ve iddianamesi geçtiğimiz hafta açıklanan davadan, o davada süren tutukluluklardan bahsediyorum.
Uzun zamandır, özellikle bu üç kişinin aylardır niçin içeride yattığını, niçin tutuklandıklarını anlamaya çalışıyorum. Neydi bunların suçu? Adam öldürenin 6 ayda hapisten çıktığı bir ülkede, bu arkadaşlar kimi/neyi "öldürdüler" ki bu kadar zamandır içerde yatıyorlar? Şaşmış kalmış durumdayım.
Ne kadar düşündüysem de, araştırdıysam da, vicdanımı rahatlatacak şöyle esaslı bir tek gerekçe bulamadım.
Belki ben atladım. İçerinizde böyle bir gerekçe bilen var mı?
"Belki asıl deliller, iddialar, suçlamalar iddianame ile ortaya çıkar" diye bu konuda birşey söylemekten özellikle imtina ettim.
Fakat artık iddianame de ortaya çıktı. Bu konu üzerine birkaç kelam etmenin bir namus ve vicdan borcu olduğunu düşünüyorum.
Lafı eğip bükmeden; kamuoyu önünde konuşulan şekliyle değil, herkesin birbirine alçak sesle söylediği şekliyle, toplumda algılanış biçimiyle girmeyi düşünüyorum.
Kim ne derse desin. Kim 'Bu iş yargı kararıdır', kim 'Bizimle ne alakası var? Savcılar bu tutuklamaları veriyor,' kim 'Türkiye'de yargı bağımsızdır, mesele hukukidir,' kim 'Siz buradan bir cemaat düşmanlığı çıkarıyorsunuz' derse desin. Ben bütün bunlara rağmen, her yerde alçak sesle söylenenlerin aldığı şekille, yani meselenin toplumda asıl algılanış biçimiyle ele almayı düşünüyorum olayı.
Herkesin içinden geçeni ama yüksek sesle söyleyemediği şekliyle.
İşte buradan hareketle söylüyorum: Bu arkadaşların aylardan beri hapis yatıyor olmaları, ve bu tutuklamaların cemaatin intikamı olarak algılanıyor. Bu tablo Gülen Cemaati için büyük bir yük, ayıp niteliğinde. Adaletten uzak, ibret vesikası olarak orta yerde duruyor.
Gülen cemaati bana göre bu hazin tabloyu bir an önce ortadan kaldırmalıdır. Bu algılamaların önüne geçmelidir. Çünkü gerek tutuklanma dönemlerinde, gerekse tutuklanma sonrasında ve en sonunda da iddianamenin açıklanması ile görünen o ki özellikle bu üç arkadaşın suçu Gülen cemaatiyle alakalı kitap yazmış olmaları. Bunun böyle olduğu düşünülüyor. Birbirimizi kandırmanın, numara çekmenin bir anlamı yok. 'Bu karar mahkemenin kararıdır. Gülen cemaati ile ne alakası var' denilecek bir tarafı kalmadı bu işin. Bu algıya neden olan durumlar ortadan kaldırılmalıdır.
Toplumda yaygın kanaat: Bu tutuklamalar, bu arkadaşların kitaplata yazdıklarına karşılık verilmiş bir cevaptır. Gerçekten böyle midir? Eğer böyleyse doğrusu böyle orantısız bir cevabı, hamurunda merhamet olduğunu düşündüğüm bir çevrenin nasıl yaptığını da anlayabilmiş değilim.
Bu arkadaşların 'Gülen Cemaati'ne iftira attıklarını, hakaret ettiklerini, yalan yanlış bilgilerle çalışmaları engellediklerini' kabul etsek bile, böyle bir ‘suça’ böyle bir ceza orantısızdır, insafsızlıktır, adaletsizliktir.
Bütün dünyada 'gönül hareketi' kurmuş, okullar açmış, milyonlarca insana ‘adaleti anlatıp, namuslu, vicdanlı hakkaniyetli’ olmayı öğreten veyahut bütün bunları 'görev' kabul ettiğini duyuran bir cemaat için bu tablo bir ayıp vesikasıdır. Yıllarca insanlardan kendisine hoşgörü gösterilmesini talep eden bir topluluk için küçük düşürücü bir davranıştır.
Dünyayı fethe soyunan, yabancı ülkelerde 'onca sıkıntıya göğüs gererek' bir çok 'hizmet'e imza atan bu cemaat, böyle giderse, Türkiye'de çamura saplanacaktır. Süratle bu tür algıların önüne geçmelidir.
Gülen Cemaati Türkiye'deki 'Müslümanlığın tonunu koyulaştırmayı' bir görev sayıyorsa, bunu böyle hasarlar bırakarak yapamaz.
Kaldı ki bizler Müslüman olarak, daha çok, yaşadığımız toplumları dönüştürmekle mi sorumluyuz, yoksa iyi, namuslu, hakkaniyetli, vicdanlı, emin birer insan olmakla mı? Hangisi bizim temel görevimiz?
Bu sıfatları kaybettikten sonra dünyayı fethetsek bile ne olacak ki?
Tek bir kişinin bedduasını aldıktan sonra, bütün dünyanın sizin istediğiniz renge girmesinin ne kıymeti harbiyesi var? Haksız mıyım?
Aylardır haksız bir şekilde babasından, oğlundan, eşinden ayrı kalanların bedduası ve gözyaşları üzerine mi 'Müslüman Türkiye'yi kuracağız? İçeridekiler için gözyaşı döken o küçücük çocukları bizim aslında 'adaleti, özgürlüğü, merhameti getirmeye çalıştığımıza' nasıl inandıracağız?
Doğrusu aklım havsalam almıyor. Tüm bu yıkımları, algıları, zararları kim dert edecek? Kim bu yıkımlara çözüm arayacak?
Gülen cemaati içeride kaybettiği 'emin' sıfatını nasıl tekrar geri kazanmayı düşünüyor? Hiç dert ediyor musunuz?
İnsanlar 'Evet, biz bu cemaatin dünya görüşünü benimsemiyoruz ama onların elinde emin olacağımızı hissediyoruz' diyorlar mı? Diyebilecekler mi?
Peki bunun denilmediği bir toplumda neyi başaracaksınız? Kim size inanacak? Kim sizin 'dava'nızın hak dava olduğuna inanacak?
Doğrusu benim bu feryadımı paylaşan, cemaat mensubu birçok arkadaşım var. Bunların birgün bu meselelere el koyacağını beklemek çok mu saflık olur acaba?
Cemaate gönül vermiş, Türkiye'de iyi işler çıkarmak isteyen milyonlarca kişi var. Bunlar arasından çok sayıda arkadaşım var. Oturup bu meseleleri konuştuğumuzda, Cemaatin adının bu tür haksızlıklarla, hukuksuzluklarla, vicdansızlıklarla beraber anılıyor olmasından bir hayli rahatsızlar. Cemaatin yıllardır 'Allahım sen bizi siyasetin şerrinden muhafaza et' demesine rağmen bu noktaya gelinmiş olmalarının şaşkınlığını yaşıyorlar. Elbette ben de yaşıyorum.
Bu arkadaşlarımın en sonunda, bu olup bitene dönük tek açıklamaları var: “Gülen Cemaati'ni bu tür işlere sokan, cemaatin yukarısında söz sahibi olmuş bir grup var bütün suç onların.”
Gerçekten öyle mi? Gerçekten bu orantısız, haksız, hukuksuz, Müslüman ahlakından, terbiyesinden, vicdanından uzak tutumların kaynağı üç beş kendini bilmez mi?
Pek inandırıcı gelmiyor ama inşallah öyledir.
Gülen Cemaati, dünyada başlattığı 'gönül hareketi' çalışmalarına Allah'ı da katmak istiyorsa, bu yüz kızartıcı, gayri adil ve gayri vicdani tabloyu ortadan kaldırmalıdır.
Tek bir kişiye bile haksızlık yapanlara, Allah yol arkadaşlığı etmez. Biz böyle öğrendik. Yanılıyor muyum?