Medyada sık sık Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ın farklılıklarına dikkat çekiliyor.
Ben ise bu iki siyasi aktör arasındaki benzerliklere dikkat çekmek istiyorum.
Sonra asıl söylemek istediğime geleceğim.
İkisi de ‘dindar’,
ikisinin de eşi başörtülü,
ikisi de içki içmez,
ikisi de benzer terbiyeden geliyor,
ikisinin de tabanları aynı,
ikisi de nihayetinde Müslümanlığın belirgin olduğu bir Türkiye ister,
ikisi de siyasete Erbakan’ın yanında başladı,
ikisi de Necip Fazıl, Sezai Karakoç gibi şairleri okuyarak büyüdü,
ikisinin de yaşam tarzları, öncelikleri aynı,
ikisi de Milli Türk Talebe Birliği saflarında mücadele etti.
Abdullah Gül’ün eşi, Tayyip Erdoğan’ın kızları başörtüsü mağduru.
İkisinin de çocukları yüksek tahsilini yurtdışında yaptı.
AK Parti’nin kuruluşunda ikisi beraber karar verdi.
AK Partiye karşı faaliyetlere ikisi beraber direndi.
Bu kadar ortak özelliğin yanında toplum Erdoğan’ı 'dirayetli' ve 'kararlı' olmasından dolayı, Abdullah Gül’ü ise 'nezaketi', 'kavgada uzak duruşu', 'sakin ve birleştirici' tutumu nedeniyle beğeniyor.
Yani diyeceğim o ki asıl fark, üslup ve iş tutuş tarzında.
Peki durum böyleyken toplumun Abdullah Gül’ün tutumunu ve tarzını takdire şayan buluşu bazı AK Partilileri niçin rahatsız ediyor? Kardeşler arasında birinin ilgi görmesi, dikkat çekmesi diğerini rahatsız eder mi? Bu nasıl kardeşlik Allah aşkına?
Gül’e yapılan övgülerden rahatsız olan AK Partililer bu tuhaf tabloyu nasıl izah ediyorlar? Kendi konumlarını, kendi ruh hallerini neyle açıklıyorlar?
Son dönemde Erdoğan’ın gerginlik yaratan, çatışmacılığı esas alan üslubu toplumu yordu. Bu durum Gül’ün nezaketli ve birleştirici üslubunu toplum nezdinde daha değerli kılıyor.
İnsanlar, Erdoğan’a zımnen “Bakın, Abdullah Gül ile siz aynı çevredensiniz. Onun tutumunu pekala benimseyebilirsiniz” diyorlar.
Halkımız kavgadan, ayrışmadan, ‘öteki’ veyahut’ ‘beriki’ olmaktan gerçekten usandı. Meselelerin çatışmadan uzak, efendice konuşulmasını istiyor.
AK Parti içerisinde bunu gören yok. Gül’e yapılan her iltifatın ardında bir fitne, bir hesap arama çabasındalar.
Erdoğan’ın, yanındakiler de. Gül’ün yanındakiler de bir çatışma talep ediyor olabilir ama Gül’ün üslup ve tutumuna vurgu yapan herkesi bu çerçeve içerisinde görmek çok yanlış.
AK Parti toplumdaki Gül’e yönelişin esas nedenini kavrayıp kendini düzelteceğine buradan bir çatışma bir kavga, çıkarmakla hata ediyor.
“Biz hem kavgayı bir yöntem, bir siyaset dili olarak benimseriz hem de bizim gibi olan ama nezaketi bir üslup haline getiren birinin dikkat çekmesinden rahatsız oluruz” deme hakları var mı?
Eğer bir hesap, bir oyun varsa bu oyunu bozmak AK Partililerin elinde. Toplumun nezaket, sakinlik, huzur ihtiyacına cevap vererek bu yönelişi azaltabilirler değil mi? Mesele bu kadar basit.
Diğer taraftan Abdullah Gül’ün son dönemde takındığı tutumun hesaplı, planlı, yapmacık olduğunu söyleyerek değersizleştirmeye çalışanlar var.
Bu ayıptır.
Burada itibar atfedilen, değer verilen, ilgiye mazhar olan Gül’ün benimsediği birleştirici, çatışmadan uzak üslubudur.
Tekrar ediyorum: Gül’ün en büyük farkı üslubu.
Diğer tüm özellikleri, Erdoğan’la benzeşiyor.
Bunu anlamak ve buna göre tutum belirlemek bu kadar zor mu? twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın