Gösteri Toplumundan saçma sapan paragraflar

Gösteri Toplumundan saçma sapan paragraflar

Şimdilerde Palahniuk'un "Gösteri Peygamberi"ni yeniden okuyorum.
Bu yazıyı ise Debort'un "Gösteri Toplumu"nu yazma tekniğiyle numaralı paragraflarla yazıyorum:

1.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD'den, iç kamuoyunda kazanarak, Türkiye dış kamuoyunda kaybederek döndü. Obama'nın "Görüşmemizde Erdoğan'a söyledim" yalanını ortaya döktü.

Beyaz Saray kem küm etti, son görüşmede konunun gündeme gelmediğini, önceki görüşmelerde geldiğini açıkladı.

Terör konusunda bir adım ilerleme olmadı.

Vitrine oynamak böyle bir şey.


2.

Hürriyet'in Abdülkadir Selvi'yi transferi bana, Habertürk'ün Fehmi Koru'yu transferini anımsattı.

Merkez gazetelerin iktidarla ilişkilerini, gazeteci transfer ederek düzelteceğini sanmalarındaki kaba anlayış acıklı.

Köşe yazarları terazi kefesindeki ağırlık birimi gibi, diğer kefedeki ağırlığa göre bir alınıp bir eksiltiliyor.

Vitrine oynamak böyle bir şey.


3.

Erdoğan, konsolosların bir iç hukuk konusu olan Can Dündar ve Erdem Gül davasına desteklerine sert çıktı.

Güya ülkemizin bağımsızlıktan yana olan ana muhalefet partisini dış müdahaleyi savunur hale getirdi.

Vitrin böyle bir şey.


4.

Reza tutuklandığı günden bu yana, "ordu darbe mi yapacak" konusu gündemdeyken susan TSK, Ahmet Hakan "TSK açıklama yapsın" yazınca, açıklama yaptı.

"Ordu darbe mi yapacak" türünden zeka düzeyi düşük kaygıyı dikkate almak yerine, günlerdir herkesin cep telefonuna düşen, sosyal medyada dolaşan, herkesi ürküten "Gülhane Komutanlığı" imzalı belgeyle ilgili açıklama yapsalar daha doğru bir iletişim işi yapmış olurlardı.

Vitrine oynamak böyle bir şey.


5.

Tarkan bir sanat müziği albüm çıkardı. Bir ilgi, bir rağbet. Tarkan gibi ortalama bir sesin, şarkıları katlettiğini söyleyen bir Allah'ın kulu yok.

Tamam, Tarkan bir endüstri. Ama sonuçta Tarkan, en ilgi çeken televizyon kahramanı, evlilik programındaki Nevruz garabeti olan bir ortamın starı.

Vitrine oynamak böyle bir şey.

6.

FETÖ'ye sınav sorularını vermekten yargılanan eski ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan, kendisini savunurken "Yaz günü pencere açıktı. Soruları yüksek sesle okurken uzaktan dinlemişler" demiş.

Böyle bir savunma zekasına sahip biri, bu ülkede ÖSYM Başkanlığı yaptı.

Milleti saf yerine koymak böyle bir şey.

7.

Sinpaş, reklamları için İngiltere Kraliçesi'nin benzerini getirtip poz verdiriyor.

Fotoğraftaki kraliçeyi kim görse hemen yüzünü başka yana çevirir. Nasıl nemrut, nasıl agresif bir ifade. "Gel beni al" yerine "kaç benden git" diyor. Gerçek kraliçe bile bu kadar asık suratlı değil halkın önünde.

Getirisine bakmayıp şan şöhrete sığınan reklamcılığımız sizlere ömür.

Vitrine oynamak böyle bir şey.

KENDİ OKURUMA NOT:

"Hepsine kızıyorsunuz, iyi de hangi partiyi kendinize yakın buluyorsunuz?" diye durmadan soran okura cevabımdır: Benim kendime göre sağlam bir dünya görüşüm var ama o görüşe yakın bulduğum siyasi partim yoktur.

AKLIMDA KALAN

"Altınordu Başkanı Özkan'a operasyon mu var?" sorusu: Kulüp başkanları konusunda ülkemin şanssız bir süreçten geçtiğini yazmıştım. Bir tek Altınordu Spor Kulübü'nü bunun dışında tutuyordum. Şimdi. Bir yıl önce futbolcuya atılan tokadı gündeme getirdiler. Elbette şiddet kabul edilemez. Durumda tuhaf olan şey, bir yıl önce yaşanmış olayın gündeme getirilmesi. Dahası, Başkan Seyit Mehmet Özkan, durumdan bin pişman olduğunu söylüyor, futbolcuya "sen de gel beni tokatla" diyecek kadar kendini eleştirmekte ileri gidiyor. Yine de felsefesi "iyi birey, iyi vatandaş, iyi futbol" olan Altınordu gibi pırıl pırıl bir spor kulübünün bu şekilde gündeme getirilmesi beni düşündürüyor. Ne iş?