Gerçeği sahte, sahtesi gerçek!

Gerçeği sahte, sahtesi gerçek!

Çabuk unutuyoruz. Hatırlatayım;

Geçen yıl. Sahte öğretim üyemiz vardı. Redhack, YÖK’teki belgeleri paylaşınca öğrenmiştik.

Türkiye’nin en büyük üniversitelerinden birinde bölüm başkanı bile olmuştu sahte öğretim üyesi. Duruma kendini kaptıran Cuma A., başka üniversiteye geçmek isteyince. O üniversite de YÖK’ten diploma bilgisini talep edince her şey anlaşılmıştı.

Bu da bir şey mi?

Ülkemizin en üst bilim kurulu TÜBİTAK’ta. Oranın da beyni olan Bilişim ve Bilgi Güvenli İleri Teknoloji Araştırma Merkezi’nde sahte diplomalı uzman çalışıyordu. Lise mezunu Cevdet A., Hükümetle cemaat bozuşmasa çalışmaya da devam edecekti.

Bilecik Belediyesi’nde. Sahte elektrik elektronik mühendisi çalıştı.

Diyarbakır’da. Sahte rehber öğretmenleri yakalandı. Hem de tam 7 kişi!

Bunlar da bir şey değil.

Sahte pilotumuz vardı. Pilot!  Özel havayolu şirketinde yardımcı pilotluk yapan Volkan K.’yı dayısı ihbar etmese, uçmaya devam edecekti. Canımız ona emanetti.

Canımız emanet deyince aklıma geldi.

Bakırköy’de. Daha geçen yıl. Güzellik merkezinde ameliyatlar yapan sahte estetik cerrahımız vardı. Kadının birinin karnındaki yağları yüzüne enjekte ederken işleri biraz karıştırınca mahkemede anlaşılmıştı durum.

Sahte cerrah Banu A., “Tıp diplomalarını internetten indirip üzerlerine ismimi yazdım” demişti. Hatırladınız mı?

Ankara’da. Konferanslar veren, ailelere danışmanlıklardan yığınla para kazanan Murat A., yakalanınca lise mezunu olduğu ortaya çıktı.

Bu da bir şey mi? Murat A.’nın, silahlı yağma ve dolandırıcılık suçundan 18 yıl hapis cezası aldığı, 8 yıl cezaevinde yattığı, bu süre içerisinde koğuş arkadaşıyla beraber psikoloji kitapları okuduğu anlaşıldı.

Hacettepe Üniversitesi’nden diploma, ODTÜ’den de yüksek lisans belgesi, son olarak da Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı’ndan sahte doçentlik belgesi hazırlamıştı kendisine.

Silahlı soyguncu, “ülkemizin ruh sağlığı profili” üzerine makaleler bile yazmıştı.

İstanbul’da. Bir camide. Selim D., sahte diplomayla imamlık yaptı. Diyanet İşleri Başkanlığı durumu tespit edince görevden el çektirdi.

Sahte imam. 6 ay çalışmıştı bu arada.

Bunları neden mi hatırlattım?

Şimdilerde ATV’de bir dizi var: Kertenkele. Sahte bir imamın başından geçenleri anlatıyor. Komedi dizisi ama hiç komik değil. Sekizinci sınıf türünden.

İmam komedisi. Hem böyle bir dönemde, hem de iktidara yakın tv kanalında yayınlanıyor olunca ilgimi çekmişti.

Şimdi. Diyanet, dizinin camide çekilmesini yasaklamış. İstanbul Müftülüğü de yasağı uygulamaya koymuş, gerekçe şöyle: “Bizim camimizde sahte imam olmaz.”

Biri müftü beye “Zaten gerçek değil, sadece dizi” dese işe yarar mıydı bilemem. Bence müftünün ifadesi, dizinin kendisinden çok daha komik.

AKLIMDA KALAN
“Tezat dediğin böyle olur, o da Türkiye’de olur” düşüncesi: Tam da giden hafta Cumhurbaşkanı tarafından Necip Fazıl Kısakürek ödülleri verildi. Törende saygı ödülüne değer görülen Nuri Pakdil, konuşmasında kendi kültürüne önem vermekten söz etti. “Büyük Doğu” sevdasının tavan yaptığı ortamda. Tam da giden hafta. Türkiye’de. Beşiktaşlı Türk oyuncu, Türk hakeme “fuck off” dedi. Şikayet edildi, ceza yedi. İnsan sevişirken ve dövüşürken kendi dilinde konuşur tezini çökertti. Tam da giden hafta. Cemaat lideri Gülen “No problem” diyordu muhalif konuşmasında. Hadi o Pensilvanya’daydı. Tam da giden hafta. TV Türk. Dizi Türk. Dizi oyuncusunun göze sokulan tişörtünde “I woke up like this” yazıyordu. Yakın zamanda, Park Orman projesiyle “çevre katliamcısı” olarak anılması muhtemel Serdar Bilgili’nin üniversite yurtları açtığını öğrendik. Giden hafta. Yurtların ismi şöyleydi: “Republica Academic Apartments!”