Genelkurmay başkanının ilginç önceliği

Genelkurmay başkanının ilginç önceliği

Genelkurmay başkanı Necdet Özel Suriye sınırına yaptığı ziyarette yumruğunu havaya kaldırarak "Biz buradayız, dimdik ayaktayız, karşılık verdik, devam ederlerse daha kötüsünü, daha şiddetlisini yaparız" diye meydan okumuş.

“Şam’a 3 saatte varırız” diyen bir milletvekili ile Suriye sınırında yumruğunu havaya kaldırıp meydan okuyan genelkurmay başkanı birbirini ne kadar da tamamlıyor öyle değil mi?

Genel olarak bir hamaset yarışı var, farkında mısınız?

Kimse artık ağırbaşlılıkla, olgunlukla iş yapmayı tercih etmiyor.

Hatta ‘iş’in yerini bütünüyle büyük laflar aldı.

İnsanlar artık yaptığı işin kalitesiyle ve ülkeye kattığı değerle değil, ettiği sözün ne kadar artistik olduğuyla paye edinme derdinde.

Bu tehditkar üslubu Başbakan Erdoğan o kadar çok kullanıyor ki gerçekte ne dediğini, ne yapmak istediğini, aslında nereye varmak istediğini çözemiyoruz.

Şimdi benzer bir üsluba genelkurmay başkanı da yöneliyor.

Kabul etmek gerekiyor ki son dönemde geçer akçe olan yüksek perdeden tehdit içerikli sözler Türkiye’nin sözünün ağırlığına da büyük halel getirdi.

Tehditkar üslubu politikacılar kullanınca “Siyaset yapıyor, toplumda karşılığı var” diyerek geçiştiriliyor da genelkurmay başkanına ne oluyor peki?

Hem de kendi ülkesi sınırları içinde kendi askerinin canını koruyamayan bir genelkurmay başkanına?

Uludere’deki ‘hata’nın hesabını veremezken; “Akçakale yanlışlıkla vuruldu” diyen bir ülkeyi tehdit etmek ayıp değil mi?

Kendi askerini bir yerden bir yere güvenli bir şekilde transfer etmeyi bile başaramadığı için Bingöl’de onlarca genci PKK’ya kurban veren bir ordunun genelkurmay başkanının komşu ülkeyi tehdit etmesinin bir karşılığı olabilir mi?

Afyon'da kendi cephaneliğini taşırken 25 askerini öldüren bir ordunun başkanının tehditkâr üsluba yönelmesi komik kaçmaz mı?

30 yıldır PKK ile mücadele ettiği halde hala askerlerini çadırdan karakollara mahkum eden bir ordunun genelkurmay başkanının başka bir ülkeye tehditler savurması ucuzluk değilse nedir? 

Siyasilere her konuda her şeyi yaptıran genelkurmay başkanları nedense bir tek gerçek ve güvenli karakol yaptırma konusunda başarılı olamadılar.

Bu ülkeye Dağlıca ve Aktütün’deki gibi onlarca ‘hata’ sonucu büyük acılar yaşatmış bir ordunun genelkurmay başkanı başka ülkelere ders vermeye kalkışmaz öncelikle kendi sorunlarına odaklanır.

Bu kadar hata, bu kadar ihmal, bu kadar sorumsuzluğa imza atan bir ordunun başındaki komutana yakışan; siyasete hakim olan kabadayı üsluptan etkilenmek değil, sessizce kendi kurumunun kaybettiği yılları telafi etmektir.

Esas işlerini bırakıp ülkeyi yönetmeye çalışmaktan, darbe planlamaktan dolayı TSK’nın kaybettiği zamanların telafisine çabalamaktır.

İçinde barındırdığı defoların neden olduğu güven kaybını tamir edici esaslı ve köklü işler yapmaktır.

Diyeceğim o ki biz genelkurmay başkanından kaybettiğimiz yılları telafi etmesini bekliyoruz, siyasiler gibi tribünlere oynamasını değil.

Biz ondan TSK’yı biran önce yüzümüzü ağartacak, güvenimizi kazanacak, başımızı dik tutacak bir ordu haline getirmesini bekliyoruz, siyasilerin peşine takılıp 'hamasete teslim' olmasını değil.

Dikkat ediyorum kendi yaşamlarında gayet mülayim, ağırbaşlı, efendi, kimseyle cebelleşmeyen bir yaşam sürdürenler sıra memleket meselesine gelince kabadayı bir üslubu tercih ediyorlar. Kendi kişisel ilişkilerinde kimseyi incitmeyenler ulusal konularda şahin kesiliyorlar.

Yok yok bu kabadayılık gerçekten de bir virüs gibi yayılıyor.

Baksanıza yıllardır tanıdığımız o efendi, ağırbaşlı, nazik Ahmet Davutoğlu bile ne hale geldi.

Tamam Ahmet Davutoğlu’nun siyasi bir hedefi olabilir. Peki ya Necdet Özel’in?

Sahi dönemin genelkurmay başkanı Mavi Marmara sonrası İsrail’e bir çift laf etmiş miydi? twitter.com/acikcenk

Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın