T.B.M.M. Başkanı Cemil Çiçek anlatıyordu geçenlerde…
Seçmenin biri gelip; hemşerilerinden bir başka seçmeni kendisine şikâyet etmiş…
“Bana olan borcunu bi türlü ödemiyo… Şuna bi telefon etsen… Senden korkar da öder o zaman…”
“Beni bu işe karıştırma” demiş Çiçek…
Seçmen çıkarken:
“Yahu kırk yılda bir işimiz düştü onu da yapmadın” diye ağlaşmış…
İşte “seçmen” dediğiniz budur…
İşini yaparsanız oyunu verir…
Yapmazsanız, sizden fenası yoktur…
Kendisi oy vermeyeceği gibi verecek olanı bile engeller…
O seçmenin; alacağını tahsil edecek bir başka politikacıyı bulduğunda da Çiçek’i ve partisini hemen satacağından hiç şüpheniz olmasın…
Medyamızın ve siyasetçilerimizin sık sık “Halk dalkavukluğu” yapmalarını işte bu nedenle kabul edemiyorum…
Yani; halkımızın pek de “necip” olmadığını düşünüyorum…
“Beraber yürüdük biz bu yollarda” diyen Başbakan samimi olabilir…
Ama…
Kendisiyle beraber yürüyüp ıslananların çıkarları olmasa yağmur altında altına girebileceği bir şemsiye bile bulamaz…
Bülent Ecevit merhum hem 1979 ara ve senato kısmi seçimlerini, hem de 2002 genel seçimlerini romantizmi yüzünden kaybetti…
1979 ara ve senato kısmi seçimlerine giderken CHP propaganda kitapçığının adı: “Bütün zorlukları halkımızla aşacağız” mealinde bir şeydi…
Ama gelin görün ki halk karaborsa, benzin, yağ, gaz kuyrukları, elektrik kesintileri yüzünden öfkelendiği Bülent Ecevit’le birlikte o zorlukları aşmayı göze alamamış; Süleyman Demirel’in genel başkanlığını yaptığı AP’yi tercih etmişti…
Dediğim gibi:
Türk seçmeni hiçbir zorluğu partisi ile birlikte aşmayı göze alamaz…
Daha önce oy verdiği partisiyle zorluk aşmaktansa, iktidara geleceği anlaşılan partiye atlamak daha kolay gelir seçmene…
Buradan Ak Parti Hükümeti ve Başbakan Erdoğan’a geleceğim…
Biliyorum ki Başbakan; “Beraber yürük biz bu yollarda” şarkısını partilileri ve seçmenleriyle beraberce söylerken çok samimi…
Ama partilileri ve seçmenlerinin samimiyetine inanmasın…
Yarın bir gün bu hatalı ve hatta giderek daha tehlikeli olmaya başlayan dış ve ekonomi politikalar sonucu petrol üreticileri vanaları kesiversinler de o zaman görsün bakalım yolları kendisiyle birlikte yürüyen kaç kişi kalacak yanında?..
Hatta “Başbakanım için ölürüm” diyenlerin bile sorulduğunda “hayat çok güzelmiş be abicim; o gün bunu anlayamamışım” dediklerine tanık oluruz…
Ey güzel insanlar;
Son sözümü söylemeden önce biraz geçmişte gezinti yapayım..
Bundan on yıl önce üç bin dolar olan kişi başına milli gelir bugün on bin dolara çıktıysa bu başarının bir numaralı mimarı tabii ki Başbakan Erdoğan’dır…
Bundan on yıl önce yıllık % 34 olan enflasyon oranı bugün yıllık % 6 ise bu başarının bir numaralı mimarı tabii ki Başbakan Erdoğan’dır…
Bundan on yıl önce yıllık % 45 olan yıllık kredi faizleri bu gün yıllık % 8’lere düşmüşse bu başarının bir numaralı mimarı tabii ki Başbakan Erdoğan’dır…
Bundan on yıl önce dünyanın en büyük ekonomiye sahip yirminci ülkesiyken bugün dört basamak yukarı çıkıp on altıncı sıraya yükselmişsek bu başarının bir numaralı mimarı tabii ki Başbakan Erdoğan’dır…
Bundan önce kan deryasına dönüşen iki şeritli, geliş-gidişli yolların neredeyse hemen hepsi duble; yani çift şerit, gidiş, çift şerit geliş yoluna dönüşmüşse bu başarının bir numaralı mimarı tabii ki Başbakan Erdoğan’dır.
Bundan önce adı sanı anılmayan ve hatta hiçbir alanda sözü geçmeyen bir tür dominyon ülke iken bugün karar alma masalarında “oyun kurucu” pozisyonuna sahip bir ülke konumundaysak bu başarının bir numaralı mimarı tabii ki Başbakan Erdoğan’dır…
“Terör bitti” diyebiliyorsak bu başarının bir numaralı mimarı tabii ki Başbakan Erdoğan’dır…
Ancak unutulmamalı ki; Başbakan ve arkadaşlarının bu başarılarında en büyük pay, piyasa ekonomisinindir…
Yani, güdümlenmeyen, devletin müdahalesinden uzak özgür ekonominindir…
Ama dostlar;
Ne yazık ki…
“Özgür ekonomi” giderek yerini “müdahaleci ekonomi”ye bırakıyor…
Devlet akaryakıt fiyatlarından tutun da et fiyatlarına kadar müdahaleye başladı…
İşte bu fiyatlara müdahaleler; “Fiyat Kontrol Komitesi” gibi çağdışı ve ekonomik akılla bağdaşmayan kurumlar; 1978’de cumhuriyet tarihinin en ayıplı hükümetini; AP’den çaldığı 12 milletvekilinden on birini bakan yaparak kuran Ecevit Hükümeti’nin sonunu getirdi…
Nasıl mı?..
1979 ara seçimleri ve kısmi senato yenileme seçimlerinde aldığı büyük yenilgiyle…
Halk; fiyat kontrolleri ve fiyatlara müdahaleler sonucu piyasadan çekilen akaryakıt (benzin, mazot, fuell – oil, gaz), yağ, şeker, sigara gibi ürünlerin karaborsa fiyatı verenler, verebilenler tarafından satın alındıklarını; CHP’li taşra teşkilâtlarının stokçuluk ve karaborsacılıktan milyonlar kazandıklarını öğrenince; Ecevit’in CHP’sini perişan ederken; Demirel’in AP’sini ise ödüllendirdi…
Ülke çapında seçimi yapılan beş milletvekilliğinin beşini de AP’li adaylar kazandı…
Kısmi senato yenileme seçimlerinde AP % 47 oy alırken CHP % 28’de kaldı…
Oysa 1977 genel seçimlerinde CHP % 41 oy alırken; AP % 36’da kalmıştı…
Yani…
Çağ ve akıl dışı Fiyat Kontrol Komiteleri ve haliyle karaborsa, kuyruklar CHP’ye % 13 oy kaybettirirken, AP’ye ise % 11 oy getirmişti…
Son zamanlarda gazetelerin ekonomi sayfalarına bakıyorum…
Televizyonların ekonomi programlarını dinliyorum…
Bir mahcubiyet, bir mahcubiyet…
Belli ki gerçekleri yazar söylerlerse Başbakan’ı ve danışmanlarını kızdıracaklarından korkuyorlar…
Ama işte ben yazıyor, söylüyorum…
Fiyat kontrol komitesi benzeri uygulamalardan hemen vazgeçin ey Hükümet!..
Aksi halde sonunuz Ecevit’ten beter olur…