Gazetecinin işi varsa, hele bir de iyi bir gazetecilik yapıyorsa,
herkes ona bir telefon kadar yakındır. Ulaşamadığı kimse hemen
hemen yoktur.
O gazeteciyi bu kadar güçlü kılan nedir peki?
Elbette çalıştığı gazete.. O gazetede yayımlanan
haberler ve haberi yapan gazetecinin imzası, bir süre sonra hiç bir
anlam ifade etmeyebilir.
Muhabir ya da yazar, gücünü yitirebilir bir başka deyişle.... Ama
kurum, yeni gazetecileri ön plana çıkarır ve gücünü korumaya devam
eder. Kurumlarda değişim olmazken, o kurumun gücüyle
yukarılara çıkan gazeteci, işsizlik sorunuyla başbaşa kaldığında
hızla aşağıya doğru inmeye başlar.
Nereye kadar?
Yere çakılana kadar ne yazık ki!
***
Aslında zaman zaman yaşadığımız güç kaybı, biz gazetecilere ders
olması gerekiyor. İşimizden olmadan önce, "küçük dağları
biz yarattık" havası neredeyse bütün meslektaşlarımızın
ruhuna işleyen bir hastalık. Ne zaman ki, o gücümüzden mahrum
bırakılıyoruz, ayaklarımız yere basıyor, nerede olduğumuzu fark
edebiliyoruz.
3 yıllık işsizlik süreci, bana bunu öğretti!
Aradığın kişilere hiçbir zaman ulaşılamıyor artık!
Ulaştığın bazı kişilerse, bir şey isteyecekmişsin hissiyle, en son
söylemesi gereken sözünü en başta söylüyor.
Senin güçlü gördüğün, kudret sahibi olarak bildiğin, bir telefonla
senin her derdine derman olabileceğini sandığın kişiler, artık
senin ulaşabileceğin kişiler değil. Acı olan, daha önce bir
telefon kadar sana yakın olan kişilerin asistanları bile senin
telefonuna çıkmıyor.
İşte o an yere çakıldığın andır!
Her meslek erbabı bu acı gerçekle karşılaşır ama bizim meslekte,
güçlüyken güçsüzleştirilmen daha bir acı oluyor
doğruyu söylemek gerekirse.
Neyse...
Niye bu konuya girdim?
Hafta sonu, bir arkadaşımın çocuğunun düğünü vardı.
Yıllarca Güneydoğu'da Türkiye'yi sarsan haberlerin altında
imzası olan bir arkadaşım.
O şimdi eski gücünde değil!
İşsiz yani!
O işsiz olunca... Önüne konulan davetiyeye herkesin bir katılamama
mazareti uydurması daha kolay oldu galiba. Kapıdan içeriye
girdiğimde eski dostları görebileceğimi sanıyordum. Ya da
o arkadaşımla, benim eski mesai arkadaşlarımla, bir güzel
eğleneceğimizi ümit ediyordum.
İçeri girdiğimde, o düğün salonu başıma yıkıldı sanki.
Bir ben, bir de arkadaşım vardı.
Ve yanımızda bir zamanlar küçücük olan kızları...
Teselli, o çocukların mutluluğu oldu...