Üzülüyorum...
Kahroluyorum...
İçim acıyor, yüreğim yanıyor...
Neden mi?..
Söyleyeceğim ama önce rahmetli dedeciğimden hafif argo ve fakat çok
sevimli bir küçük anekdot aktarmak istiyorum...
Dedeciğim (merhum), söylediği bir şeyin başka tarafa çekilerek
tartışılmasına öfkelenir, Bulgaristan'ın
Kırcali sancağının o güzelim şivesiyle şöyle
derdi:
"A be ben derim Çanakkale buazı, sen dersin yandı .ıçımın
aazı".
Şimdi içimin acıyış sebebini izah etmeye çalışayım...
Sultan Vahdetin'in aşağılanması,
Mustafa Kemal'in tanrısallaştırılması bana
Müjdat Gezen'in, "Atatürk'ü sevmeyenlerin
hepsinin çirkin oldukları" tezini hatırlattı... HaberTürk ekranındaki tartışma bittikten sonra kalktım, gidip aynanın karşısında dikildim. Yüzüme baktım... Hem Atatürk'ü çok seviyordum ama hem de çok çirkindim... Şimdi, Müjdat Gezen kadar yakışıklı, Şükran Hanımefendi kadar güzel yüzlü olabilmek için hangi tıbbi yöntemlere baş vurmam gerektiğini düşünüyorum... |
Efendim;
Fikri Akyüz, HaberTürk TV'de Didem
Arslan'ın modere ettiği Türkiye'nin
Nabzı programında, gazeteci Cüneyt
Ünal'ın CHP milletvekilleri
tarafından kurtarılmasını hatırlatarak;
"Benim CHP Genel Başkanı'na naçizane bir önerim var. Madem Esad
rejimi ile şu anda araları çok iyi. Şam'da gömülmüş olan birisi
var. Kim o? Vahdettin. Hazır arası iyiyken şu naaşı da
getirsin" dedi...
Allah Allah!...
Sanırsınız, Akyüz Mustafa Kemal'e ya da silah
arkadaşlarına kem söz etti...
Yok yahu...
Son derecede haklı bir istekte bulundu...
Ama...
Hemen itirazlar yükseliverdi...
İşte o itirazlar yaktı yüreğimi...
İşte o itirazlara kahroldum...
İşte o itirazlar derinden üzdü yorgun yüreğimi....
İtirazcıların bir Osmanlı padişahından nasıl olup da bu
kadar nefret edebildiklerine bir türlü akıl sır
erdiremedim...
Nihayet son derecede haklı ve bir o kadar da asil bir
talepti Akyüz'ünki...
Hiç kimseye zararı olmayan; tarihine ve atalarına bağlı milyonlarca
vatandaşın içini ısıtacak kadar samimi ve sıcak bir teklif...
Katılımcılardan Şükran Soner
Hanımefendi; "Vahdettin kalsaydı, Türkiye cumhuriyeti
kurulmasaydı buralarda bağımsız olacaktık değil
mi?" diye sorunca dedeciğim merhumun o tatlı halk
deyişini hatırladım...
Zira; Akyüz'ün
söyledikleriyle, Hanımefendi'nin söyledikleri
arasında en ufak bir ilinti bile yoktu...
Şükran Hanım, "Vahdettin kalsa mıydı? Gitse
miydi?" diye papatya falı bakacağına
keşke Akyüz'e "ne demek
istediğini açar mısın?" diye sorsaydı...
Şükran Hanım'ın Akyüz'ün
teklifine karşı tevcih ettiği sual, düzeyin ne kadar düştüğünü
göstermesi açısından çok yürek acıtıcıydı...
Efendiler!..
Sultan Vahdettin Han, ülkesinden koparılarak yurt
dışına sürgüne gönderilmiş padişahlarımızdan biridir...
İşte o değerli insan ülkesinden giderken yanında yükte
hafif pahada ağır hiçbir şeyi götürmeye tenezzül etmediği için
yokluk içinde yaşayarak ölmüştür.
Asıl olan bu gerçektir...
Asıl olan Vahdettin Han'ın milletine olan
derin sevgisi ve saygısı ile vefatının üzerinden 86
yıl geçtikten sonra da olsa kemiklerinin bari bizlere
onun babasından, dedelerinden miras kalan bu ülke topraklarına
taşınmasıdır.
Allah aşkınıza tarihimize, padişahlarımıza biraz saygı yahu!..
Çok değil, birazına da razıyız...
Ne bu düşmanlık?..
Ne bu kin?..
Ne bu nefret?..
Ne bu öfke?..
Sultan Vahdettin Han'ın suçu ne?..
Mustafa Kemal'in ordularına Osmanlı
Hazinesinden sağladığı parasal destek mi?..
Vallahi çok ayıp ettiniz Şükran Hanım...
Hem de çoookkkk....