Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru medyadaki muhtemel değişimin Bülent Tanla kaynaklı hikayesini yazmış.
Hikayeyyi aktarırken Koru'nun yazısına sinen "tatlı telaş" gözlerden kaçmıyor.
"Fehmi abimiz"in mutluluğunu kıskanacak değiliz. Kaldı ki konu bu değil. Konu: Fehmi abi'nin kafasına takılan "Neden Hürriyet?" sorusuna cevap bulmak.
Fehmi Koru. beklediği değişimi geciktiren bir sorunun altını çiziyor. Bu sorun: Yatırımcıların Hürriyet ısrarı. Yani Doğan grubunu almaya niyetlenen yatırımcılar Hürriyet'i de isteyince pazarlık bir anda bozuluyor.
Haliyle Fehmi Koru da merak ediyor: "Nedir Hürriyet'in bu cazibesinin nedeni?"
Neden yatırımcılar ısrarla Hürriyet'i pakete dahil etmeye çalışıyorlar?
Diğer yandan, Aydın Doğan niye Hürriyet'i vermemekte direniyor?
Bu durum Fehmi Koru'nun kafasına takılmış. Kendi arşivine dönüp soruya yanıt arıyor ama bulduğu yanıt kendisini bile tatmin etmediğinden, yazının sonuna kadar aynı soruyu yineliyor.
Koru'nun arşivinden çıkardığı yanıt iu: Hürriyet "devlet gazetesi" olduğu için kolay kolay yabancıya satılmasına müsaade edilmiyor.
Elbette Hürriyet'in sahibini bilme, tanıma konusunda Fehmi Koru'dan daha iddialı değilim. Buna ne yaşım, ne de gazetecilik tecrübem yeter.
Ama ben yine de Fehmi abi'mizin merakını giderecek mütevazı bir katkıda bulunayım. Ne de olsa kendisi her türlü fikre açık bir kişiliğe sahip.
Evet, nedir Hürriyet'i bu kadar cazip kılan? Gerçekten 'devlet gazetesi' olması mı? Yoksa herkesin bildiği ama itiraf etmekten utandığı objektif rakamlar mı?
Şöyle bir göz atalım rakamlara, bakalım Hürriyet işadamlarının iştihanı boşuna mı kabartıyor?
Türkiye'de gazete denildiğinde akla hâlâ Hürriyet geliyor. Bu durum, etkili ve yetkili çevreler nezdinde de böyle.
Bu durumun arkasında tartışılmaz rakamlar var.
Reklam veren için de, tüketici için de Hürriyet'in yeri tartışılmaz nitelikte.
Hürriyet halka açık bir şirket, mali yapısı ortada. Ticari faaliyetinin ürettiği kârı herkes görüyor. Bu açıdan biricik. Sektörün kâr eden tek gazetesi durumunda. Yazılı basının can çekiştiği bu dönemde, geleceğinden endişe duyulmayan tek gazete yine Hürriyet.
Kemiksiz ve etkili tirajın büyük kısmı onda.
Hâlâ birçok meslektaşınız o gazetede yazmak için can atıyor.
Bu listeyi daha çok uzatabilirim. Her tespitin başına bir "ne yazık ki" de ilave ederek.
"Ne yazık ki" diyorum, çünkü Fehmi Koru'nun tabiriyle Hürriyet "hep kaybedenlerin safında yer aldı."
Tuhaf olan tek şey, hep kaybedenlerin tarafında olan bir gazetenin hâlâ bu kadar rağbet görüyor olması değil. Bilakis, 'kazananların' neden hâlâ adam gibi bir gazete yapamamış olmalarıdır.
Fehmi Koru bence bu ikinci soruya yanıt aramalıdır.
Fehmi Koru'nun "Hürriyet 'devletin gazetesi' olduğu için yabancıya satılmasına müsaade edilmiyor" teziyle ilgili olarak da bir şey söylemeden geçemeyeceğim. Türkiye'de böyle bir hassasiyet var mı, kaldı mı? En çok satan gazetesini yabancıya kaptırmamayı kafasına takacak kimse kaldı mı bu ülkede gerçekten?
Hürriyet'in bugüne kadarki patronlarının Türkiye için yapıp ettiklerine baktığımızda, gazetenin yönetiminde birçoğumuz değişiklik isteyebiliriz. Ben isterim mesela.
Aydın Doğan kendi sonunu kendisi hazırladı.
Gerçek bir medya patronu gibi davranmadı, medyayı başka alanlarda güç elde etmenin aracı olarak gördü ve kullandı. Haksız rekabet yarattı.
Fakat bu durum bile bize "Hürriyet saltılsın da, kime giderse gitsin" deme hakkı vermiyor.
Fehmi Koru haklıysa, Hürriyet'in sahibi değişecekse, ben artık iyi bir ele, işin hakkını verecek bir ele geçmesini isterim.
Ben de kafama takılan bir soruyu Fehmi Koru'ya sorayım.
Hürriyet'in patronu olarak Aydın Doğan'ı mı tercih edersiniz, yoksa dünya devi Murdoch'u mu? Hangisi daha makul bir patron?
Bu soruyu herkes kendine sorabilir
Bakalım kimin gönlü Hürriyet'in başında yabancı patron görmeye elveriyor...
Değerli dostum Akşam yazarı Atılgan Bayar bir süredir medyaya yeni bir amiral gemisi arıyor.
Yukarıda çizdiğim tabloya bakın, göreceksiniz ki ne sermayenin, ne siyasetin, ne de sektör içindeki aktörlerin yeni bir amiral gemisi inşa etmeye ne enerjisi, ne de vizyonu yeter.
Hep beraber bir süre daha Hürriyet'le yola devam edeceğiz.
Nasıl sizce Fehmi Koru’nun kafasındaki soru birazda olsa cevap bulmuş mudur?