Benim işim eleştirmek…
Adamı
susturmak Belki “alışkanlık” belki de daha çok ilgilendiğim tür programlar yaptığı için bu böyle… Ama giderek eski düzene mi dönüyor ne?.. “Gücü özgürlüğünde” sloganını neredeyse herkese ezberleten HaberTürk TV, özgürlük düşmanlığına doğru kayıyor neredeyse… Nereden mi çıkardım?.. Söyleyeyim… Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in terörle müzakerenin önemini anlatmak için söylediği, “silahlar sussun adamlar konuşsun” cümlesini dün HaberTürk TV’de duydum. Ayakta alkışlanacak kadar doğru ve haklı bir “hüküm cümlesi” kurmuş Sayın Bakan… HaberTürk de bunu kamuoyuna duyuruyor… Ancak… Aynı anda bir başka haber daha aldım ve kanım dondu… Adalet Bakanı’nın“Silahlar sussun adamlar konuşsun” sözünü döndüre döndüre veren HaberTürk TV ise adamları susturup silâhları (dedikodu) konuşturuyor… Nasıl olduğunu anlatayım…
Daha önce aralarında Mehmet Altan’ın da bulunduğu dört profesörden üçü; sanki Mehmet Altan’ın kovulmasını masum bir davranış olarak göstermek istermiş gibi birkaç gece ayrıldıktan sonra Altan’ın yerine Faruk Hoca’yı (Birtek) alıp yollarına devam edeceklermiş… Yahu bu nasıl bir aydın ahlâkı böyle?.. Bu nasıl bir akademisyen etiği?.. İnsan yola birlikte çıktığı birisini arasında göremeyince hiç mi sesini çıkarmaz?.. Hiç mi sorgulamaz?.. Yahu şehirlerarası otobüsler mola verdikten sonra bile “yanındaki koltuktan gelmeyen yolcu var mı?”diye soruluyor da bu üç profesör nasıl olup da “Mehmet Altan nerede?” diye sual etmiyorlar… Etmiyorlar, edemiyorlarsa bunun adı “param cebime girsin de kimin sesi kısılırsa kısılsın” demekten başka bir şey olabilir mi?.. Yuh yani… Hem yönetime yuh hem de Altan’ın susturulmasını içine sindirebilen eski program arkadaşlarına yuh!.. |
Sadece medya sektörünün değil; dünyanın “en zor” ve hatta “en sevimsiz”işlerinden biri…
Oğlumun dediği gibi:
“Eleştiri bir insanı daha dirençli yapar babacığım… Eleştiri sadece boş değil, tehlikelidir de... Eleştirilen insanın gururu kırılır, onuru zedelenir, kendinde vehmettiği önemlilik duygusu yok olur ve haliyle öfkelenir… Yani sen bir insanının hatalarını yüzüne vurmayı mertlik sayarken aslında pek de akıllı bir iş yapmıyorsun benim canım babam... Eleştirdiğin kişinin yanlışlarını düzeltmiyor adamı daha çok yanlış yapmaya itiyorsun”…
Evet…
Oğlumun da benim işime karşı yönelttiği bu eleştirinin doğruluğunu kabul ediyorum ama ben sadece yanlışlıkları yazan biri değilim ki;
eğer güzel bir şey yazmışsa bir meslektaşım, doğru bir analiz çıkarmış, kamuoyu lehine bir iş yapmışsa alkışlıyor, övüyorum da…
Çok mu uzattım yoksa?.
O halde ana konuya döneyim…
Dün Oral Çalışlar’la ilgili yazdıklarım benim de eleştiri mailleri almama sebep oldu…
Küfür ve hakaret olmadığı sürece hepsi başımın tacı…
Nitekim dün çok az küfür ve hakaret vardı…
Ama bir tanesinin küfür ve hakaret mi yoksa saflık mı olduğuna karar veremedim…
“Oral Çalışlar’ı kıskanıyorsun”diyordu bir okur…
“Kıskanmak”…
Allah Allah!..
İnanın hiç düşünmemiştim ancak kıskançlık öyle bir duyguydu ki bazen yaşıyor ama anlayamıyordunuz…
Düşündüm…
Hem de bayağı çok düşündüm…
Yahu sahiden de ben Oral Çalışlar’ı kıskandığım için yapmış olamaz mıydım o eleştirileri?..
Öyle ya; Taraf’ı karşılıksız seviyor, beğeniyordum…
Acaba benim gibi bir değeri(!) görmezden geldiği için gazetenin patronajına kızmış, küsmüş olabilir miydim?..
Ben şurada dururken sen git Oral Çalışlar’a hem de bir yıllık ücretini peşin peşin ver de benim gibi üç otuz paraya genel yayın yönetmenliği yapabilecek birini görevlendirme…
Vay anasını ya…
Evet evet…
“Burada (Radikal) rahattım, dört güz yazıp maaşımı da alıyordum, sıkıntıya gideceğim biliyorum”mealinde sözler söyleyip “amatör futbolcu” ayaklarına yatan Oral Çalışlar bir yıllık maaşını peşin almış…
Bir yanda hasta eşini tedavi ettirebilmek için hak ettiği maaşı alamayan yazı işleri çalışlanları, diğer yanda bir yıllık ve irice bir maaşı peşin alıp cebine koyan Oral Çalışlar…
Evet arkadaş…
Sonunda karar verdim…
Ben eleştiri falan yapmıyorum…
Hayatım boyunca hiçbir gazeteden bir yıllık maaşımı peşin alamadığım için bunu başaran Oral Çalışlar’ı kıskanıyorum…
Hey bana mail yoluyla “kıskanç” olduğumu söyleyen okur…
Evet ulan kıskanıyorum var mı diyeceğin?...
Kıskanıyorum, kıskanacağım…
Yuh ulan bana…
Tüüü benim yüzümeeee…
Kıskanç herif n’olcak?..
Vatansever bir meslektaşının bin bir fedakârlıkla bir elini yağ, diğer elini bal tenekesinden çıkarıp da yılanlı, çıyanlı ve bilumum haşereli tenekeye sokmak için bir yıllık maaşını peşin alışını bile kıskandım…
Tüüü benim yüzümeeee…
Tüüüüüüü!..